Portekiz, Avrupa'nın en zengin ülkesi değil. Parası olmayanın vereceği de çoktur misali... Gönlü zengin, sıcakkanlı insanlar diyarı Portekiz’in başkenti Lizbon, Avrupa’nın içinde Avrupa’dan biraz daha farklı bir yer ayarlayanlar için dört dörtlük bir tercih.
Yazı ve Fotoğraflar: Özgür Gürbüz
Gazete Habertürk Cumartesi /16 Mayıs 2009
Avrupa’nın bir ucu diyebileceğimiz Lizbon, bir anlamda kıtanın Güney Amerika’ya açılan kapısı gibi. Tropik meyveleri, Afro-Amerikan azınlıklarıyla, Avrupa içinde bir başka dünya sanki. Portekiz’in en zengin kenti olsa da, kent merkezinde dahi sokakta geceleyenlere rastlayabiliyorsunuz. Bu görüntüler, Lizbon’un mozaiklerle örülmüş kaldırımlarında ve kentin etrafını çevreleyen tepelerinde yürümeye başladığınızda
hafızalarınızdan siliniyor. İstanbul gibi, Lizbon da, “7 tepeli şehir” olarak adlandırılıyor. Kadın şoförlerin sayısı oldukça fazla. Irksal zenginlik de Brezilya’yı andırıyor ama yine de o derece kaynaşmış değiller. İşsiz gençlerin taşkınlıkları olsa da, kendi halinde insanlar kenti gibi Lizbon. Geceleri hüzünlü fadolar, gündüzleri ise tatlı esintilerin olduğu tepelerden, okyanus rüzgarlarıyla akan kentin manzarası sizi bekliyor. Koloni döneminden kalan maddi zenginliğin yerini kültürel farklılıkların getirdiği bir başka zenginlik almış. Futbol tutkusundan bahsetmeye gerek yok, Sporting Lisbon ve Benfica taraftarları kenti ikiye bölmüş. Yarım milyonu biraz aşan nüfusuna rağmen Lizbon, onlarca müze ve tiyatroya ev sahipliği yapıyor. Geçmişte yaşadığı iki askeri darbe, ardından Afrika’daki kolonilerden başlayan göçe rağmen, Avrupa Birliği’ne girişle toparlanan kentin gece hayatı ise ‘anlatılmaz yaşanır’ cinsinden...
Tropik meyveler ve kahve
Yokuşlar sizi yorduğunda, tramvaylar ya da kentin bir çok yerinde karşınıza çıkan asansör ve finiküler sistemler imdadınıza yetişiyor. 28 numaralı tramvay turistlerin gözdesi. Mola vermek istediğiniz anda yanıbaşınızda bir kafe beliriveriyor. Brezilya ile olan dil ve ticari bağları nedeniyle kahvelerin lezzetinden ayrıca bahsetmeye gerek yok. Çikolata severler için de Güney Amerika’dan gelen çeşitler hem yemelik hem de hediyelik. Şili’nin biberli çikolatası molaların olmazsa olmazı. Havalar ısındığında kahve yerine tropik meyvelerle dolu bir meyve salatasıyla da yorgunluğunuzu atmak mümkün.
Kenti gece tepelerden izleyin
İsterseniz, kentin tepelerinde özenle seçilmiş “Miradouro” adı verilen noktalardan enfes manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Miradouro’ları bulmak için kent içindeki tabelaları takip etmek yeter. Gece güneşin batışını izlemek için ideal olan bu noktalar, ilerleyen saatlerde gençlerin buluşup, şarkılar söyleyerek içki içtikleri yerler oluyor. Tepelerden kentin yeşil örtüsü, kaleleri, dar sokakları ve özgün mimarisi daha net görünüyor. Bairro Alto tarafındaki tepeleri tercih ederseniz, St. George Kalesi’ni ve “Praça do Commercio”yu karşınıza alırsınız.
Barlar geceyarısı doluyor
Gece hayatının başlaması içi Lizbon’da geceyarısını beklemek lazım. Başta Bairro Alto olmak üzere tüm barlar, gençlerle doluyor. Punk’dan Reggae’ye, türlü çeşit müzikler Lizbon’un dar sokaklarında çınlıyor. Portekiz’in melankolik şarkıları Fado’lar da bu saatlerde kente hakim oluyor. Nereden çıktıklarını anlamadığınız bu insanlar sabahlara kadar eğleniyor. İnsanların sıcakkanlı olması sizin evinizde gibi hissetmenize neden oluyor. Yolda sık sık karşınıza çıkan uyuşturucu satıcılarına da kafanıza takmazsanız gecenin tadını daha iyi çıkarırsınız. Avrupa uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin burada olduğunu da belirtelim. Eve dönerken, kentin ışıklar altındaki gece manzarasını kaçırmayın.
