Özgür Gürbüz-BirGün/19 Nisan 2015
Her hafta
BirGün için klavyenin başına oturduğumda, “bu
hafta nükleer yazmak yok” diyorum. Neredeyse gazeteciliğe başladığım ilk
günden beri, 20 yıldan fazla bir süredir, enerji ve çevre üzerine yazılar
yazıyorum. Nükleer enerji de herhalde en çok değindiğim konulardan biri. Bu
hafta masaya, ‘Türkiye’de elektrik
direkleri ve estetik’ üzerine bir yazı yazmak için oturmuştum ama oluru
yok. Akkuyu’da göstermelik bir temel atma töreni yapılmışken, reklamda
oynatılan oyuncusundan izleyenlere kadar herkes radyoaktif yalanlarla kandırılmışken
atomdan bahsetmemek olmaz. Yoksulluğun kader ilan edildiği memleketimde
elektrik faturalarımıza yansıyacak ‘atomik
kazık’tan bahsetmek zorundayım.
Mersin
Akkuyu’ya atom santrali kurmak isteyen Rusya’nın devlet şirketi Rosatom,
ülkenin dara düşmüş ekonomisine katkı için önüne gelene nükleer santral satmaya
çalışıyor. Avrupa’daki ülkeleri de tavlamaya çalışıyorlar. Rosatom’un Genel
Müdür Baş Yardımcısı Kiril Komarov, Brüksel’de yaptığı konuşmada Avrupa’ya ucuz
nükleer vaadinde bulundu. 60 yıllık yakıt ve nükleer santralin sökümünü de
içeren bir paket satın alınırsa üretilen elektriğin kilovatsaatini 5 dolar sente düşürebileceklerini
söyledi (Euronews, 17 Nisan 2015).
Türkiye’ye ise aynı şirket, aynı santrali yapmak istiyor ama bir farkla. Bize
elektriği satacakları fiyat 12,35 dolar
sent. Avrupa’ya önerdikleri fiyatın
2,5 katı! Bizde çok tehlikeli ve zor bir iş kabul edilen söküme de
karışmıyorlar. Ufak bir bedel ödeyip, ömrünü tamamladığında dev bir nükleer
atığa dönüşen santralin sökümünü de Türkiye’ye bırakıyorlar. Atomik kazık böyle bir şey.
Nükleeri
savunanlar genelde, “tüm gelişmiş
ülkelerde var” diye savunuyor. Gelişmişlikten kastedilen zengin ülkelerse
bu iddia doğru değil. Norveç, İtalya, Portekiz, Avustralya, İrlanda, Danimarka
ve Avusturya gibi pek çok ülkede nükleer santral yok. Almanya, Belçika,
İspanya, İsviçre gibi ülkeler olanları kapatma kararı almış. Aslında ‘kim yapıyor, kim kapatıyor’ diye bir
karşılaştırma yapmak özünde yanlış. Detayları bilmelisiniz. Amerika üzerinden
bir örnek vereyim.
ABD’de beş
nükleer reaktörün yapımı sürüyor. Bu, ABD nükleeri destekliyor anlamına mı
geliyor? Hayır. Birkaç gün önce ABD Enerji Bilgi İdaresi (EIA) tarafından
açıklanan 2040 yılına dair öngörüler aksini söylüyor. ABD’de 99 reaktör var (iki
yıl önce 104’tü) ve toplam elektrik üretiminin yüzde 19’unu karşılıyor. Referans senaryoya göre 2040’a kadar nükleer
santral kaynaklı elektrik üretimi yüzde
15’e düşecek. Atomseverlerin sorması gereken soru şu: Nükleer en ucuz, en
güvenli ve dışa en az bağımlı kaynaksa ABD neden sahip olduğu teknolojiyi
kullanarak eskiyen nükleer reaktörleri yenileriyle değiştirmiyor? Neden onlarca
yeni reaktör yapmıyor? Yanıt ABD için basit, nükleer pahalı ve riskli. Aynı
soruyu Fransa’yı örnek gösterenlere de sormak lazım. Dünyanın nükleer devi,
teknoloji lideri Fransa neden 2025’e kadar elektrik üretiminde nükleer
enerjinin bugün yüzde 76 olan payını yüzde 50’ye çekmek istiyor? Neden her gün
yeni rüzgar santralleri kuruyor?
Enerji konusuna yabancı olanların Google Baba’ya sorarak, bakın şu kadar ülkede nükleer var demesinin bir anlamı yok. Herkes Almanya gibi yıllar önce kurulmuş nükleer reaktörleri, ekonomik ömrü dolmadan kapatacak finansal güce sahip değil. Bu bir süreç. Gelişmiş ülkelerde kaç nükleer santral var diye sormak yerine kaynaklarının ne kadarını atoma, ne kadarını yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine ayırıyorlar sorusuna yanıt aramak lazım. Almanya’nın her yıl daha az enerji tükettiğini ve buna rağmen ekonomisini büyüttüğünü göremeyenler atomik kazığı yemeye ve bu yüzyılın dışında kalmaya mahkum. Uyaralım, atomik kazık diğerlerine benzemez, etkisi kuşaklar boyunca sürer.
Enerji konusuna yabancı olanların Google Baba’ya sorarak, bakın şu kadar ülkede nükleer var demesinin bir anlamı yok. Herkes Almanya gibi yıllar önce kurulmuş nükleer reaktörleri, ekonomik ömrü dolmadan kapatacak finansal güce sahip değil. Bu bir süreç. Gelişmiş ülkelerde kaç nükleer santral var diye sormak yerine kaynaklarının ne kadarını atoma, ne kadarını yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine ayırıyorlar sorusuna yanıt aramak lazım. Almanya’nın her yıl daha az enerji tükettiğini ve buna rağmen ekonomisini büyüttüğünü göremeyenler atomik kazığı yemeye ve bu yüzyılın dışında kalmaya mahkum. Uyaralım, atomik kazık diğerlerine benzemez, etkisi kuşaklar boyunca sürer.
Takviminize
yazın:
Atom santrallerine hayır diyenler 25 Nisan’da
Sinop’ta, 26 Nisan’da İstanbul Kadıköy’de sokağa çıkıyor. Çernobil kazasının
yıldönümünde nükleere hayır diyenler meydanlara iniyor.