Türkiye’nin ikinci yüzyılı nasıl olmalı

Özgür Gürbüz-BirGün / 27 Ekim 2023

Foto: O. Gurbuz
Türkiye Cumhuriyeti yüzyılı devirdi, yeni bir yüzyıla hazırlanıyor. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları cumhuriyeti kurarken bir hedefleri vardı. Türkiye’yi demokratikleştirmek, tarımdan endüstriye, eğitimden toplumsal yaşama kadar tüm alanlarda ülkeyi modernleştirmek. Kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomi, toplumsal alanlardaki büyük iyileştirmeler, kadın erkek eşitsizliğinden sosyal devlete kadar birçok alanda ilerleme sağladı. Dış politikada ise bağımsızlığını koruyan ama çatışmadan uzak duran bir ülke hayal etmişlerdi.

Geçtiğimiz yüzyılın ortasına kadar birçok alanda bu hedeflere ulaşıldı, kadın hakları, eğitim, sanayileşme gibi alanlarda beklentilerin de üzerinde ilerleme sağlandı, bazı konularda dünyadaki önder ülkelerin bile önüne geçildi. İşgalden kurtulmuş, yorgun ve kaynakları sınırlı bir ülke için destansı bir başarıydı bu. Yüzyılın diğer yarısında ise sağ hükümetler Türkiye’yi yönetmeye başladı ve özetle söylersek, ilerleme durdu, duraklama dönemi başladı. Son 21 yıldır da AKP hükümetiyle aynı Osmanlı İmparatorluğu’nda olduğu gibi gerileme dönemine girildi. Osmanlıcılık oynamayı sevenlerin döneminde, Türkiye’nin Osmanlı’nın kaderini paylaşması bir tesadüf olmasa gerek.

Cumhuriyetin 100. yılında bir çöküş dönemine girdiğimizi söylemenin hamaset olduğunu düşünebiliriz. İçinde bulunduğumuz çağın gereği tanıklık ettiğimiz teknoloji temelli ilerlemeleri, mevcut hükümetin hizmetleri sandığınız için aklınız karışmış da olabilir. Turgut Özal döneminde de evlerde telefon sayısının artması büyük bir icraat olarak anlatılmıştı. Telekomünikasyondaki ilerleme bugün tüm dünyayı değiştirdi ve cep telefonuna, internete kadar uzandı. Bu değişime ayak uydurmak zaten kaçınılmazdı. Bugün yeni binaların yapılması gibi. Asıl sorun o alanda yön belirleyen, teknoloji geliştiren ülkeler arasında olamamak. AKP de o sağ geleneği taklit ederek, yapılması gereken yolları, köprüleri bir başarı hikayesiymiş gibi anlatıyor. Çöküşe götüren ise birçok projesinin ekonomik geçerliliğinin olmaması, yolsuzluğa bulaşması, liyakat ve insan haklarını hiçe sayması; bir başka değişle yeni yüzyılın değerlerini taşımaması. 20 gün içinde değişen İsrail dış politikası da nasıl yönetemediklerinin güncel bir örneği.

Savaşların, ırkçılıkla beslenen sağın güç kazandığı günümüz dünyasında bu akımın karşı tezinin kısa zamanda güçleneceğini ve yeni yüzyılın değerlerini oluşturacağını görmemiz lazım. Vietnam savaşı, çiçek çocuklarını doğurmuş, barış ve şiddetsizlik uzun süre politik arenayı domine etmişti. İklim krizi sadece çevre politikalarını değil ekonomiyi şekillendirmeye başladı. Neredeyse 30 yıldır kapitalizm dünyadaki ekonomik sistemin tek hakimi oldu. Sendikalar güçsüzleşti, endüstrileşme insan refahını artırmak için değil daha fazla kâr elde etmek için kullanıldı. Bu da karşı tezini geliştirdi. Bugün başta zengin ülkeler olmak üzere çalışma saatlerinin düşürülmesi konuşuluyor ve dört günlük çalışma haftasını deneyen ülkelerin sayısı artıyor.

Tüketim çılgınlığı, başta iklim krizi olmak üzere birçok çevre sorununun bir numaralı sorumlusu. Toz duman içinde sıra çevreye gelmiyor gibi görünse de gençlerin siyasi yelpazede ekolojiyi öne çıkaran partilere yönelmesi çok uzun sürmeyecek. Küresel siyasette çevre konuları çoktan önemli bir belirleyici oldu. ABD’den Avrupa’ya, barınma, sağlık ve eğitim alanlarındaki krizleri insanları ortak bir noktada buluşturuyor. Kapitalizm ve emperyalizmin yarattığı sorunlar hemen hemen her ülkede hissedilmeye başlandı. Bu da halihazırda var olan çözümlerin ortaklaşmasına yol açacak ve içinde bulunduğumuz çağın kurtuluş ümidini kitleselleştirecek. Böyle olmasını bekliyor ve umuyorum.