***
Fado
Lizbon’da daha çok melankolik temalı “Fado”lar söyleniyor. Fado, gitar eşliğinde söylenen, biraz arabeske benzeyen acılı türküler olarak da tanımlanabilir. Köprüler Kentin içine sızan okyanusun üzerinden geçen devasa köprüler, geceleri sizlerin güzel bir manzara ziyafeti çekmenize de yarıyor.
Vasco De Gama Köprüsü
Viyadükleriyle beraber 17,2 km uzunluğunda ve Avrupa’nın en uzun köprüsü. Belem Kulesi, Santa Justa Luca Galuzzi asansörü ve Lizbon Kalesini de mutlaka görün.
Caipirinha ve Mojito
Aslen Brezilya asıllı olsa da şekerkamışından yapılmış bir çeşit rom olan Caipirinha, alkolle arası iyi olanlara tavsiye olunur. Mojito ise nane yapraklarıyla servis ediliyor, beyaz rom ya da şeker kamışından yapılıyor. Hazırlanışını izlemek keyifli.
***
Nasıl Gidilir?
Türk Hava Yolları’nın Lizbon’a haftada dört gün direkt uçuşu var. THY dışında bir diğer direkt uçuşu olan havayolu da Portekiz Hava Yolları (TAP). Aktarmalı olarak Lizbon’a gitmeyi göze alırsanız hemen hemen tüm büyük firmaların uçuşları var. Ancak yol biraz uzuyor. Lizbon’da görecek çok şey var, kısıtlı zamanınız varsa yolda harcamayın.
Konaklama...
Kent, büyüklüğüne oranla iyi bir metro ağına sahip olduğu için, istasyonlara yakın uzaktaki otelleri de tercih edebilirsiniz. “Hotel Barcelona”, iyi İngilizce konuşan çalışanlarıyla bu tarife uyan seçeneklerden biri. Campo Pequeno Metro İstasyonu 6 dakika yürüme mesafesinde. İlla merkezde (Baixa) olacağım diyorsanız, “Metropole” ve “Internacional” gibi turistlerin tercih ettiği otellerde de konaklayabilirsiniz. Merkezde ama daha ucuz olsun diyenlere “Residencial Duas Naçoes” oteli tavsiye ediliyor.
Ne yenir?
Lizbon’dan deyim yerindeyse denizden ne çıkarsa yeniyor. Kılıç balığını bir daha bulamam diyorsanız deneyebilirsiniz ama birçok kişi size, ucuz falan demeden sardalye ile ziyafet çekmenizi öneriyor. Mangalda pişirilmiş sardalye (Sardinhas assadas) ve bizim denemeye fırsat bulamadığımız balık kekleri damak zevkinize hitap edebilir. Güzel şaraplarını kesinlikle ihmal etmeyin. Kentin merkezinde onlarca irili ufaklı lokanta var, seçim yapmak zor. Biraz Portekizceniz ya da kendinize güveniniz varsa, ara sokaklar ilginç, turistlerden uzak mekanlarla dolu. Buralarda yemeklerin yanında Portekiz kültürü bedava servis ediliyor. Eski sömürgelerden gelenlerin işlettiği Brezilya ve Afrika mutfakları da kentte sizi bekliyor.
Alışveriş
Alışveriş tutkunlarını “Baixa”da birçok hediyelik eşya dükkanı ve küçük mağazalar bekliyor. “El Corte Ingles”, alışveriş merkezi isteyenler için ideal. Tanınmış İspanyol ve Portekiz markalarıyla dolu bu büyük alışveriş merkezi, VII. Eduarda Parkı’nın hemen yanında. Parkta mola verip alışverişe devam etmek mümkün. Vasco da Gama alışveriş merkezi de “bildik” tatlar denemek isteyenler için bir başka seçenek. “Bairro Alto” bölgesinde barların arasına sıkışmış ilginç dizaynlara sahip ürünlrin olduğu mağazalar var. Yine Bairro Alto’da, “Carlo Amaro” adlı dükkan, küçük ama mücevherat meraklıları için biçilmiş kaftan. Amaro’nun el yapımı orjinal dizaynları burada bulunabilir.
***
Görmek için 5 beden
1. Haziran ve Temmuz aylarında festivaller yazın keyfini partiler
ve havai fişeklerle çıkarmak isteyenler için ideal.
2. Klasik Batı Avrupa kentlerine benzemiyor. Kendinizi Latin Amerika’ya yakın hissediyorsunuz. Farklı tadlar ve kültürler sizi bekliyor.
3. Bütçenize uygun seçenekler var. Özellikle dışarıda yemek yemek, Batı Avrupa’ya göre daha ucuz. Deniz mahsulleri sevenler içinse bir cennet.
4. Gece hayatı gerçekten çok farklı. Modern yapılar içerisinde değil sokaklarda eğleniyorsunuz. Kent sanki gündüz uyuyor, gece uyanıyor.
5. Şarapları, “Fado”su, tarihi kalesi, köprüleri ve hepsinden öte kent içindeki “Miradouro”lardan sunduğu nefis manzarası oldukça etkileyici.