Özgür Gürbüz-BirGün / 24 Ocak 2019
Enerji sektörü
rotasız bir gemiye benziyor. Bir o deniz, bir bu deniz dolaşıyor. Uzun
yıllardır böyle. Çevre açısından baktığınızda gemi çoktan karaya oturdu. Kömür,
petrol, nükleer ve doğalgaza bağlı bir sektör hem kirletiyor hem de dışa
bağımlı. Üreticilerin ve tüketicilerin halinden memnun oldukları da söylenemez.
Enerji
faturaları el yakıyor, özelleştirmelerin faturaları vatandaşa kesiliyor.
Elektrik fiyatlarında seçim öncesi yüzde 10 indirim yapılırken, iletim,
dağıtım, kayıp ve kaçak bedelleri yüzde 15,7 oranında artırıldı. Şirketler
kazandı, vatandaş gizli bir zamla yine kaybetti. Özelleştirirsek kayıp kaçak
azalır diyorlardı, azalmadığı gibi şirketlerin sorumluluğu vatandaşın
faturasına gizlendi.
Termik
santrallara çevreyi kirletme izni veriliyor, “termik alana orman bedava”
deniyor. Şirketler daha çok para kazansın diye santrallardaki arıtma tesisleri
çalıştırılmıyor. Oradan gelecek yüzde 5-10 fazla elektrik üretiminin hesabı
yapılıyor. Doğa, bir ‘promosyon’ malzemesi gibi özelleştirmelerin yanında
dağıtılıyor.
Ülkenin iklim
hedefi yok. Çevreyi koruma hedefi yok. İnsan sağlığını koruma hedefi yok.
Kömürün önünü açmak için teşvik üstüne teşvik veriliyor. Elektrik üretiminde
kömürün payı yüzde 40’lara doğru gidiyor; yarısından fazlası da ithal kömür.
Ucuz olsun da kim ölürse ölsün poltikası…
2018 yılı
verileri geliyor. Elektrik talebi yerinde sayarken, kurulu güç 3 bin 350
megavat daha artmış. Zaten arz fazlası var. En yüksek talep 2017 yazındaydı. O
talebin iki katına yakın kurulu güç var.
2018 yılında
626 megavatlık doğalgaz santralı söküldü, kurulu güç rakamlarından düştü. Doğalgazın
payının azalmasında sıkıntı yok ama 5-10 yıl önce açılan santralların şimdi
sökülüp başka ülkelere götürülmesi yazının başında söylediğimiz rotasızlığa bir
işaret. Kimse neyin desteklendiğini, nereye gideceğini bilmiyor. Çevre
standartları belli değil. Rüzgar türbini yerleşim yerine ne kadar uzakta
olmalı, aynı yere kurulan benzer santralların birikmiş etkileri nasıl ölçülür
diye sorsam, bana verebilecekleri bir kurallar kitabı var mı merak ediyorum.
ÇED’ler ihtiyacı karşılamıyor, şirketlerin oyuncağı oldu. Karadeniz’deki
santrala yazılmış ÇED raporu kopyalanıp Akdeniz’deki için kullanılıyor,
mahkemenin sesi çıkmıyor.
Hükümet kömürü
ve nükleeri sonuna kadar destekliyor ama sorarsanız yenilenebilir enerji çok
önemli. Çatıları güneşten elektrik üretecek fotovoltaik panellere açacak
düzenlemeler bir türlü tamamlanmıyor. Parasını uzun vadede çıkarmayı göze alan
bireylerin önü de dağıtım ücretlerine yapılan zamla yine tıkandı. Mahsuplaşma
konusu yıllardır çözüm bekliyor. Övünülen YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak
Alanı) ihalelerinden ikincisi iptal edildi. Kulislerde ilk ihalenin Güney
Koreli ortağı Hanwha’nın da çekildiği haberi dolaşıyor. Dev güneş ihaleleriyle
vakit kaybetmek yerine, elektrik talebinin düşük, kredi bulmanın zor olduğu
günlerde çatıların önünü açacak düzenlemeler neden hayata geçirilmiyor belli
değil. Biraz da malum şirketleri değil kendi elektriğini üretmek isteyen
vatandaşı destekleyin.
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’nın (YEKDEM) 2020
sonrası biteceği açıklandı. Yerine ne gelecek belli değil. Kömüre, doğalgaza,
nükleere piyasa fiyatının üzerinde, dolar üzerinden alım garantisi verilirken
yenilenebilir enerji yatırımcısı bir yıl sonrasını göremiyor.
Enerji verimliliği konusuna hiç girmiyorum. Onun haftası var, seveni çok
ama icraat yok.
Ülkede rotasını kaybeden tek gemi enerji sektörü değil elbette. Diğer
sektörlerin gemileri de aynı durumda. Gemi çok, “kaptan” tek olunca böyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder