Gezegenimiz tüm canlılar için giderek yaşanmaz bir hal alıyor. Birleşmiş Milletler’e (BM) üye 193 ülke, 25
Eylül 2015’te yoksulluğu sonlandırmak, gezegeni
korumak ve herkesin refah içinde yaşaması için yeni Sürdürülebilir Kalkınma
Hedefleri belirledi. Bu hedeflerin belirlenmesinden üç yıl sonra bir durum
değerlendirmesi yapmak için BM Kalkınma Programı (UNDP) İklim Değişikliği ve
Çevre Portföy Yöneticisi Nuri Özbağdatlı’yla konuştuk.
Özgür
Gürbüz-Magma/Ağustos 2018
Savaşlar, temiz içme suyuna erişim ya da iklim
değişikliğinin etkileri... Gezegenin ve üzerinde yaşayan canlıların sorunları
saymakla bitmiyor. Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı hâlâ günde iki dolarla
geçiniyor. Nüfusun yarısından fazlası kentlerde yaşıyor ve barınmadan trafik
sıkışıklığına onlarca ortak sorunla boğuşuyor. Gezegen sadece insanlar için
giderek yaşanmaz bir hal almıyor, bu dünyayı paylaştığımız diğer canlılar da
zor durumda. İnsan faaliyetleri yüzünden denizlerin yüzde 40’ında kirlilik, su
ürünlerinin azalması gibi sorunlar görülüyor. Birçok tür ise yok olma
tehlikesiyle karşı karşıya. Bilinen 8 bin 300 hayvan türünün yüzde 8’inin soyu
tükendi, yüzde 22’sinin de tükenmek üzere. Sürdürülebilir bir yaşamı sağlayan
koşulları teker teker kaybediyoruz.
Kimi zaman akıntıya karşı kürek çekmeye
benzese de birçok insan sürdürülebilir bir yaşam için ellerini taşın altına
koyuyor. Dernekler, kooperatifler ve bazı şirketlerin çabalarının yanı sıra de sürdürülebilirlik adına bir girişimi var. 25
Eylül 2015’te bir araya gelen 193 ülke, yoksulluğu sonlandırmayı, gezegeni
korumayı ve herkesin refah içinde yaşaması için yeni Sürdürülebilir Kalkınma
Hedefleri belirledi. 17 ayrı hedefin hepsinin 15 yıl sonra ulaşmayı amaçladığı
farklı hedefleri var.
1.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin belirlemesinin üzerinden neredeyse üç yıl
geçti. Mevcut durumu değerlendirdiğinizde yol aldığımızı söyleyebilir miyiz?
Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini tek başına
ulaşılması gereken bir göstergeler ve rakamlar silsilesi olarak görmek yerine
bir anlayış, yaklaşım ve herkesle birlikte çalışarak ortak fayda sağlayacak bir
süreç olarak görüyoruz. Bu bakımdan özellikle bütüncül bakış açısının oluşması,
farklılıkların bir bütün için buluşması ve herkesin sesini duyuracak bir platform
olarak yapılanması açısından ilerleme kaydedildiği açık. Üç yıl içinde bu bakış
açısının oluşmaya başladığını uluslararası, ulusal, yerel ölçekte farklı
kurumlarda, finans mekanizmalarında, uygulama yaklaşımlarında görüyoruz.
Sorunun bu bakış açısıyla tanımlanabilmesi, bütüncül çözümler oluşturmak
açısından umut veriyor. Örneğin Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın
2018-2021 stratejisi 6 çözüm üzerinde şekilleniyor. Bunlar yoksullukla
mücadele, katılımcı yönetişim, iklim değişikliği ve dayanıklılık, doğayla
uyumlu çözümler, enerji ve toplumsal cinsiyet eşitliği. 2018-2021 yılları
arasında UNDP’nin odağını belirleyen bu çözümlerin uygulanması için
ayrıştırmayıp birleştiren ve herkesin dahil edildiği bir çalışma yöntemi kabul
ediliyor. Önümüzdeki 12 sene içinde bu bakış açısıyla oluşturulacak çözümler
ile hedeflerin hepsine ulaşmaya çalışılıyor. Artık iklim değişikliğini
konuşurken doğanın hakkını, şehirleri konuşurken toplumsal cinsiyet eşitliğini,
istihdamı konuşurken yerel kalkınmayı, enerji talebini konuşurken yenilenebilir
enerji kooperatiflerini ve bunlar arasındaki ilişkileri somut hedeflerle
ilişkilendirebiliyoruz. Özellikle bunu sadece UNDP değil, tüm BM sisteminin, BM
üye devletlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, özel sektörün, şehirlerin de dahil
olduğu bir platformda yapmak umudumuzu artırıyor.