Türkiye, cumhuriyetinin ikinci yüzyılında kendisine bir yol haritası çizmeyi başarır, dünyanın geleceğine uygun hedefler koyabilirse yeniden ilerleme dönemine girebilir. Bugün zayıf gibi görünen değerleri sahiplenmek, önderlik etmek Türkiye’ye küresel arenada önemli bir sorumluluk da verebilir. Geleceği inşa etme yolunda, karar alma süreçlerinde cesaret, yaşamın üstünlüğü ile demokrasiyi öne çıkaracak faaliyetleri önceleyen akılcılık ve gerçek gereksinimleri karşılayacak verimli bir üretkenlik yeni yüzyılın anahtar kelimeleri olacak. Ekolojik, çağdaş, demokratik ve laik bir cumhuriyette yaşamak dileğiyle, ikinci yüzyılımız kutlu olsun.        

Mehmetçik Gazze’ye

Özgür Gürbüz-BirGün / 20 Ekim 2023

Foto: Yousef Salhamoud-Unsplash
Filistin’in bağımsızlığına kavuşması, bölgeye barışın hakim olması için sağcı ve siyasal islam taraftarlarının bulduğu yegane çözüm Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusunu savaşa göndermek oldu! “Mehmetçik Gazze’ye” diye bağırdılar.

Bugünkü dünyada barışı savaşla kazanmak diye bir seçenek yok. Asker göndererek, savaşa giderek, beddua ederek Filistin özgürlüğüne kavuşamaz; kavuşamadığını da 75 yıldır herkes görüyor. Mevcut İsrail hükümeti barış istemiyor, o zaman onu barış yapmaya ikna etmek gerek. Militarist akıl, çoğu zaman barış isteyeni zayıf görme hatasını yapar. İngilizlerin Gandi’yi hafife alması gibi İsrail ve ona destek verenler de bugün o hatayı yapıyor. Filistin’e özgürlük isteyenler bu konuda ortak bir tavır alarak üzerine düşeni yapmalı. 

Konu Filistin olunca hamaseti ellerinden bırakmayan Türkiye’deki siyasal islamcılar, slogan atıyor ancak ellerini taşın altına koymuyor. Diplomatik ve ekonomik ambargolar içerecek bu barışçıl ikna süreci, istikrarlı ve uzun vadeli bir birliktelik gerektiriyor. Siyasal islam ise Türkiye’den de gördüğümüz üzere ‘u dönüşleriyle’ ünlü.

Siyasal islamın zikzakları, Arap ülkelerinin politikalarındaki değişkenlikler ve ne yazık ki son 20 yılın Türkiye’sinin istikrarsız dış politikası bu tip bir mücadelenin önündeki yegane engeller arasında. Hâl böyle olunca ‘one minute’ten ötesi yok. Kürsülerde lanet okuma, sabah akşam İsrail’i kınama tam gaz ama aynı etkisiz politikaları sürdürmeye de devam ediyoruz. Sahneye bakınca oyun güzel görünüyor ancak sahne arkasına geçince hem oyuncular hem de senaryo yerlerde sürünüyor.

2009’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “one minute” çıkışı siyasal islamın bu sorunu da çözemeyeceğine dair iyi bir örnek. O çıkıştan sonra gördüğümüz diplomatik ilişkilerin bozulduğuydu. Ticaret rakamları ise tam tersini söylüyor. İsrail ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2009’da 2,6 milyar dolarken krizden hemen sonra 3,5 milyar dolara çıktı. 2022’de 9 milyar dolara dayandı. Enerji gibi stratejik konularda işbirliği arttı. Örneğin, Türkiye’nin petrol ithalatının yüzde 2,2’si İsrail’den geliyor. İsrail’in en çok petrol ihraç ettiği ülke ise Türkiye.

