iklim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iklim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İklim planından yine kömür çıktı

Türkiye’nin iklim krizi konusunda önümüzdeki altı yıl boyunca yapacaklarını anlatan eylem planı açıklandı. Planda iklim krizinin bir numaralı sorumlusu görülen kömür santrallarından vazgeçmeye dair bir eylem yer almıyor. 

Özgür Gürbüz-BirGün/31 Mart 2024 

Foto: O. Gurbuz - Afşin Elbistan A santralı
İklim krizine yol açan seragazı emisyonları artırmaya devam eden Türkiye, açıkladığı yeni eylem planıyla 2030’a kadar yapılacakları özetleyen yol haritasını açıkladı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın desteklediği “İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı (2024-2030)” başlığını taşıyan raporda, atmosfere bırakılan seragazı emisyonlarının baş sorumluları olan petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtlara dair önemli bir yaptırım yer almıyor. Planın enerji bölümünde yenilenebilir enerji kaynaklarının her türünün ve nükleer enerjinin kapasitesinin artırılmasıyla nükleer enerjiye teşvik verilmesini de içeren stratejiler öne çıkıyor.

KÖMÜRE DEVAM
“Engellenemeyen sera gazı emisyonlarının azaltılması için karbon yakalama, kullanma ve depolama yol haritası oluşturulması” başlıklı enerji stratejisi maddesi ise Türkiye’nin yoluna fosil yakıtlarla devam edeceğinin ipuçlarını veriyor. Kömür ve gaz gibi fosil yakıtla çalışan santralları kapatmaya ya da sayısını azaltmaya dair bir ibare planda yer almıyor. Santrallardan çıkan seragazlarını yakalayıp gömerek atmosfere gitmesini engellemeyi amaçlayan karbon yakalama konusunda ise yol haritasının hazırlanması, ekonomik potansiyelinin araştırılması gibi stratejiler plana eklenmiş. Uzun zamandır bilinen ancak özellikle maliyetlerinin çok yüksek olması nedeniyle dünyada ilkörnek (prototip) düzeyinin ötesine henüz geçemeyen karbon yakalama ve gömme teknolojilerinin fosil yakıtlarla ilgili tek eylem odağı olması dikkat çekiyor. Karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojilerinin işletme ömrünü tamamlamamış santrallar için önerilmesi, fosil yakıt santrallarının iklim için erkenden kapatılmasına dair bir planın olmadığının da sinyallerini veriyor. Bilindiği gibi Türkiye Avrupa’da kömürlü termik santrallarını kapatmak için henüz tarih vermeyen beş ülkeden biri.

Eylem planında ölçülebilir iddialı hedeflerin olmaması da göze çarpıyor. Hemen hemen tüm başlıklarda rakamsal hedeflerden çok, “yol haritası oluşturulması”, “iyileştirilmesi” gibi 2030 sonunda değerlendirilmesi zor eylemler yer alıyor. Ulaşım başlığı altında, demiryolu yolcu taşımasının toplam yolcu taşımacılığındaki payının artış oranı’ izleme göstergesi olarak plana eklense de hangi değerin başarılı kabul edileceğine dair bir rakama rastlanmıyor. Ölçülebilir hedef konusundaki nadir iyi örneklerden biri enerji bölümünün ilk strateji maddesinde yer alan şebeke emisyon faktörünün azaltılması. 2020 itibarıyla, şebekeye verilen her bir kilovatsaat elektriğin üretimi sonucu atmosfere 437 gram karbondioksit bırakılıyordu. Bu rakamın 352 grama düşürülmesi hedeflenmiş.

EMİSYON TİCARETİ ÖN PLANDA
Çevre Bakanlığı’na bağlı İklim Değişikliği Başkanlığı’nın hazırladığı planda emisyon ticareti konusunda çok sayıda eylem maddesi var. 2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program’daki Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) kurulmasına dair tedbirlere de atıf yapılıyor. ETS kapsamında, gönüllü piyasalardan uluslararası piyasalara kadar uzanan bir dizi araştırma ve mevzuat değişikliğine de işaret ediliyor.

