Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Elektrik faturasını devletin ödemesi sorunu çözmez
Ergene’deki kirliliğin sorumlusu bulundu
Çevre kirliliği denince ilk akla gelen yerlerden biri Ergene Havzası. Havzanın tüm yükü de Ergene Nehri’nin omuzlarında. Istranca Dağları’ndan gelen temiz su zehir olup akıyor. Bu suyun tarımda kullanılmasıyla da başta kanser olmak üzere çeşitli hastalıklar yediğimiz yiyeceklerle evimize kadar geliyor. Neyse ki kirliliğin sorumlusu bulundu, yazının sonunda o ismi açıklayacağım.
2011 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı şikâyetler üzerine Ergene Havzası Koruma Eylem Planı’nı hazırladı. Sekiz yıl geçti, yapılan işler var ama sorun çözülmüş değil. Marmara Belediyeler Birliği geçen ay yayımladığı raporunda, planda belirtilen eylemlerin 2019 yılı içerisinde başarıyla sonuçlandırılması “uzak bir ihtimal” demiş.
Birligin raporuna göre Ergene Nehri’ne arıtılmadan deşarj edilen atıksu miktarı günde 460 bin metreküp. Ergene Havzası’na bırakılan atık suyun yüzde 65’i endüstriyel, yüzde 35’i ise evsel. Nüfusu 10 binin üzerindeki 13 yerleşim yerinde evsel ileri atıksu tesisi yapılması planlanmıştı. Hepsi bitmiş. Sanayide ise sorun devam ediyor. Beş organize sanayi bölgesinde (OSB), 2017’ye kadar bitirilmesi gereken atıksu arıtma tesislerinden sadece Muratlı OSB’de hem kolektör hattı hem de tesis tamamlanmış.
Arıtma tesisiyle de iş bitmiyor. Sanayide arıtılan suyun derin deniz deşarj sistemiyle Marmara’ya verilmesi de sorunu gözden ırak bir yere taşımaya benziyor. Sivil toplum örgütleri bu konuda endişeli.
Belediye tarafında sorun başka. Belediyeler atıksu arıtma tesislerinden çıkan çamuru bertaraf etmekte zorlanıyor. Maliyetinden dolayı kurutma işlemi, yönetmeliklerle ilgili sorunlar yüzünden kompost yapılamıyor. Sorunun kaynağına eğilmedikçe, çözüm zor. Sorunun kaynağını yukarıda belirttiğim rapor beş maddede özetlemiş. “Plansız sanayileşme ve şehirleşme, yetersiz altyapı, tarımda bilinçsiz ve denetimsiz kimyasal ve su kullanımı, evsel ve endüstriyel atık suların kaliteli bir şekilde arıtılmaması ve yeraltı suyu rezervinin tüketilmesi sebebiyle aşırı derecede bozulması.”
Sorunların kaynağını anladık şimdi sorumluları yazalım, raporda o kısım eksik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, bölgedeki valilikler, belediyeler, sağlık müdürlükleri… Elbette sayıları üç bine yaklaşan sanayi tesislerini de unutmayalım.
Dr. Bülent Şık |
“Kocaeli, Antalya, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli İllerinde Çevresel Faktörlerin ve Sağlık Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi Projesi” adı verilen araştırmanın sonuçları, Şık’ın bir KHK ile atılmadan önce çalıştığı Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nde analiz ediliyor. Bülent Şık, sonuçların halk sağlığını ciddi derecede tehdit ettiğini görüyor. Raporun Sağlık Bakanlığı’nca açıklanacağını düşünüyor, bekliyor ama Sağlık Bakanlığı hiçbir açıklama yapmıyor.
1380 gıda örneğinde, insanlarda çeşitli sağlık sorunlarına yol açan çinko, arsenik gibi maddeler taranıyor. Hemen hepsinde alüminyum, çinko, nikel, manganez ve demire rastlanıyor. 54 gıdada tespit edilebilecek düzeyin üstünde arsenik bulunuyor. 1318 gıda örneğinin yüzde 40’ında pestisit kalıntısına rastlanıyor. Ergene Havzası kaynak sularında adı radyasyonla anılan stronsiyum bulunuyor. Yine kara lahanada, marulda, sarımsakta Çernobil kaynaklı olması muhtemel sezyum görülüyor. Sağlık Bakanlığı tüm bu veriler elinde olmasına rağmen susuyor ama Bülent Şık susmuyor.
Şimdi Bülent Şık’ın 5 ila 12 yıl arasında hapsi isteniyor. Şirketler, sorumlu bakanlar, yetkililer hakkında istenen bir hapis cezası ben duymadım ama Şık’ın hapsi isteniyor. Şimdi anladık mı Ergene’yi kim kirletmiş? Antalya’da yaşayan, insanların sağlığını korumak için hapse girmeyi göze alan bir akademisyen, Dr. Bülent Şık kirletmiş!
Bülent Şık’ın duruşması 7 Şubat saat 10.45’te Çağlayan’da.
