Özgür Gürbüz-BirGün/29 Temmuz 2012
Türkiye sıcak hava dalgasının etkisi altında, deyim yerindeyse kavruluyor. Herkes, her yerde şıpır şıpır terliyor. Terleyen sadece Türkiye değil. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) Grönland'daki buz tabakasının beklenmeyen bir biçimde eridiğini tespit etti. Bazı bilim insanları bunun bir sürpriz olmadığını, Mayıs ayında Grönland'ın en güneyindeki meteoroloji istasyonunda sıcaklığın 24,8 dereceye kadar çıktığını söylüyor. Grönland'da sıcaklıklar 1961-90 yıllarında görülen sıcaklıkların ortalamasının 2 ila 4 derece üzerinde seyrediyor. Bilimsel açıklamaları beklemek gerek elbet ama bilim insanlarının büyük bir çoğunluğu küresel iklim değişikliğini ya da halk dilindeki söylenişiyle küresel ısınmayı işaret etmekten çekinmiyor.
Grönland'daki buzulların beklenmedik bir hızla erimesi deniz seviyesinin yükselmesiyle ilgili tahminlerin daha önce gerçekleşmesini sağlayabilir. İngiltere Enerji ve İklim Bakanlığı tarafından İngiltere Meteoroloji Ofisi’ne hazırlattırılan raporun Türkiye kısmında, deniz seviyesindeki yükselmenin Akdeniz’de 428 bin, Ege’de 208 bin, Marmara’da 842 bin ve Karadeniz’de 201 bin kişiyi etkileyeceği yazılı. Bu raporun Türkiye ile ilgili bölümünden çıkardığımız çarpıcı sonuçları 7 Aralık 2011 tarihinde BirGün'e yazmıştık. Grönland'da olup bitenden sonra bu 2 milyona yakın kişinin endişelenmek için daha fazla nedeni var.
Bugün yaşadığımız sıcaklar istisna değil; 1960'lardan günümüze Türkiye'de bir ısınma eğilimi var. Bir senaryoya göre bu yüzyılın sonuna kadar sıcaklık artışı kuzey bölgelerinde 2,5-3, merkez ve güney/güneydoğu bölgelerinde 3-3,5 ve Türkiye’nin doğusunda ise 4 dereceyi bulacak. 2100’de Türkiye’de su sıkıntısı çeken nüfusunun oranı yüzde 45 olabilir. Bütün bu felaket senaryolarından klimanızın düğmesine basarak kurtulamazsınız. Klima kullanmaya başlarsanız felaketin oluşumuna daha fazla ortak olursunuz. Türkiye'nin elektrik tüketiminde geçtiğimiz hafta rekor kırdığını ve bunda en büyük payın soğutma amaçlı klima kullanımının yaygınlaşması olduğunu hatırlatmakta fayda var. Kurulan her HES, nükleer ve termik santralle düğmesine dokunarak sizi geçici bir süre rahatlatan klimalar arasında net bir ilişki var. Klima kullanımından kaçınmak, kaçamıyorsanız da derecesini 25'lerde tutmak hem çevre hem de elektrik faturalarınız için büyük bir kazanç olacak.
FRANSA'DA 15 BİN KİŞİ ÖLMÜŞTÜ
Küresel ısınmanın şakası yok. 2006 yılında Fransa'da görülen
benzer bir sıcak hava dalgasının çoğunluğu yaşlı 15 bine
yakın kişinin hayatına mal olduğunu unutmayın. Klima
kullanmayarak, toplu ulaşımı tercih ederek, özetlersek enerji
tasarrufu yaparak bu yıl yaşadığımız sıcak hava dalgasının
tekrarlanmaması için önemli birkaç adım atabilirsiniz. Siz
bunları yaparken hükumetlerin de benzer bir duyarlılık göstermesi
şart. Küresel ısınmanın ateşini daha çok kömür, petrol ve
doğalgaz yakarak körükleyen devletlere dur demenin zamanı geldi.