49 strateji ve 260 eylemden oluşan planda göze çarpan diğer başlıklar arasında, sanayide ürün bazında karbon ayak izinin ve karbon yoğunluğunun azaltılması, sürdürülebilirlik raporlamalarının ve neredeyse sıfır enerjili binaların yaygınlaştırılması, ulaştırmada elektriklendirmenin geliştirilmesi, yutak alanların korunması ve artırılması, gübre kullanımında bilinçlendirme, hayvancılık kaynaklı metan emisyonlarının azaltılması, Türkiye’nin net sıfır emisyon hedefinin eğitim sistemine entegre edilmesi ve düşük emisyonlu bir ekonomiye geçişin adil dönüşüm ilkesiyle planlanması da yer alıyor.

Nasıl bir belediyecilik?

Özgür Gürbüz-BirGün / 20 Mart 2024

Yerel seçimlere iki haftadan az bir süre kaldı. Seçim yaparken aslında bir belediye başkanını değil, yeni yöneticilerimizi ve yönetim anlayışını da seçiyoruz. Peki, nasıl bir yerel yönetim istiyoruz? Ne istediğimizi söyleyerek çözümün bir parçası olmak adına bu soruya verdiğim yanıtları sizlerle paylaşıyorum, ekleme yapmak, itiraz etmek serbest.

Belediyeler atık toplama, yol yapma gibi temel hizmetleri elbette aksatmamalı. Ancak bu işler günü kurtarmayı değil kenti geleceğe hazırlamayı hedeflemeli. Atıklar toplanmalı, geri dönüştürülmeli, geri dönüşümü kolaylaştıracak yollar bulunmalı. Atık yakmaktan kaçınmalı.

Basit işlerin insanların hayatını kolaylaştırdığı göz ardı edilmemeli. İstanbul’da son dönemde yapılan meydan düzenlemeleri, âtıl tarihi alanların sanat alanlarına dönüştürülmesi iyi örnekler arasında. Birkaç şirketi zengin etmek değil yurttaşların hayatını kolaylaştırmak amaçlanmalı.

Basit işlere devam. Örneğin, kardeş kentler, sokak panolarında (billboard) ilan değiş tokuşları yaparak birbirlerinin tanıtımına destek verebilir. Reklama para vermeden kentlerimizin yurt dışında tanıtımı artırılabilir.

Şeffaflık ve liyakat padişahlığa benzer cumhuriyet rejiminde erozyona uğradı. İşe alımlar sınavla, gerekirse tarafsız aracı kurumların denetiminde yapılmalı. Belediyelerin özgeçmiş havuzlarına, çeşitli ayrımlara neden olabilecek fotoğraflı özgeçmiş bile kabul edilmemeli. Arpalığa dönüşmüş belediyelerdeki fazla kadrolarla vedalaşmalı.

Yol yapmayı asfaltlamaktan ibaret sanmayıp, bisikletleri ve yayalaştırmayı hesaba katmalı. Pedal destekli bisikletler (elektrikli) yokuş sorununu da çözüyor ama ülkemizde bisiklet yolu yoksa bisiklet sürmek zor. Özellikle ana arterlerden okullara uzanan bisiklet yolları olmalı. Bisiklet deyip geçmeyin. Kentlerde trafik, hava kirliliği ve dışa bağımlı petrol tüketimi sorununu çözebilir. Kopenhag, Amsterdam örnekleri var, ülkemizin iklimi ise daha uygun. Kayseri gibi çok uygun yerler var ama belediyeler fırsatı görmüyor.

Sadece bisikletle olmaz elbette. Ulaşımda elektrikli toplu ulaşım araçlarının (elektrikli minibüs, otobüs, tramvay ve metro) sayısı artırılmalı. Belediyeler istisnalar dışında, içten yanmalı motorla çalışan toplu ulaşım aracı almamalı.