Enerji sektörü rotasız bir gemi
Termik santrallara çevreyi kirletme izni Meclis’te
CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin |
Otomobilleri saldım çayıra Mevlam kayıra
Türkiye’nin ulaşım sektörü emisyonları ve 2030 yılı projeksiyonu |
Temel sorunumuz ulaşım tercihlerimiz. Tercih demek de eksik kalır. Çoğu zaman merkezi hükümetin ve yerel yönetimlerin bize sundukları seçenekler nedeniyle tercih bile yapamıyoruz. Karayolu ve havayolu taşımacılığı, deniz ve demiryollarının çok ama çok önünde seyrediyor. Ulaşım kaynaklı emisyonların yüzde 92’si karayolundan geliyor. Yurt içi uçuşların payı da yüzde 5.2’ye ulaştı. Uçaklar da hiç masum değil. Boru hatları ve demiryolları kaynaklı emisyonların payı ise her biri için yüzde 0,9. Petrol ve doğalgaz boru hatlarının demiryolları kadar seragazı emisyonu çıkarması oldukça şaırıtıcı değil mi? Ülkeyi demiryollarıyla değil boru hatlarıyla örmüşüz meğer.
Enerji ve ulaşım sektörlerinin çevre sorunlarına olan etkileri nedeniyle yeni buluşlara ve ilerlemelere en çok bu alanlarında rastlanıyor. Yollardan araçlara, bambaşka bir gelecek bizi bekliyor. 2018’in akılda kalan yeşil teknolojilerinden üç örneğe birlikte bakalım.
Özgür Gürbüz-Digital Age/ 15 Ocak 2019
Hava kirliliği ve iklim değişikliğinin sorumlularından biri de petrol. Ulaşımda petrollü araçların tahtını sallayan temiz seçenekler fazla değil. Biyoyakıtları, kullandığı elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayan elektrikli araçları hepimiz biliyoruz.
Japonya’da da hidrojenle çalışan otobüsler var. Taşıtlarda maliyet sorunu yaşayan hidrojen enerjisi kendisine daha uygun bir alan bulmuşa benziyor. Tren hidrojen tankı ve yakıt hücrelerine sahip. Fazla enerji ise lityum bataryalarda depolanıyor. Bu sayede tren 1000 km yol yapabiliyor ve 147 km hıza çıkabiliyor.
Yollar elektrik üretiyor
Dünyanın çevre sorunlarını çözecek yeni fikirlere hiç olmadığı kadar ihtiyacı var. Sadece yeni teknolojiler değil, bu teknolojilerin farklı alanlarda kullanılması da fark yaratabiliyor. Hayatımızın bir parçası olmaya başlayan güneşten elektrik üreten fotovoltaik panellerin yol ve kaldırımlarda kullanılması buna bir örnek.
İki yıl önce Fransa’da hayata geçirilen örnek uygulama bu yıl Gürcistan’dan Çin’e kadar yayıldı. Çin’in Şandong eyaletindeki bölünmüş yolun iki şeridi, bir kilometre boyunca güneş panelleriyle kaplandı. Yılda bir milyon kilovatsaat elektrik üretmesi beklenen paneller, güneş enerjisinin ne kadar yaygın bir alanda kullanılabileceğini gösteriyor. Tarım arazileri yerine, hâlihazırda yapılaşmış alanların yüzeylerinin birer güneş santralına dönebileceği ortada. Bisiklet yolları ve kaldırımlarda da uygulamalar başladı. Üzerlerinde araba olmadığında elektrik üretiminin daha çok olacağı düşünülürse, kaldırımlar ve bisiklet yolları çok daha iyi bir seçenek.
Güneşten elektrik üreten çatı kiremitlerini de söz açılmışken hatırlamakta fayda var. Elektrik üreten kiremitler, güneş enerjisinin kullanım alanlarının yaygınlaştığını gösteren bir başka örnek.
Şoförsüz araçlar
Geçtiğimiz yılın akılda kalan bir başka yeşil teknolojisi de şoförsüz araçlar oldu. Tesla ve Waymo’nun (Google’ın başlattığı proje) kendi kendine giden araçları 2018 yılında çok konuşuldu. Geleceğin teknolojisi denen bu araçları bir anda yollarda görmeye başladık. Herkesi şaşırtan bu hızlı gelişme, trafik kazalarının önüne geçerek birçok insanın hayatını kurtarabilir. Çevreye yararı belki ikinci planda kalsa da yakıt tüketimi, araç sayısının azalması gibi nedenlerle normal bir otomobile göre daha çevreci olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Birçok kişi, kent içinde bir yerden bir yere gitmek için otomobil sahibi olmak yerine bu araçları kullanmaya başlayacak. Otobüs gibi toplu taşıma araçlarından farkı, sizi istediğiniz yere kadar götürmesi. Kullanmak için de büyük bir ihtimalle cep telefonunuza bir uygulama indirip, adresi girmeniz yetecek. Trafik kazalarında her yıl bir milyondan fazla insanın öldüğünü düşünürseniz, bu teknolojini önemini daha iyi görebilirsiniz. Kim bilir, sayıları artarsa ehliyet sınavları da tarihe karışabilir. O da işin bir başka keyifli tarafı.