Karadeniz'de termik santrallere karşı mücadele eden Amasra ve
Gerzeliler işte tam da bunu yapıyor. Bartın-Amasra'da Hattat
Holding'e ait Hema Endüstri A.Ş ilk etapta 1320 megavat (MW)
gücünde bir kömür santrali kurmak istiyor. Holding yetkililerinin
demeçlerinden asıl hedefin 4 bin megavatı bulmak olduğu
anlaşılıyor. Türkiye'nin toplam kurulu gücünün 13'te birine
eş gücün Amasra'ya kurulması planlanıyor. Tüm elektrik
santrallerin 13'te biri gücünde dev bir kömür santralinden
bahsediyoruz. Sinop-Gerze'de ise Anadolu Grubu 1000 MW'lık bir başka
kömür santralini yeşillikler içerisine yerleştirmenin sinsi
planlarını yapıyor. Her iki proje de henüz ÇED raporu (Çevre
Etki Değerlendirmesi) alamadı. ÇED raporu almakta aslında bir şey
yok. 1993-2011 yılları arasında Çevre Bakanlığı'na yapılan 38
bin 706 başvurudan sadece 32'si olumlu sonuç almamış. Bence bu 32
proje sahibini tebrik etmek lazım. Nasıl becer(e)mişler merak
ettim. Amasra ve Gerze'de santral inşaatlarını durduranın ÇED
raporlarından çok halkın baskısı olduğunu rahatlıkla
söyleyebilirim.
AMASRA EKO-TURİZMİ TERCİH EDİYOR
AMASRA EKO-TURİZMİ TERCİH EDİYOR
1999'da
150 MW gücünde bir termik santralin Amasra'ya yapılacağı
haberinin duyulmasıyla direniş başlıyor. Termik santral planları
mücadeleyle birlikte küçüleceğine büyüyor. Santralin kurulu
gücü 2007'de 600 MW'a 2012'de ise 4000 MW'a kadar çıkıyor. Halk
ikna olmuş değil. “Enerji
üssü olacaksınız”
diyen şirkete “biz
turizm ve doğal güzelliklerin üssü olacağız”
yanıtı veriliyor. Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) 2023
Turizm Stratejisi, Bolu, Zonguldak, Bartın, Kastamonu ve Sinop
illerini içine alan bölgeyi ekolojik turizmin geliştirileceği
bölge olarak belirlemiş. Taş kömürünün eko-turizmin ilgisini
ne kadar çekeceği tartışılır. Eko-turizm denen şeyin, yeşili
seven adamların birbirine taş kömürü fırlatması olmadığı
umarım biliniyordur.
Amasralı termiğe hayır dedikçe santralin çevreci olacağına dair nutuklar da artmış. Santralin teknolojisi bir 'akışkan yatak' olmuş, bir 'süper kritik'. Gerze'de de teknolojiye övgü dizilen benzer masallar söyleniliyor. Dünyanın en ileri teknolojisinden bahsediliyor ama kömürün yakılmasıyla ortaya çıkan ve küresel ısınmaya yol açan karbondioksiti yok edecek bir teknolojinin henüz bulunmadığını kimse söyleyemiyor. Gerze'de durum o kadar vahim ki, Adalet ve Kalkınma Partisi üyeleri şirketin düzenlediği gezilere katılıyor, yurt dışında kömür santralleri görmeye götürülüyor. Döndüklerinde kömüre methiyeler düzen politikacılar haline geliveriyorlar. Ne gariptir ki hiçbiri bugün bizi terleten, bunaltan küresel ısınmadan bahsetmiyor. Termik santral görmeye gittikleri Almanya'nın olmayan güneşinde elektrik üreterek dünya rekorları kırdığından habersiz mi bu politikacılar?
EN BÜYÜK SUÇLU ENERJİ
Amasralı termiğe hayır dedikçe santralin çevreci olacağına dair nutuklar da artmış. Santralin teknolojisi bir 'akışkan yatak' olmuş, bir 'süper kritik'. Gerze'de de teknolojiye övgü dizilen benzer masallar söyleniliyor. Dünyanın en ileri teknolojisinden bahsediliyor ama kömürün yakılmasıyla ortaya çıkan ve küresel ısınmaya yol açan karbondioksiti yok edecek bir teknolojinin henüz bulunmadığını kimse söyleyemiyor. Gerze'de durum o kadar vahim ki, Adalet ve Kalkınma Partisi üyeleri şirketin düzenlediği gezilere katılıyor, yurt dışında kömür santralleri görmeye götürülüyor. Döndüklerinde kömüre methiyeler düzen politikacılar haline geliveriyorlar. Ne gariptir ki hiçbiri bugün bizi terleten, bunaltan küresel ısınmadan bahsetmiyor. Termik santral görmeye gittikleri Almanya'nın olmayan güneşinde elektrik üreterek dünya rekorları kırdığından habersiz mi bu politikacılar?