2. Belirlenen 17
hedefi değerlendirdiğinizde hangilerinde daha iyi durumdayız ve hangilerinde geride
kaldık?
17 hedefle ilgili durumun değerlendirilmesinde
küresel, ulusal ve bölgesel ölçeklerde farklı sonuçlar görüyoruz. Örneğin
hedeflerden ilki olan yoksullukla mücadelede küresel ölçekte baktığımızda 1990
yılında günlük 1.90 dolar altında bir gelirle yaşayan dünya nüfusu yüzde 35
oranında iken şu anda bu oran yüzde 10 seviyesinde. Fakat bölgesel ölçekte
baktığımızda 1990 yılına göre Sahra Altı Afrika’da yoksul nüfusu artarken Güney
ve Doğu Asya ile Pasifik bölgesindeki yoksul sayısı azalmış durumda.
Uluslararası yoksulluk tanımına göre Türkiye’de yoksulluk bir sorun olarak
ortaya çıkmıyor. Belediye hizmetleri arasında olan atık yönetimi konusunda
Türkiye, en iyi 10 ülke arasında yer alırken hava kirliliği konusunda geride
kalıyor. İklim değişikliği risklerine göre Avrupa’daki kıyı kentleri
karşılaştırıldığında İstanbul ve İzmir 15 Avrupa kıyı kenti arasında birinci ve
üçüncü en yüksek risk taşıyan şehirler olarak değerlendiriliyor. Korunan
alanların yüzdesine baktığımızda dünyada yüzde 14 olan ortalama değerin çok
altında Türkiye. 16. Hedefe baktığımızda 2017 ortasında toplam mülteci sayısı
18,5 milyon kişi ve bu kişilerin 6 milyonu Suriye’den. Suriyelilerin yarısından
çoğu ise Türkiye’de yaşıyor. Sonuç olarak her hedefte eksikler var. Öte yandan
ilerleme de görülüyor. Bu hedeflerin ülke ölçeğinde rakamlarla karşılaştırmalı
olarak değerlendirilmesi bir yana, bireylerin kendi yaşamlarında
karşılaştıkları sorunlar ve toplumsal olarak oluşturdukları çözümler ayrı bir
önem taşıyor. Eğer bir şehirde iklim değişikliği sorunu çözülürken doğal
alanlar kayboluyorsa, ya da kadına karşı şiddet devam ediyorsa
sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmış olamayız. Bu nedenle hedeflerin izlenip
değerlendirilmesi önemli fakat bütüncül çözümler bireyler tarafından
uygulanmadıkça ilerleyemeyiz.
3. Bu
hedeflere ulaşırsak bizi nasıl bir dünya bekliyor?
Bu hedefler ile 2030 yılında dünyada barış,
adalet, refah ve sağlığın herkes tarafından yaşandığı, doğayla uyumlu ve
ayrımcılığın olmadığı bir yaşam biçimi hayal ediliyor. Fakat her ülkenin her
şehrin her bireyin sorunları ve önem sırası farklı. Sorunların iç içe olduğu ve
birbirini tetiklediği bir durumda çözümlerin de birlikte ve herkes için
oluşturulması önem taşıyor. Bizi bekleyen dünya için herkesin bir talebi ve
bunun için bir çözüm önerisi var. Bu farklı taleplerin ayrıştırmayıp
birleştiren ve farklılıklar arasında tahakküm oluşturmayan bir şekilde
gerçekleşmesi için BM’ye üye tüm ülkelerle oluşturulan ve uygulamada katılımcı
olan bu hedefler elimizdeki en iyi seçenek.