Sadece Türkiye ile mi durum böyle? Mısır 2020’den bu yana İsrail’den gaz ithal ediyor. İsrail’in gaz ihracatının kabaca yüzde 60’ı Mısır’a, kalanı da Ürdün’e yapılıyor. İsrail, Mısır’a yaptığı 6 milyar metreküplük gaz ihracatını 10 yıl içinde 30 milyar metrekübün üstüne çıkarmayı planlıyor. Rus gazına alternatif arayan AB’de bu planları destekliyor. Hamas’ın saldırısından iki gün önce, 5 Ekim’de Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, İsrail gazının Türkiye'ye getirilmesi için görüşmelerde bulunmak üzere İsrail'i ziyaret etmeyi planladığını söylemişti. AB de gazı gemilerle değil boru hattıyla taşıyacak bu plana daha sıcak bakıyor. 7 Ekim’den iki gün öncesine kadar Filistin işgal edilmemiş miydi? İsrail ticaret yapılan sıradan bir ülke miydi, iki gün içinde mi yoldan çıktı?

Başta Arap coğrafyası olmak üzere, barış isteyenlerin yapacağı ilk iş, diplomatik ve ticari ilişkilerin kesilmesi için geniş kapsamlı bir çalışma yürütmek olmalı. İsrail’le ticari anlaşmalar yapmış Kolombiya’nın, İsrail Büyükelçisi’nden ülkeyi terk etmesini istemesi Arap ülkeleri için önemli bir örnek. Dünyanın beşten büyük olduğunu göstermek isteyen Türkiye için de önemli bir fırsat olabilir. Lafla değil icraatla sorun çözülebilir. Çözmek istemiyorsanız da başta size oy verenler olmak üzere kitlelere gerçekten bu konuda ne yapacağınızı söylemekte fayda var. Söyleyebiliyor musun ey AKP?

Ambargo sadece ABD’nin istediği ülkelere karşı yapılacak diye bir şart yok. Ticari, siyasi, sosyal, sportif ve kültürel ilişkilerin hatırı sayılır bir coğrafya tarafından kısıtlanması, uluslararası bir tecrit, İsrail’de sağcı hükümetlerin iktidarına son verebilir ve barış yanlısı hükümetlere yeşil ışık yakabilir. Ambargo ve boykotlara aynı şekilde karşılık verilebilir, buna hazır olunmalı. Bedel ödemeden barış sağlanamaz. Askeri çılgınlıkların, parmak sallamalı nutukların ve arka planda devam eden ticari ilişkilerin bugünkü katliamlara davet çıkardığını unutmamalıyız. Barış isteyenler, somut ve ilkeli önerilerle uzun soluklu ve küresel bir mücadeleyi örgütleyebilir. Yapılabilirse, atılan somut adımlar Filistin sorunundan militan devşirmeye çalışan siyasal islamcı unsurları sekteye uğratabilir ve nerede durduklarını bir kez daha gözler önüne serebilir.

Türkiye'den 44 şirket kara listede

Aralarında Alarko Holding, Doğan Holding, Koç Holding, Sabancı Holding, Aselsan, Bizim Toptan, Roketsan ve Turkcell gibi Türkiye’nin en büyük işletmelerinin de olduğu 44 firma, iklim ve çevre kıstaslarına uymadığı için fon sağlayan 87 kuruluşun kara listesine girdi.

Özgür Gürbüz-BirGün/13 Ekim 2023

Ticari faaliyetlerini petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtlara, silah üretimi ve ticaretine, tütün ürünlerine ve iklime zarar veren çalışmalara dayandıran 4532 şirket, 16 ülkeden 87 finans kuruluşunun kara listesine alındı. Ağırlıklı olarak Avrupa’da yer alan küresel yatırımcı kuruluşlar ve bankalar, sürdürülebilirlik esaslarına uymayan bu şirketlere kredi vermiyor. 4532 şirket arasında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aracılığıyla yurt dışından kaynak arayan Türkiye’den de 44 firmanın ismi yer alıyor.

Türkiye’den Alarko Holding, Çalık Holding, Çukurova Holding, Doğan Holding, Kazancı Holding, Koç Holding, Sabancı Holding gibi holdinglerin yanı sıra Akenerji, Aksa, Anadolu Grubu, Aselsan, Bizim Toptan, ENKA, EÜAŞ, Mavi, Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE), Park Elektrik Üretim ve Madencilik, Roketsan, Tekfen, Turkcell gibi dev şirketlere de listede rastlanıyor. Firmaların kara listeye alınmasında beş ana etken rol oynuyor. İklim değişikliği, tartışmalı silah üretimi, tütünle bağlantılı faaliyetler, insan hakları ve iş uygulamalarındaki eksiklikler. Exxon Mobil, Philip Morris, General Dynamics, Walmart ve Çin Ulusal Petrol Kurumu (CNPC) gibi küresel dev şirketler de aynı listede yer alıyor.