EN BÜYÜK SUÇLU ENERJİ
Bilim çok net. Kömür, fosil yakıtlar içinde küresel ısınmaya
yol açan bir numaralı yakıt. Bir kilovatsaat elektrik üretmek
için kömür yakarsanız atmosfere yaklaşık 900 gram karbondioksit
bırakıyorsunuz. Doğalgaz da kömüre göre yarı yarıya düşüyor.
Aynı elektriği rüzgardan elde etseniz bu sadece 11-30 gram arası
(rüzgarın emisyonu daha çok türbinlerin üretimi sırasında
harcanan enerjiden kaynaklanıyor. İşletmede emisyon miktarı çok
az) karbondioksit emisyonuna neden oluyor. Türkiye'nin 2010 yılı
toplam karbondioksit emisyonlarının yüzde 85'inin enerji kaynaklı
olduğunu da not düşelim.
Amasra'nın, Gerze'nin doğal güzellikleri, denizi, balıkçılığı aynı küresel ısınmanın varlığı gibi hiç konuşulmuyor. Sadece Amasra değil, adeta tüm Karadeniz feda edilmiş. Sahil yoluyla başlayan seri cinayetler, Sinop'ta termik santral ve nükleer, Zonguldak'ta termik, Samsun'da doğalgaz, Doğu Karadeniz'de ise hidroelektrik santrallerle devam ediyor. Aslında ülkenin her tarafında yeni kömür santrallerinin kurulması planlanıyor. Aliağa, Adana, Mersin, Hatay, Çanakkale ve liste uzayıp gidiyor. Uzayan listeyi kısaltmak zorundayız. Enerji ihtiyacımızı azaltarak bize dayatılan tüketim modellerini reddetmeliyiz. Bunları sıcak hava dalgalarında ölmesini istemediğiniz anne ve babalarımız, dede ve ninelerimiz için yapmalıyız. Afrika'da susuzluktan can verecek, o hiç tanımadığınız çocuklar, Bangladeş'te veya Çin'de sel sularında sürüklenecek akranlarımıza yardım eli uzatmak adına hayata geçirmeliyiz. Kâr hırsıyla kurulan, bilimden, planlamadan uzak ev ve şehirlerde yaşayan Samsun'daki bebekler için yapmalıyız. Onları bu yöneticilerin kurtarmayacağı açık. Tersine, onları küresel ısınmadan habersiz yöneticilerden kurtarmak için bugün klimanızı yarın da termik santralleri durdurmamız gerekiyor. Bu sıcaklar bizim kalbimizi durdurmadan.
Amasra'nın, Gerze'nin doğal güzellikleri, denizi, balıkçılığı aynı küresel ısınmanın varlığı gibi hiç konuşulmuyor. Sadece Amasra değil, adeta tüm Karadeniz feda edilmiş. Sahil yoluyla başlayan seri cinayetler, Sinop'ta termik santral ve nükleer, Zonguldak'ta termik, Samsun'da doğalgaz, Doğu Karadeniz'de ise hidroelektrik santrallerle devam ediyor. Aslında ülkenin her tarafında yeni kömür santrallerinin kurulması planlanıyor. Aliağa, Adana, Mersin, Hatay, Çanakkale ve liste uzayıp gidiyor. Uzayan listeyi kısaltmak zorundayız. Enerji ihtiyacımızı azaltarak bize dayatılan tüketim modellerini reddetmeliyiz. Bunları sıcak hava dalgalarında ölmesini istemediğiniz anne ve babalarımız, dede ve ninelerimiz için yapmalıyız. Afrika'da susuzluktan can verecek, o hiç tanımadığınız çocuklar, Bangladeş'te veya Çin'de sel sularında sürüklenecek akranlarımıza yardım eli uzatmak adına hayata geçirmeliyiz. Kâr hırsıyla kurulan, bilimden, planlamadan uzak ev ve şehirlerde yaşayan Samsun'daki bebekler için yapmalıyız. Onları bu yöneticilerin kurtarmayacağı açık. Tersine, onları küresel ısınmadan habersiz yöneticilerden kurtarmak için bugün klimanızı yarın da termik santralleri durdurmamız gerekiyor. Bu sıcaklar bizim kalbimizi durdurmadan.