Poşet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Poşet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Poşeti görüyor termik santralları görmüyor

Çevreyi korumak için naylon poşetleri paralı yapan hükümet, özelleştirilen termik santralların filtre ve baca gazı arıtma tesisi olmadan 2 yıl daha çalıştırılması için yasa teklifi hazırladı.

Özgür Gürbüz-BirGün/10 Ocak 2019

Termik santralların satışını kolaylaştırmak için özelleştirilen santrallara verilen çevreyi kirletme hakkı, iki yıl daha uzatılıyor. 4 Haziran 2016 tarihinde Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan değişiklikle özelleştirilen santralların çevre mevzuatına uyumu için 3,5 yıl süre verilmiş, bu santrallar her türlü ceza ve yaptırımdan muaf tutulmuştu. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerince hazırlanan kanun teklifi Meclis’te kabul edilirse, mevcut 10 santral ve özelleştirilecek yeni santrallar iki yıl daha aynı şekilde çevreyi kirletebilecek.

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşülecek, “Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” kabul edilirse sadece daha önce özelleştirilen santrallar değil yeni özelleştirilecek santrallar da 31 Aralık 2021 tarihine kadar bu muafiyetten yararlanacak. Özelleştirilmiş santralların 2019 Haziran ayına kadar arıtma tesisleri için yapım sözleşmesi imzalaması yetecek.

Filtresi olan bile çalıştırmıyor
2016 yılında getirilen muafiyet nedeniyle şirketler, halihazırda sahip oldukları filtre ve baca gazı kükürt arıtma tesislerini (desülfürizasyon) bile çalıştırmaktan kaçınıyor. Bursa Tabip Odası, Çevre Bakanlığı’na santrallarla ilgili sorunu iletmiş, kendilerine gelen resmi yazıda, “Özelleştirme koşulları arasında 2020 yılına kadar bunların kirliliği ile ilgili herhangi bir izleme, denetleme ve cezayı süreç uygulanmayacak” yanıtı verilmişti. Yasa değişikliği nedeniyle halk sağlığını ve çevreyi tehdit eden gaz ve katı partiküller hiçbir önlem alınmadan doğaya bırakılıyor. Üç yıllığına çıkarılan ve şimdi 2 yıl daha uzatılmak istenen muafiyetin, kömürle çalışan eski termik santralları alan şirketleri, çevre cezalarından ve yükümlülüklerinden kurtararak ek gelir sağlamak amacıyla yapıldığı düşünülüyor.

Şirketler sürenin uzatılacağını biliyordu
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu üyesi Orhan Aytaç tarafından hazırlanan, “Kömür Yakıtlı Termik Santrallerin Baca Gazındaki Kirleticiler, İzin Verilen Salım Sınır Değerleri, Ülkemizdeki Santrallerdeki Baca Gazı Arıtma Tesislerinin Güncel Durumu” adlı makale Türkiye’deki durumu gözler önüne seriyor. 2013 ila 2015 yılları arasında özelleştirilen santrallara tanınan uyum sürecinin yılsonunda biteceği bilinmesine rağmen firmaların gereken adımları atmadığı görülüyor. Özelleştirilen 10 kömür santralının yarısında baca gazı arıtma tesisi yok, olanların çoğunun da iyileştirilmesi gerekiyor. Aralarında Afşin Elbistan A, Tunçbilek, Soma, Seyitömer, Çatalağzı ve Çan termik santralının da bulunduğu birçok santralda baca gazı arıtma tesisi yok.

Emisyon sınır değerleri aşılacak
Özelleştirilen santralların hiçbiri, Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nce belirlenen ve 8 Haziran 2019 tarihinden itibaren geçerli olacak yeni emisyon sınır değerlerini tutturacak arıtma tesisine sahip değil. Normal şartlarda santralların altı ay sonra çalıştırılmaması gerek. Yasa değişikliği gerçekleşirse santrallar bu yönetmelikten de muaf tutulacak. Şirketlerin yeni sınır değerleri bilmesine rağmen gerekli hazırlığı yapmamaları, muafiyet getiren yasa değişikliğinden haberdar oldukları izlenimini doğuruyor.

Arz fazlası var
Yeni yasa tasarısında santrallara iki yıl ek süre verilmek istenmesinin nedeni ise söz konusu tesislerin uzun yapım süresi ve yapım sırasında elektrik üretiminin aksaması nedeniyle arz güvenliğinin tehlikeye gireceği şeklinde açıklanıyor. Türkiye’nin elektrik tüketiminde en yüksek talebin 47 bin MW civarında olduğu, kurulu gücün ise yaklaşık 90 bin megavatla talebin neredeyse iki katına yaklaştığı gerçeği ise bu gerekçeye gölge düşürüyor.

***
Anayasa Mahkemesi Karşı Çıkmıştı
Termik santrallara çevreyi kirletme özgürlüğü tanıyan değişiklik ilk kez 6446 sayılı ve 14 Mart 2013 tarihli Elektrik Piyasası Kanunun Geçici 8. maddesiyle gündeme gelmişti. Geçici 8. madde, kamu tarafından işletilen, özelleştirilmiş ve özelleştirilecek santrallara, çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımlarını gerçekleştirmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerini tamamlanması amacıyla 31 Aralık 2018 tarihine kadar süre veriyordu. Bu sürenin üç yıl uzatılması konusunda da Bakanlar Kurulu’nu yetkili kılıyordu. CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi, 22 Mayıs 2014 tarihli kararıyla geçici 8. maddeyi iptal etti. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının yürürlüğe girmesinden yaklaşık altı ay sonra, 4 Haziran 2016 tarihinde kabul edilen Elektrik Piyasası Kanunu İle Başka Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile geçici 8. madde değiştirilerek yeniden hayata geçirildi ve söz konusu santrallara 31 Aralık 2019 tarihine kadar muafiyet tanındı.