Kamuya açık bir şekilde financialexclusionstracker.org adresinde paylaşılan kara listede firmaların neden bu listeye alındığı da belirtiliyor. Örneğin, dünyanın en büyük gıda üreticilerinden JBS, Amazon ormanlarında yarattığı tahribat ve hak ihlalleri nedeniyle finansal kuruluşların kara listesine alınmış. Kara listeye alınma nedenlerinin yüzde 40’ı iklim kriziyle ilgili. İklimi silah ve tütün başlıkları takip ediyor. BankTrack ve Fair Finance International (Uluslararası Adil Finans) gibi 10 farklı sivil toplum örgütünün işbirliğiyle oluşturulan veritabanı, finansal kuruluşların kara listeye aldığı şirketleri göstermenin yanı sıra daha fazla sayıda finansal kuruluşu benzer faaliyetleri finansal destek kapsamı dışına almaya çağırmayı da hedefliyor.

İzmir Demir Çelik, Ereğli Demir Çelik ve Türkiye Kömür İşletmeleri’nin listeye giriş nedeni kömür üretimi-kullanımına bağlı olarak iklim kategorisi altında olmuş. Türk Eximbank, Ziraat Bankası ve Vakıfbank ülke politikaları nedeniyle listede yer alırken Halkbank insan hakları kategorisinde sınıflandırılmış. Anadolu Grubu içki ve tütün, Net Holding kumar, silah üretimi yapan şirketler ise silahlar ana kategorisinde yer almış alt kategorilerde ise tartışmalı silahlar, mayınlar ve hatta nükleer silahlar gibi (Roketsan ve Aselsan için) alt başlıklar da var.

Kara listedeki firmalara kredi vermeme kararı alan finansal kuruluşlar arasında ABN Ambro, Achmea, ANZ, Danske Bank, Ethikbank, Folsam, Spar Nord gibi ağırlıklı olarak kuzey Avrupa ülkelerine ait bankalar ve emeklilik fonları yer alıyor. Etik veya sürdürülebilir faaliyette bulunmayan şirketlere fon vermeme kararı alan finans kuruluşları arasında Türkiye’den bir isme rastlanmadı.

87 finans kuruluşunun kara listesine alınan 44 Türk şirketi

Şirket adı

Listeye alındığı kategori

Akenerji

İklim

Aksa

İklim

Aksoy Holding

İklim

Alarko Holding

İklim

Anadolu Efes Biracılık

İçki

Anadolu Grubu

İçki ve Türün

Aselsan

Silah

AUTCO Savunma Sanayi

Silah

Başkent Doğalgaz

İklim

Bizim Toptan

Ürün bazlı (tütün)

Central Bottling Company (Tuborg)

Alkol

Çalık Holding

İklim

Çukurova Holding

İklim

Doğan Holding

İklim, ürün bazlı (tütün)

EÜAŞ

İklim

ENKA

İklim

ERDEMİR

İklim

Global Investment Holding

İklim

Hacı Ömer Sabancı Holding

İklim, ürün bazlı (tütün)

Halkbank

İnsan Hakları

Hektaş

Ürün bazlı (pestisit)

Izmir Demir Çelik Sanayi

İklim

Kazancı Holding

İklim

Koç Holding

İklim, silah, ürün bazlı (tütün)

Koza İpek Holding

İklim

Mavi

Ürün bazlı (kürk)

Makine ve Kimya Endüstrisi

Silah, insan hakları

NET Holding

Kumar

Net Turizm

Kumar

Odaş Elektrik Üretim ve Sanayi

İklim

Odaş Enerji

İklim

Park Elektrik Uretim Madencilik Sanayi ve Ticaret AS

İklim

Roketsan Roket Sanayii ve Ticaret

Silah, İklim, insan hakları

Şok Marketler

Üzün bazlı (tütün)

T. C. Ziraat Bankası

Ülke politikaları

Tekfen

İnsan hakları

Turkcell

İnsan hakları

Turkish Armed Forces Foundation (TAFF)

Silah

Turkish Hard Coal Enterprises

İklim

TÜMAD Madencilik Sanayi ve Ticaret

İklim

Türk Eximbank

Ülke politikaları

Türkiye Petrol Rafinerileri (Tüpraş)

İklim

Vakıfbank

Ülke politikaları

VIP Grub

Ülke politikaları