Belediye binalarının hepsinde enerji verimliliği en yüksek seviyeye getirilmeli, yeni binalar “neredeyse sıfır enerjili bina” standardında yapılmalı. Güneş ve rüzgar gibi kaynaklardan elektrik üretimi artırılıp, belediyelerin kendi enerjisini karşılama oranı azami seviyelere çıkarılmalı. Merkezi hükümet enerji kooperatiflerinin önünü tıkamaktan vazgeçerse, belediyeler bu konuda öncü olmalı, yurttaşlarını enerji üreticisi olmaya teşvik etmeli. Üreten kentliler yaratma prensibini tarımdan tamire, sanattan elektriğe kadar yaymalıyız.

Şehir planlaması geleceğe uygun yapılmalı. İklim krizinin etkileri hesaba katılmalı. Binaların çatılarında güneş paneli kurulması büyüklüğe bağlı kalmadan zorunlu tutulmalı, kurulamıyorsa, çatıdaki uygun alanlar kuruluma uygun şekilde boş bırakılmalı. Her bina yağmur hasadı yapmalı, yalıtım standartları yükseltilmeli, ısı pompalarına ve artacak elektrikli araçlara uygun altyapı zorunlu tutulmalı. Ankara’nın geriden gelen mevzuatlarının ötesinde adım atılmalı. Gerekirse teşviklerle bu zorunluluklar cazip hale getirilmeli.

Belediyelerin kültür sanat destekleri sansür baskısı altındaki sanatçılar için elzem. Bu alanda belediyeler iyi sınavlar vermiyor. Bütçelerini çok ses getirecek işlere harcıyor, kısa vadeli işler yapıyorlar. Halbuki, bütçenin bir bölümü ünlü sanatçılara, bir bölümü genç yeteneklere bir bölümü ise öne çıkarılması gereken ve destek bulamayan sanat dallarına ayrılabilir. Bu süreç şeffaf bir şekilde yürütülebilir. Konser ve toplantı mekanları, o yılki öncelikli alanlara ve içerikle ilgili koşullar belirlenerek çevrimiçi randevu sistemiyle sanatçılara, yazarlara tahsis edilebilir. Böylece kayırmalar, dedikodular biter, yeni seslere fırsat tanınır.

Kentlerimizin yeşil alan ihtiyacı had safhada. Kentsel dönüşüm sadece binaları yenilemek olamaz. Belediyeler bütçelerinin bir bölümünü yeşil alanın olmadığı alanlardaki eski binaları satın alıp, kamusal alana dönüştürmeye ayırabilir. Kamunun yıkılan binalarını yeşille değiştirebilir. Çanakkale’de İskele Meydanı ve Cumhuriyet Meydanı böyle geliştirildi.

En önemli maddeyi en sona bıraktım. Kentleri güzelleştirmenin yolu korumadan geçiyor. Seçeceğiniz belediye başkanı kentin dokusunu yok edecek, onu bina yığınına dönüştürecek “çılgın ya da manyak projelere” dur demeli. Kanal İstanbul’a karşı çıkmayandan İstanbul’a hayır gelmeyeceği gibi, termik santrala, kenti boğacak bir konut projesine itiraz etmeyen belediyeden de bir ilerleme beklenmez. Bu gibi projelerin önünü kesecek, işlerini zorlaştıracak ve sivil toplum örgütleriyle dirsek temasını sürekli kılacak belediye yönetimlerini sandıklardan çıkarmalıyız.  

Türkiye'den 44 şirket kara listede

Aralarında Alarko Holding, Doğan Holding, Koç Holding, Sabancı Holding, Aselsan, Bizim Toptan, Roketsan ve Turkcell gibi Türkiye’nin en büyük işletmelerinin de olduğu 44 firma, iklim ve çevre kıstaslarına uymadığı için fon sağlayan 87 kuruluşun kara listesine girdi.