Poşet paraları atık işçilerine maaş olsun

Özgür Gürbüz-BirGün / 3 Ocak 2019

2019’da naylon poşetlerin 25 kuruşa satılmaya başlanmasını olumlu karşılayanlar kadar eleştirenler de var. Ortada yanıtlanmamış sorular, yıllardır kullanılan yanlış tanımlar ve de para olunca kafaların karışması normal. Poşetlerden alınan paranın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hesabına gitmesi en çok tartışılan konulardan biri. Ben de herkes gibi bu paranın nerede kullanılacağını merak ediyorum. Yeni makam arabası mı alınacak, iftarlara mı harcanacak yoksa geri dönüşümle ilgili bir yatırım mı yapılacak belli değil.

Şeffaflığın azaldığı, yöneticilerin hesap vermediği, Sayıştay raporlarının bile hiçe sayıldığı Türkiye’de naylon poşetlerden toplanan paranın bakanlıkça amaca uygun kullanılıp kullanılmayacağını sorgulayanları eleştiremeyiz. Belli ki toplumun, yukarıda saydığımız örneklerin artması nedeniyle devleti yönetenlere güveni yok.

O zaman başka bir çözüm bulalım. Önerim basit. Yıllardır sokaklarda dolaşarak çöpleri ayıran ve Türkiye’nin atık sorununun çözümü için en kötü koşullarda çalışan atık işçileri bu parayı herkesten fazla hak ediyor. Poşetlerden toplanan para bu işçilerin en azından asgari ücretle çalıştırılması için ayrılabilir. Her gün onlarca sağlık riskine, soğuğa, sıcağa rağmen gece gündüz çalışan bu işçiler en azından bir hayat güvencesine kavuşabilir. Bu sayede, atık toplama işinin daha düzenli yapılması da sağlanabilir. Ücretlendirerek sayılarını azalttığımız naylon poşetlerin çöpe gidenlerini de atık işçileri sayesinde yeniden kullanım için atık getirme merkezlerine gönderebiliriz.

Çevre Bakanı Murat Kurum, yılda 30-35 milyar poşet kullanıldığını söylüyor. Üçte biri paralı olsa 10 milyar poşet eder. Poşet başına bakanlığa verilecek ücretin 15 kuruş olduğunu biliyoruz. Yılda 1,5 milyar Türk Lirası’nı bulan bir gelirden bahsediyoruz. Kesilen cezalarla bu rakam 1,8 milyar TL’ye çıksa asgari ücretle çalışan yaklaşık 50 bin kişi istihdam edilebilir. Tazminatı, yönetim giderlerini de hesaba katalım, mütevazi olalım; siz deyin 25 bin işçi. Hem geri kazanım şahlanır hem de önemli bir sosyal problem çözülür. Çevre Bakanlığı umarım bu fırsatı kaçırmaz.

Atık işçilerinin naylon poşetlerden toplanan gelirle, hakları tanınmış bir geri kazanım işçisi olması, ‘paranın nereye gideceği’ tartışmasını sonlandırabilir ama tek konu bu değil. Marketlerdeki meyve ve sebze reyonlarında kullandığımız ince poşetler ve benzerleri ücrete tabi değil. Ekmek, zeytin, peynir, kargo poşetleri ve uzaktan alışverişte kullanılanlar da kapsam dışında tutulmuş. Çift kat kalınlığı 15 mikrondan az ve 5x3 cm’den küçükler ücretsiz deniyor. Sabah simidi koyduğunuz poşetten, terzinin verdiği torbaya kadar onlarca farklı kalınlık ve büyüklükte poşet var. Ölçüp, biçmeden bu poşetlerin hangilerinin paralı olduğunun anlaşılması için de bir çözüm bulunmalı. Ücretli olanların üzerine yazmak iyi bir fikir olabilir. Bir plastik torbanın üzerine “çevrenizi koruyun” yazmaktan daha anlamlı olabilir.

Bir de kalın poşetlerini ücretsiz ince poşetle değiştirerek cezadan ve uygulamadan kaçmak isteyenler olabilir. Örneğin ekmek, poğaça ve simit satanlar. Her gün ne kadar çok sayıda tüketildiği ortada. İnsanların her sabah bir ekmek, poğaça veya simit için bir poşet tüketmesini önlemek adına bu gibi tüketimin çok olduğu yerlerde ağırlığına bakılmaksızın tüm poşetler paralı olabilir. Yoksa umulan davranış değişikliği yaratılamayabilir.

Yıllardır plastik poşetlerin doğaya verdiği zararı konuşuyoruz ama iş davranış değişikliğine geldiğinde bahane üreten çok oluyor. Bugüne kadar kendiliğinden plastik tüketimini azaltan ne yazık ki çok az insan var. O yüzden, yasaklama ve mali tedbirler zorunlu görünüyor. Elbette biz daha iyi önerileri bulup hayata geçirene kadar.