torba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
torba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Stratejik maden bahanesi

Zeytinlik, mera ve ormanları tehdit eden torba yasa teklifi ilgili komisyondan geçti. Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek teklif, muğlak gerekçelerle Limak ve Bereket Enerji’ye Muğla’daki zeytin sahalarında kömür çıkartma izni veriyor. 

Özgür Gürbüz-BirGün / 22 Haziran 2025

Türkiye’deki doğal alanları talan etmeyi kolaylaştıracak torba yasa teklifi TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edildi. Teklifin önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurul’una gelmesi bekleniyor. İtirazlar sonuç vermezse AKP, MHP ve Hüdapar koalisyonuna biat eden milletvekillerinin oylarıyla teklif yasalaşacak. Zeytinlikler, ormanlar ve meralar enerji ile maden projelerine ciddi bir kontrol olmadan açılacak.

HANGİSİ STRATEJİK
Tartışmalar sırasında maden lobisi, talan teklifini kamuoyuna kabul ettirebilmek için stratejik maden diye neye işaret ettiği belli olmayan bir kavram ortaya attı. Teklifte, sıkça tekrar edilmesine rağmen ‘stratejik ve kritik madenler’in hangileri olduğu yazılmamış. Kömür mü, uranyum mu, altın mı stratejik belli değil. Maden Yasası’na eklenmek istenen madde 8’de “ulusal güvenlik ve ekonomik refah için yüksek öneme sahip olan ve iç veya dış etkenler nedeniyle arzı kısıtlanabilecek madenler, stratejik maden olarak kabul edilir” denmiş. Bu tanıma dahil edilmeyecek maden var mı sizce? Her gün kahvaltıda yediğimiz zeytin bulaşık deterjanı yaptığımız bordan daha mı az stratejik? Et fiyatlarının uçup gittiği ve dışa bağımlı hale geldiğimiz hayvancılığın kalbi meralar stratejik ve kritik değil mi? Arzı kısıtlanmadı mı?

Asıl dertleri kalitesiz linyit kömürü, çok kâr getiren altın madenleri ve aslında çıkarıp satabildikleri her şeyi bu kılıfa sokup, mahkeme ve ÇED’le uğraşmadan satabilmek. Yangından mal kaçırırcasına. Yasa teklifinde kömür maden sahalarının genişletmek için ezip geçmeleri gereken zeytinlikleri koordinat vererek işaretlemeleri de bu yüzden. Koordinatları verilen yerler hükümete yakın Limak ve Bereket enerjiye ait termik santralların maden sahalarını gösteriyor. Bir önceki yazımda bahsettiğim adrese teslim yasadan kastım buydu. Geçici maddeyle karşımıza gelen bu tehlike sanıldığından da büyük bir belaya yol açabilir. Zeytincilik Yasası'nı delme hamlesi emsal kabul edilebilir. Zeytinliklerin yerine maden, otel, konut, enerji santralı dikmek isteyenler, bir başka torba yasaya benzer bir madde ekletebilir.

STRATEJİK DETERJAN
Uğruna binlerce yıllık doğal varlıkların yok edildiği, ‘stratejik’ denilen bu madenlere ne yapıldığını biliyor musunuz? İhraç ediliyorlar. 2024’te ihraç edilen madenlerden elde edilen para 5,7 milyar dolar (IMMIB). Türkiye’nin bu madenlere ihtiyacı varsa, onlarsız olmuyorsa bir gramının satılmaması gerekmez mi? Hadi, yasaklayın maden ihracatını, sadece Türkiye’nin ihtiyacı için madencilik yapılmasına izin verin. Bakalım ormanları, meraları, zeytinlikleri yok eden yasalar için lobi yapan kalıyor mu? Meclis çatısı altında avukatlara, çevrecilere iterek saldırıda bulunuyor mu? Elbette içinde bulunduğumuz dünyada dış ticaret kaçınılmaz ama ne verip ne aldığımızı iyi hesaplamalıyız. Stratejik bir maden olan bor madenini hatırlıyor musunuz? Şimdi borla dünyanın en stratejik çamaşır deterjanını yapıyoruz. Bizi zengin edecekti, şimdi temizlik malzemesi yapmak için kullanıyoruz.

Kalorifik değeri yerlerde sürünen yerli linyitin stratejik olması için elektrik üretiminde yerine koyacak bir başka seçeneğinizin olmaması gerekir. Türkiye’nin enerjiyi verimli kullanması durumunda 2030’a kadar enerji tüketimini yüzde 15 azaltacağı, II. Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda yazıyor. Bu oranın elektrik için de geçerli olduğunu varsayan basit bir hesap yapalım. 2024 yılında Türkiye 343 milyar kilovatsaat (kWs) elektrik üretti. Tüketimi yüzde 16 azaltsa 54 milyar kWs eder. Türkiye’nin 2024 yılında linyit santrallarından ürettiği elektrik 40 milyar kWs. Verimlilik yetmezse güneşinden biyokütlesine doğaya daha az zarar vererek elektrik üreten onlarca alternatif var. İnsanlar mecbur kalsa elektriksiz de yaşar ama gıdasız, susuz yaşayamaz. Hangisi stratejik siz söyleyin.