Özgür Gürbüz-BirGün/13 Ekim 2023

Ticari faaliyetlerini petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtlara, silah üretimi ve ticaretine, tütün ürünlerine ve iklime zarar veren çalışmalara dayandıran 4532 şirket, 16 ülkeden 87 finans kuruluşunun kara listesine alındı. Ağırlıklı olarak Avrupa’da yer alan küresel yatırımcı kuruluşlar ve bankalar, sürdürülebilirlik esaslarına uymayan bu şirketlere kredi vermiyor. 4532 şirket arasında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aracılığıyla yurt dışından kaynak arayan Türkiye’den de 44 firmanın ismi yer alıyor.

Türkiye’den Alarko Holding, Çalık Holding, Çukurova Holding, Doğan Holding, Kazancı Holding, Koç Holding, Sabancı Holding gibi holdinglerin yanı sıra Akenerji, Aksa, Anadolu Grubu, Aselsan, Bizim Toptan, ENKA, EÜAŞ, Mavi, Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE), Park Elektrik Üretim ve Madencilik, Roketsan, Tekfen, Turkcell gibi dev şirketlere de listede rastlanıyor. Firmaların kara listeye alınmasında beş ana etken rol oynuyor. İklim değişikliği, tartışmalı silah üretimi, tütünle bağlantılı faaliyetler, insan hakları ve iş uygulamalarındaki eksiklikler. Exxon Mobil, Philip Morris, General Dynamics, Walmart ve Çin Ulusal Petrol Kurumu (CNPC) gibi küresel dev şirketler de aynı listede yer alıyor.

Kamuya açık bir şekilde financialexclusionstracker.org adresinde paylaşılan kara listede firmaların neden bu listeye alındığı da belirtiliyor. Örneğin, dünyanın en büyük gıda üreticilerinden JBS, Amazon ormanlarında yarattığı tahribat ve hak ihlalleri nedeniyle finansal kuruluşların kara listesine alınmış. Kara listeye alınma nedenlerinin yüzde 40’ı iklim kriziyle ilgili. İklimi silah ve tütün başlıkları takip ediyor. BankTrack ve Fair Finance International (Uluslararası Adil Finans) gibi 10 farklı sivil toplum örgütünün işbirliğiyle oluşturulan veritabanı, finansal kuruluşların kara listeye aldığı şirketleri göstermenin yanı sıra daha fazla sayıda finansal kuruluşu benzer faaliyetleri finansal destek kapsamı dışına almaya çağırmayı da hedefliyor.

İzmir Demir Çelik, Ereğli Demir Çelik ve Türkiye Kömür İşletmeleri’nin listeye giriş nedeni kömür üretimi-kullanımına bağlı olarak iklim kategorisi altında olmuş. Türk Eximbank, Ziraat Bankası ve Vakıfbank ülke politikaları nedeniyle listede yer alırken Halkbank insan hakları kategorisinde sınıflandırılmış. Anadolu Grubu içki ve tütün, Net Holding kumar, silah üretimi yapan şirketler ise silahlar ana kategorisinde yer almış alt kategorilerde ise tartışmalı silahlar, mayınlar ve hatta nükleer silahlar gibi (Roketsan ve Aselsan için) alt başlıklar da var.

Kara listedeki firmalara kredi vermeme kararı alan finansal kuruluşlar arasında ABN Ambro, Achmea, ANZ, Danske Bank, Ethikbank, Folsam, Spar Nord gibi ağırlıklı olarak kuzey Avrupa ülkelerine ait bankalar ve emeklilik fonları yer alıyor. Etik veya sürdürülebilir faaliyette bulunmayan şirketlere fon vermeme kararı alan finans kuruluşları arasında Türkiye’den bir isme rastlanmadı.

