Merak etmeyin,
bu yazı “çok yediler, o yüzden de şiştiler” yazısı değil. Meraklı araştırmacı
ve akademisyenlere naçizane bir araştırma önerisi. Gırtlağımıza kadar yolsuzluğa
battığımız, Man Adası belgeleri ve Rıza Sarraf’ın açıklamalarıyla iyice ortaya
çıktı. Yolsuzlukların Türkiye’de gelir adaletsizliğine, haksız kazanç
sağlanmasına, siyasette yalana, dolana ve sonuçta ülkenin talanına yol açtığı
ortada. Bu talanın kentteki adı da rant. Dolayısıyla obezite gibi sağlık
sorunlarının bile yolsuzlukla, rantla ilgisi var.
Obezite
bildiğiniz gibi aşırı kilolu olma durumu değil, daha çok vücutta aşırı yağ
birikimiyle ilgili. Batı yaşam tarzının benimsenmesi, enerji alımı artarken
enerji harcanmasının azalması ve nihayet
kırsaldan kente göç olgusu ile birlikte artan[1]
bir hastalık. Eskiden zengin hastalığı sanılırdı ama artık öyle olmadığı
biliniyor.
Obezite, Türkiye’de
de yükselişte. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Avrupa ve Orta Asya’da Gıda
Güvenliği ve Beslenme Durumu 2017 raporuna göre Türkiye’de obezite görülme
oranı yüzde 29,3. Avrupa ve Orta Asya ülkeleri arasında Malta’dan sonra
ikinciyiz. Türkiye’yi yüzde 29,1 ile Birleşik Krallık (İngiltere ve Kuzey
İrlanda) izliyor. Orta Asya ve Avrupa içinde obezitenin en düşük olduğu yerler
Tacikistan (%10,9), Kırgızistan (%13) ve Özbekistan (14,4). Bu tablo bile tek
başına obezitenin, “Batı yaşam tarzı” diye adlandırılan hazır yemekler, kentler,
otomobilli yaşam gibi belirgin unsurlarla ilişkisini gösteriyor. Kentte bir
yerden bir yere yetişmeye çalışan insanın sağlıklı yemek yapmaya fırsatı
olmuyor ve hazır yemekler gündeme geliyor. Yürümek, idman yapacak yeşil alan ve
zaman bulmak zorlaşıyor.
TÜİK rakamları
farklı olsa da, 2008’de Türkiye’de obezite oranının yüzde 15 olduğunu, 2014’te
ise bu oranın yüzde 20’ye çıktığını bize söylüyor[2].
Altı yıldaki artış yüzde 31. Buradan politikacılara da malzeme çıkıyor. Sabah
akşam Batı’ya söven AKP hükümeti döneminde, Batı yaşam tarzıyla özdeşleştirilen
obezite artmış; işe bak! Peki, bu nasıl olmuş?
Bilimsel
çalışmalar obezite artışında yaşam tarzının değişmesinin rol oynadığını söylüyor.
Hareketsizlik, hazır yemekler (fast food) ve elektronik aletlere bağımlılık
gibi... Türkiye’de son 15-20 yılda değişen yaşam tarzına bakınca obeziteye yol
açan bu etkenlerin arttığını görüyoruz. Özellikle büyük kentlerde sokakta
çocukların oynayacağı alan kalmadı. Boş zamanlarını alışveriş merkezlerinde
(AVM) geçiren aileler, çocuklarını hazır yemek kültürüne altın tepsiyle sunuyor
aslında. Tiyatrodan sinemaya her şey AVM’lere tıkıldı. Konsere giden, hamburger
yiyip, gömlek alıp eve dönüyor.
Türkiye’de
obezitenin en az görüldüğü iller Doğu ve Güneydoğu Anadolu (%20). AVM’si
olmayan illerin hemen hemen hepsi bu bölgede. Tesadüf mü? Karadeniz’de alan
daha dar olmasına rağmen neredeyse Doğu’daki kadar AVM var. Türkiye’deki 377
AVM’nin 108 tanesi ise İstanbul’da. Sonuç ortada. Marmara ve Karadeniz’de obezite
oranı Türkiye ortalamasının da üzerinde (%33). Ege’de ise obezite oranı yüzde
28. İzmir gibi bölgenin en kalabalık ilinde sadece üç tane AVM var. Sağlıklı
Ege yemeklerinin etkisi de unutulmamalı. AVM’de vakit geçirenle, sokakta
oynayan çocuklarda obezite görülme sıklığı mutlaka araştırılmalı. Ortada
şüpheli bir durum var. Çocuklarda obezite görülme oranında yıllara göre artış
olduğunu da söyleyelim.
Türkiye’de
rant ve yolsuzluğun arasındaki ilişkiyi anlatmaya gerek yok. En kolay para
kazanma yolu kentlerdeki değerli arazileri eşe dosta peşkeş çekmek. Dönemin
Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın, “Gökçek bu yapıya Ankara’yı parsel parsel
satmıştır. Zengin işadamlarına okul yaptırmıştır. Yurt yerleri sağlamıştır”
sözlerini hatırlayın. Çocuklarımızın sağlığının rant için görmezden
gelindiğinin itirafı bu sözler.
Soralım... Ankara’da
başta Atatürk Orman Çiftliği olmak üzere çocukların obez olmamasını sağlayacak
yeşil alanlar AVM’lere, saraylara kurban edilmedi mi? ODTÜ ormanı otomobillerin
gaza bastığı değil, öğrencilerin spor yaptığı bir yeşil alan kalamaz mıydı? İstanbul’da
Cevahir Alışveriş Merkezi’nin yerinde dev bir park yapılamaz mıydı? Bahçeşehir
Göleti’nin etrafındaki parseller satılmasa çocuklar bisikletleriyle gezse daha sağlıklı
olmazlar mıydı?
Sözün kısası,
yolsuzlukların sizi ilgilendirmediğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. O yüzden de
çocuklarınızı hasta eden bu zihniyetten hesap sormayı ihmal etmeyin.