Poşet paraları atık işçilerine maaş olsun

Özgür Gürbüz-BirGün / 3 Ocak 2019

2019’da naylon poşetlerin 25 kuruşa satılmaya başlanmasını olumlu karşılayanlar kadar eleştirenler de var. Ortada yanıtlanmamış sorular, yıllardır kullanılan yanlış tanımlar ve de para olunca kafaların karışması normal. Poşetlerden alınan paranın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hesabına gitmesi en çok tartışılan konulardan biri. Ben de herkes gibi bu paranın nerede kullanılacağını merak ediyorum. Yeni makam arabası mı alınacak, iftarlara mı harcanacak yoksa geri dönüşümle ilgili bir yatırım mı yapılacak belli değil.

Şeffaflığın azaldığı, yöneticilerin hesap vermediği, Sayıştay raporlarının bile hiçe sayıldığı Türkiye’de naylon poşetlerden toplanan paranın bakanlıkça amaca uygun kullanılıp kullanılmayacağını sorgulayanları eleştiremeyiz. Belli ki toplumun, yukarıda saydığımız örneklerin artması nedeniyle devleti yönetenlere güveni yok.

O zaman başka bir çözüm bulalım. Önerim basit. Yıllardır sokaklarda dolaşarak çöpleri ayıran ve Türkiye’nin atık sorununun çözümü için en kötü koşullarda çalışan atık işçileri bu parayı herkesten fazla hak ediyor. Poşetlerden toplanan para bu işçilerin en azından asgari ücretle çalıştırılması için ayrılabilir. Her gün onlarca sağlık riskine, soğuğa, sıcağa rağmen gece gündüz çalışan bu işçiler en azından bir hayat güvencesine kavuşabilir. Bu sayede, atık toplama işinin daha düzenli yapılması da sağlanabilir. Ücretlendirerek sayılarını azalttığımız naylon poşetlerin çöpe gidenlerini de atık işçileri sayesinde yeniden kullanım için atık getirme merkezlerine gönderebiliriz.

Çevre Bakanı Murat Kurum, yılda 30-35 milyar poşet kullanıldığını söylüyor. Üçte biri paralı olsa 10 milyar poşet eder. Poşet başına bakanlığa verilecek ücretin 15 kuruş olduğunu biliyoruz. Yılda 1,5 milyar Türk Lirası’nı bulan bir gelirden bahsediyoruz. Kesilen cezalarla bu rakam 1,8 milyar TL’ye çıksa asgari ücretle çalışan yaklaşık 50 bin kişi istihdam edilebilir. Tazminatı, yönetim giderlerini de hesaba katalım, mütevazi olalım; siz deyin 25 bin işçi. Hem geri kazanım şahlanır hem de önemli bir sosyal problem çözülür. Çevre Bakanlığı umarım bu fırsatı kaçırmaz.

Atık işçilerinin naylon poşetlerden toplanan gelirle, hakları tanınmış bir geri kazanım işçisi olması, ‘paranın nereye gideceği’ tartışmasını sonlandırabilir ama tek konu bu değil. Marketlerdeki meyve ve sebze reyonlarında kullandığımız ince poşetler ve benzerleri ücrete tabi değil. Ekmek, zeytin, peynir, kargo poşetleri ve uzaktan alışverişte kullanılanlar da kapsam dışında tutulmuş. Çift kat kalınlığı 15 mikrondan az ve 5x3 cm’den küçükler ücretsiz deniyor. Sabah simidi koyduğunuz poşetten, terzinin verdiği torbaya kadar onlarca farklı kalınlık ve büyüklükte poşet var. Ölçüp, biçmeden bu poşetlerin hangilerinin paralı olduğunun anlaşılması için de bir çözüm bulunmalı. Ücretli olanların üzerine yazmak iyi bir fikir olabilir. Bir plastik torbanın üzerine “çevrenizi koruyun” yazmaktan daha anlamlı olabilir.

Bir de kalın poşetlerini ücretsiz ince poşetle değiştirerek cezadan ve uygulamadan kaçmak isteyenler olabilir. Örneğin ekmek, poğaça ve simit satanlar. Her gün ne kadar çok sayıda tüketildiği ortada. İnsanların her sabah bir ekmek, poğaça veya simit için bir poşet tüketmesini önlemek adına bu gibi tüketimin çok olduğu yerlerde ağırlığına bakılmaksızın tüm poşetler paralı olabilir. Yoksa umulan davranış değişikliği yaratılamayabilir.

Yıllardır plastik poşetlerin doğaya verdiği zararı konuşuyoruz ama iş davranış değişikliğine geldiğinde bahane üreten çok oluyor. Bugüne kadar kendiliğinden plastik tüketimini azaltan ne yazık ki çok az insan var. O yüzden, yasaklama ve mali tedbirler zorunlu görünüyor. Elbette biz daha iyi önerileri bulup hayata geçirene kadar.