4.
Türkiye bu hedeflerin gerçekleştirilmesi açısından kilit bir ülke mi? Bizim
rolümüz ya da üzerimize düşen nedir?
Türkiye her ülke kadar kilit bir ülke. Sosyal,
politik, ekonomik, çevresel göstergeler ile bakıldığında Türkiye’ye
benzerlikleri olan ülkeler de bulunuyor. Bu ülkelerin bazıları Türkiye’yi rol
model olarak görüyor. Hedefler kapsamında küresel ölçekte baktığımızda bazı
ülkelerin yaşadığı tecrübelerden ders almak, aynı hataların yapılmasını
engelleyebilir. Türkiye’nin çok önemli bir biyolojik çeşitliliği var. Binlerce
yıllık bir tarihi ve kültürel zenginliği var. Ülkeler ve toplumlar arasında bir
köprü görevi görüyor. Bu köprü fonksiyonu deprem fay hattından mültecilerin
geçiş rotasına, kuş göç yollarından enerji hatlarına kadar uzanan farklı
konularda hem avantaj hem dezavantaj oluşturuyor. Türkiye’nin toy kuşunu
bilmek, ata tohumlarını bilmek, masallarını bilmek, Çatalhöyük gibi tarihi
değerlerini bilmek ve bu bilgiyle geleceğe yönelik sürdürülebilir kalkınma
hedeflerine katkı koymak yapabileceğimiz en özgün iş olabilir.
5.
Hedeflerin gerçekleşmesinin önündeki engelleri teknolojik veya ekonomik
zorluklar şeklinde tanımlayabilir miyiz yoksa sorun sadece politikalarla mı
ilgili? Çözüm için neye odaklanmalıyız?
Her sorunun teknolojik, ekonomik, politik,
kültürel birçok nedeni var. Bu nedenlerden oluşan sorun yumağını çözmek için
bütüncül bakış açısı büyük önem taşıyor. Bütüncül çözümler için iş
birliklerine, toplumsal faydaya, dayanışmaya, yenilikçiliğe ve katılımcılığa
ihtiyacımız var. Sanat, bilim, kültür, yerel yaklaşımlar bazen daha kolay ve
etkili çözümler oluşturabilir. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin sihri hiç
kimseyi geride bırakmayarak ilerlemekte. Çözüm için bütüncüllüğe odaklanmamız
gerektiğini düşünüyorum.
***
Hedeflerden
örnekler
Hedef 2: Açlığa son
Gıda ve tarımda sistematik bir değişikliğe
gitmezsek 815 milyonu bulan aç insanı beslememiz mümkün değil. 2050’de bu
sayıya eklenecek 2 milyarı da aynı tehlike bekliyor. Hedef, 2030’a kadar
dünyada aç insan kalmaması ve tarımsal üretim ve küçük ölçekli çiftçilerin
gelirlerini iki kat artırmak.
Hedef 3: Sağlıklı bireyler
Her yıl altı milyondan fazla çocuk beş yaşına
gelmeden ölüyor. Yoksul çocukların altı yaşını görmeden ölme olasılığı
zenginlere göre iki kat fazla. 2030 yılına gelindiğinde beş yaş altı çocuk ölümlerini
binde 25’e düşürülmesi amaçlanıyor.
Hedef 15: Karasal Yaşam
70 milyonu yerli halklar olmak üzere dünyada
yaklaşık 1 milyar 600 milyon insanın yaşamı ormanlara bağlı. Ormanlar, karada
yaşayan hayvan, bitki ve böceklerin yüzde 80’ine de ev sahipliği yapıyor. 15.
hedefin amaçlarından biri de 2020’ye kadar biyoçeşitlilik kaybının durdurulması
ve tehdit altındaki türlerin yok olmasının önüne geçilmesi.