Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2011 yılındaki yönetmeliğe dayanarak sokaktaki kağıt toplayıcılarından kağıt satın alan lisanslı depolara 140 bin TL ceza keseceğini söyledi. Nereden esti, beş yıl sonra ne değişti de bakanlık yönetmeliğini hatırladı bilmiyoruz. Bildiğimiz, bu ceza tehditinin, kağıt toplayıcılarının topladıkları kağıtları satamaz hale getirdiği. Sayılarının 500 bini bulduğu tahmin edilen kağıt toplayıcıları işsiz kaldı. Belki de, Türkiye tarihinin en büyük işten çıkarma vakasıyla karşı karşıyayız. Sigortasız, sağlıksız koşullarda çalışan bu işçiler böylece parasız da kaldılar. Ailelerini nasıl geçindirecekler, nasıl yaşayacaklar belli değil.
Türkiye’de sadece kağıt değil, plastik, metal ve cam
atıklarını da toplayan bu işçilerin geçim derdi, çalışma koşullarıyla ilgili
sorunları işin bir boyutu. Onların atık toplamasını yasaklamakla işin çevre
boyutunu da çözümsüzlüğe itiyorsunuz. Ortada, her yıl toplanmayı ve
ayrıştırılmayı bekleyen 30 milyon ton (2010 verisi) civarı kentsel katı atık
var. Bunun ne kadarı geri dönüştürülebilir belli değil. Avrupa Çevre Ajansı’na
verilen 2013 yılına ait bir raporda, 2009 yılında geri dönüşüme giden ambalaj
atığının 2,5 milyon ton olduğu, bakanlık verilerine dayanarak yazılmış. Aslında
cam için kağıt, plastik ve metal için geri dönüşüm kotalar var ama orada da
türlü türlü oyunlar dönüyor. Örneğin, 2016’da, o yıl üretilen plastik atıkların
yüzde 52’sinin geri dönüşüme gitmesi gerekiyor. Her yıl kotalar yükseliyor ama kimse o toplanmayan yüzde 48’e ne
olduğunu söylemiyor. Denizde, dağda, sokakta karşınıza çıkıyor o plastik
şişeler. Makyaj güzel ama yağmur yağınca akıp gidiyor.
Durum böyleyken Çevre Bakanlığı’nın yaptığı abesle
iştigal. Bakanlık çöpünü ayrıştırmayana ceza kesmiyor ama toplayanı, ayıranı
cezalandırıyor. Onların şartlarını iyileştireceğine kötüleştiriyor. Avrupa’da
birçok ülkede atıklarını doğru dürüst ayırmayana, örneğin plastik atığının
içine kağıt atana ceza kesilir. Türkiye’de böyle ciddi yaptırımlar yok.
Herkesin atığı doğrudan çöpe gidiyor. Birkaç merkezle sınırlı ayrıştırma
merkezlerine uğramazsa da büyük olasılıkla çöp depolama alanlarına yani toprağa
bırakılıyor. Bu atıkları evde yani kaynağında ayrıştırmayı başaramamışız, sağlığını
riske atıp, karın tokluğuna bizim için ayıranları da çalıştırmıyoruz. Bu mu bakanlığın
çözüm önerisi?
Türkiye’de evindeki atıkları çöpe atmadan önce ayıran,
ayırdıklarını da gıda atıklarının olduğu çöpler yerine geri dönüşüm için
konulmuş kutulara atan kaç kişi var? Bir elin parmakları kadar azız sanki. Çöplerini
ayıranlar da mutsuz. Sık sık her yerde geri dönüşüm kutularının olmamasından
şikayet ediyor. Haksız değiller ama her evin başına bu atık kutularının
konulamayacağını kabul edelim. Bu konuda fedakarlık yapmalıyız. Atıkları taşımak zor geliyorsa, üretmemeye
çalışalım. Sorunun çözümü aslında bu. Her sabah bir simit alıp onu naylon
torbaya koydurtmayın. Markete, pazara torbayla gidin. Çantanıza bir bez, olmadı
naylon torba alın yırtılana kadar onu kullanın. Pet şişelerde su içmeyin, bir
matara alın, suyunuzu evden doldurun. Çevrecilik fidan dikmekle, ben çevreciyim
deyip yürüyüş yapmakla olmuyor. Hayatımızı her alanda değiştirmek zorundayız.
İşin üretici boyutu da var, onları da atlamayalım. Bu
ülkede cam şişeyi unutturan, depozito uygulamasını arka plana iten, ürettikleri
ambalajları toplamak istemeyen büyük firmalar değil mi? Almanya’da plastik şişede bile depozito var. O şişeyi geri
götürmenizi sağlamak için sizden depozito alırlar. Var mı bizde öyle bir kural?
İçecek ambalajlarını düşünün. Cam şişe dışında çevreci bir paketleme ürünü yok
ama ne hikmet ki en pahalısı o. Karton kutu denilen ama aslında kartonun yanı
sıra plastik ve alüminyum da içeren ambalajlardan uzak durun. Söylemek kolay
ama yapmak zor çünkü cam şişede aynı
içeceği almak Türkiye’de neredeyse iki kat pahalı. Atık işçileriyle uğraşan
bakanlık bunları neden görmüyor? Neden cam şişede depozitoyu zorunlu kılıp,
tüketiciye şişe bedeli ödetmek yerine bu ürünlerin ucuzlamasını sağlamıyor? ‘Kartonumsu’ kutular, pet şişeler için
neden çevreyi kirletme vergisi koymuyor? Bu ürünlerin okullara girişini niçin yasaklamıyor?
Ülkenin atık politikasını siz mi yoksa bu şirketler mi belirliyor?
Atıkları geri dönüştürmek için cezai yaptırımlar da
içeren uygulamaları hayata geçirme zamanı geldi. Atık işçileri de bu yeni
sistemde, gerek toplanan atıkların ayrıştırılmasında gerekse daha modern
yöntemlerle toplanmasında çalışabilir. İçimizde en tecrübelilerimiz onlar. Sigortaları,
güvenceleri olur. Türkiye’de nereye baksanız pet şişe görüyorsunuz. Siz ise pet
şişeyi üreteni, atanı cezalandırmak yerine karın tokluğuna, sağlığı pahasına
toplayanı işinden ediyorsunuz. Vallahi bravo!