87 finans kuruluşunun kara listesine alınan 44 Türk şirketi

Şirket adı

Listeye alındığı kategori

Akenerji

İklim

Aksa

İklim

Aksoy Holding

İklim

Alarko Holding

İklim

Anadolu Efes Biracılık

İçki

Anadolu Grubu

İçki ve Türün

Aselsan

Silah

AUTCO Savunma Sanayi

Silah

Başkent Doğalgaz

İklim

Bizim Toptan

Ürün bazlı (tütün)

Central Bottling Company (Tuborg)

Alkol

Çalık Holding

İklim

Çukurova Holding

İklim

Doğan Holding

İklim, ürün bazlı (tütün)

EÜAŞ

İklim

ENKA

İklim

ERDEMİR

İklim

Global Investment Holding

İklim

Hacı Ömer Sabancı Holding

İklim, ürün bazlı (tütün)

Halkbank

İnsan Hakları

Hektaş

Ürün bazlı (pestisit)

Izmir Demir Çelik Sanayi

İklim

Kazancı Holding

İklim

Koç Holding

İklim, silah, ürün bazlı (tütün)

Koza İpek Holding

İklim

Mavi

Ürün bazlı (kürk)

Makine ve Kimya Endüstrisi

Silah, insan hakları

NET Holding

Kumar

Net Turizm

Kumar

Odaş Elektrik Üretim ve Sanayi

İklim

Odaş Enerji

İklim

Park Elektrik Uretim Madencilik Sanayi ve Ticaret AS

İklim

Roketsan Roket Sanayii ve Ticaret

Silah, İklim, insan hakları

Şok Marketler

Üzün bazlı (tütün)

T. C. Ziraat Bankası

Ülke politikaları

Tekfen

İnsan hakları

Turkcell

İnsan hakları

Turkish Armed Forces Foundation (TAFF)

Silah

Turkish Hard Coal Enterprises

İklim

TÜMAD Madencilik Sanayi ve Ticaret

İklim

Türk Eximbank

Ülke politikaları

Türkiye Petrol Rafinerileri (Tüpraş)

İklim

Vakıfbank

Ülke politikaları

VIP Grub

Ülke politikaları

 

Köprü projesi kalmadı nükleer verelim

Özgür Gürbüz-BirGün/29 Eylül 2023

İğneda ve Sinop’a nükleer santral kurma meselesi temcit pilavı gibi önümüze getirilip duruyor. Son Enerji Bakanımız Alparslan Bayraktar da iki hafta önce İğneada’ya yapılmak istenen Üçüncü Nükleer Santral konusunda Çin ile anlaşmaya yakın olduklarını açıklamıştı. Türkiye’nin Mersin Akkuyu’da bir nükleer santral yaptığını biliyoruz ama ikinci nerede onu bilmiyoruz. Sinop’ta Japonya ve Fransa ortaklığıyla yapılmak istenen santral projesinde yaşananları hükümet pek anlatmak istemiyor.

Biz anlatalım. Konsorsiyum lideri Japonya, ucuza elektrik üretecek diye pazarlanan Sinop’taki nükleer santral projesinden verilen alım garantisini yetersiz bularak çekilmişti. Hem de o alım garantisi, YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı) ihalelerinde ortaya çıkan fiyatın 3-4 kat üstündeydi. Buna rağmen nükleere yetmedi. Rüzgar ve güneşten elektrik üretmenin nükleerden çok daha ucuz olduğu Sinop’taki projenin havlu atmasıyla bir kez daha ispatlandı. Projenin ÇED’i de ortada proje kalmamasına rağmen halen iptal edilmedi.

Alparslan Bayraktar, Sinop için Rusya ve Güney Kore ile görüştüklerini de söyledi. Pek konuşulmuyor ama Akkuyu projesi, çevresel sorunları ve Rusya’ya verilen dolara endeksli alım garantisinin yanı sıra enerjide Rusya’ya bağımlılığın kabul edilemez bir seviyeye gelmesi nedeniyle de sakıncalı. Rusya’ya bağımlılık rekor seviyesinde. 2022’de ithal edilen petrolün yüzde 40,7’si, gazın yüzde 39,5’i ve kömürün yüzde 38,7’si Rusya’dan satın alındı. Bu üç kalemde de Rusya ithalat yapılan ülkelerin başında yer alıyor. Hükümete bu kadar dışa bağımlılık az gelmiş olmalı ki biraz daha nükleer yapalım, elimizi kolumuzu daha da kaptıralım diyor.

Akkuyu biterse elektrikte Rusya’ya doğrudan bağımlılık da başlayacak çünkü santral Rusya Federasyonu’na ait devlet şirketlerinin malı. Türkiye’yle hiç ilgisi yok. Elektrikteki bağımlılık da yüzde 8 ile başlayabilir, Sinop’un da Rusya’ya verilmesiyle elektrikteki doğrudan (gazdan elektrik üretimi nedeniyle dolaylı bağımlılık zaten var) bağımlılık oranı yüzde 15’lere çıkabilir. Diğer santralları Çin veya Güney Kore de yapsa durum değişmez. Sadece nükleer santrallar yüzünden Türkiye’nin elektrikteki doğrudan dışa bağımlılık oranı yüzde 20’leri bulabilir. Hem de elektrik üretecek güneş ve rüzgar gibi yerli kaynaklarımız, ciddi elektrik tasarrufu potansiyelimiz varken.

Daha bir hafta önce, yenilenebilir enerji yatırımları 10 yıl yerine üç yıla yayılırsa cari açık ve dışa bağımlılık azalır diyen Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek’e rağmen iktidarı nükleere iten neden acaba nedir? Bugünkü fiyatlardan en az 40 milyar doları bulması beklenen her bir santral projesinin bir albenisi olmalı. Sistem nasıl çalışıyor, hatırlayalım.

Türkiye’nin nükleer santral yapacak teknolojisi de parası da yok. Kredi alacak, faizleri ödeyecek dermanı da yok. O yüzden de projeyi hayata geçirecek ülkeler Akkuyu’da olduğu gibi tüm maliyeti karşılıyor. Santralın da sahibi oluyor. Türkiye ise 15 yılı bulan alım garantisiyle nükleer şirketin maliyetini karşılamayı taahhüt ediyor. Aslında uzun yıllar bu devlete borçlu kalmayı kabul ediyor. Nükleer projeler bu açıdan, geçiş garantisi verilen köprülere, hasta garantisi verilen hastanelere benziyor. Alım garantisi dışında kalan miktar da piyasaya satılıyor. Santralların büyüklüğü ve devletlerarası ilişkilerin, santral sahiplerine elektrik fiyatını belirleme konusunda bir avantaj sağladığı da hesaba katılmalı. İkinci albeni ise yıllar süren bu inşaat işlerinden nemalanan şirketler. İşin ileri teknoloji kısmı santralların sahibi ülkelerde yapılsa da beton dökme, harç karma gibi işler haliyle yerinde yapılıyor. Hükümete yakın şirketler ihalelerde öne çıkıyor. Uzun vadeli inşaat işleri ağızlarını sulandırıyor. Türkiye’nin elektrik üretiminde fazlası varken, ilk nükleer santral gecikmişken, ikinci ve üçüncüden bahsetmesi, enerjiyle ilgili bir nedene dayanmıyor. Alım garantili anlaşmalar ve yandaş şirketlere iş paslamaya dayalı 20 yıllık düzenin atomla süslenmiş bir parçası sadece.

Türkiye iklim Zirvesi’nde söz alamadı
Geçen hafta New York’ta düzenlenen İklim Hedefleri Zirvesi’nde Türkiye söz verilmeyen ülkeler arasında yer aldı ama medyada bu konu haber olmadı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, iklim krizini durdurmak için hızlı hareket etmeyen ülkelere söz hakkı vermedi. Böylece 100’den fazla konuşma isteğinden sadece 34’üne yeşil ışık yakıldı. Türkiye de ABD, Çin, Rusya ve Avustralya gibi ülkelerle birlikte yetersiz çabaları nedeniyle zirvede söz verilmeyen ülkeler arasında yer aldı. G20 ülkelerinden sadece Almanya, Brezilya, Fransa, Güney Afrika ve Kanada’ya söz verildi. Hükümet iklim konusunda üstümüze düşeni yapıyoruz derse hatırlatırsınız.