Sıfır Atık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sıfır Atık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hedeflerde ilerleme yavaş

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Bakü’de İstanbul’un yeşil planlarını anlattı.

Özgür Gürbüz-BirGün / 14 Kasım 2024

Foto: Berkan Özyer
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de devam eden Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29’uncu Taraflar Toplantısı’na katıldı. Yerel Yönetimler Yönetim Birliği odak noktası Sürdürülebilirlik için Yerel Yönetimler Birliği’nin düzenlediği toplantıya katılan İmamoğlu, İstanbul’un 2050 yılı için belirlediği net sıfır emisyon hedefini ve bugüne kadar İstanbul’da yaptıkları iklimle ilgili çalışmaları anlattı. İmamoğlu toplantı sonrası BirGün’ün sorularını da yanıtladı.

İstanbul için 2050 yılında net sıfır emisyon olma hedefi koyduklarını belirten İmamoğlu konuşmasına, “İstanbul şimdiye kadarki en yüksek sıcaklıkları kaydetti ve hem kuraklık hem de sellerle karşı karşıya. Tüm bunlar birkaç gün önce yayımlanan ve iklim hedeflerimizde yavaş ilerleme kaydedildiğini gösteren raporda yer alıyor. Ne yazık ki bu yavaş ilerlemenin bedelini en yoksul ve en savunmasız olanlar ödüyor. 16 milyon kişinin yaşadığı bir kentin başkanı olarak kimseyi arkada bırakmamak benim misyonum” sözleriyle başladı.

90 KİLOMETRELİK METRO
Adil, yeşil ve yaratıcı İstanbul vizyonunun Yeşil Şehir Eylem Planı ve Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı gibi stratejik eylemler içerdiğini belirten İmamoğlu, her iki plan da iklim krizine karşı direncimizi artırırken karbon ayak izimizi de küçültmeyi amaçlıyor dedi. Ekrem İmamoğlu, iki temel başarı örneği olarak da son beş yılda yapılan 90 kilometrelik yeni metro hattını ve göreve geldikleri 2019’dan bu yana kamu kullanımı için yaratılan 13 milyon metrekarelik yeşil alanı gösterdi.  

İKLİM ADALETİ MESAJI
İmamoğlu konuşmasının son bölümünü finansman ihtiyacına ayırdı. Yerel yönetimlerde bir ilke imza atarak, yeşil tahvil ihracıyla 750 milyon dolar topladıklarını ve bu sayede dönüştürücü projeleri desteklediklerini anlatan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, “Buradaki ortak tutumumuzda da vurguladığımız üzere, dünya genelinde kentlerin daha fazla yenilikçi kaynağa doğrudan erişime ihtiyacı var. Küresel hedeflerin karşılanması, sürdürülebilir altyapı için yıllık yaklaşık 7 trilyon dolarlık bir yatırım gerekiyor. Bu maliyetli ancak iklim eyleminde geride kalmak daha maliyetli” dedi. İklim eyleminin sosyal adalet olmadan tamamlanamayacağını belirten İmamoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Eğer ekolojik adalet sosyal adalet ve demokratik siyasetle yakından bağlantılıysa, yurttaşları da bu sürece dahil etmemiz gerekir”.

***

Ekrem İmamoğlu toplantı sonrası BirGün’ün sorularını da yanıtladı.

“Ortak karar alma mekanizmalarını zorlarız”
Türkiye’de yerel yönetimler başka ülkelerdeki gibi özgür değil. Örneğin İstanbul'da bir kömür santrali kurulmak istense siz buna müdahale edemiyorsunuz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Tabi burada ortak olmalı. Ortak masalara yeni yeni Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı olarak katılmaya başladık ve orada ortaklaştırma çabasını daha yoğun gösteriyoruz. Sonuçta daha öncesinde, aynı siyasi parti veya oluşum olunca, bunlar müzakereden ziyade sadece bir onay alanına dönüyordu. Şimdi biraz daha müzakere alanı oluşturuyoruz. Bu konuda muhtelif toplantılara da katılıyoruz. Hem Şehircilik Bakanlığı hem Tarım Orman Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı gibi. Türkiye Belediyeler Birliği'ni temsilen bu toplantılara katılıyor ve orada şehirlerin bu hukukunu savunuyor pozisyondayız. Bu dönem biraz daha etkili iyileşmeleri sağlarız diye düşünüyorum. Daha tartışmalı, daha ortak karar alma mekanizmalarını zorlarız diye düşünüyorum.

Toplantıda Tokyo'da güneş enerjisiyle ilgili ilginç bir örnek verildi. İstanbul’da yeni yapılan binalarda çatılara güneş enerjisi koyulmasıyla ilgili sivil toplumun da talepleri var. Bu konuda bir plan var mı?

Biz bir kere güneş enerjisiyle ilgili yatırım yapan bir belediyeyiz. Güçlü de yatırım yapıyoruz. İSKİ'nin havza alanlarında bunu yaparak ki İSKİ çok yüksek oranda enerji tüketen bir kurumumuz. Çünkü suyu çok uzaklardan İstanbul'a taşıyoruz. Dolayısıyla güneş enerjisiyle ilgili yatırımlarımız var ama bunu konuta indirgemek kolay bir aksiyon değil. Sonuçta Türkiye'deki ekonomik koşullar, küçük yapılara dair insanların yatırım bütçeleri kolay yönetilebilir bir alan değil. Tabii mimari anlamda da alınması gereken birtakım tedbirler, prensipler var. Bu konuda biraz gerideyiz diyebilirim ama çalışmamız gereken bir saha. Ama enerjiyle ilgili hem güneş enerjisinden faydalanma konusunda hem de katı atıkla ilgili ciddi adımlar atıyoruz. Belli bir süre için atık yakma ile enerji üretme konusunda, her ne kadar tartışmalı da olsa, bunu yürütmeyle ilgili adımlarımız var. Ciddi bir yatırım yaptık. Şimdi ikinci yatırımın çalışmasını yürütüyoruz. Ama bunu belli bir döneme kadar yürüterek 2050'ye doğru giderken artık şehrin tümden sıfır atığa doğru ilerlemesi için kalıcı adımlar atmanın peşindeyiz.

Yani artık yakmada ısrar etmeyeceksiniz?

Yok değil, bir geçiş dönemi için ihtiyacımız olduğu net ama.

Sıfır Atık Türkiye

Özgür Gürbüz-BirGün / 22 Eylül 2023

Foto: Antoine GIRET on Unsplash
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın New York’taki, “Küresel Sıfır Atık Hareketine Doğru” adlı etkinlikte yaptığı konuşma yandaş medyada bolca yer buldu. Belli ki iktidarın görmek istediği çevreci profilini Emine Erdoğan temsil ediyor. Ağaçlar kesilirken sus, kıyılar talan edilirken yemek tarifi ver, iklim krizini körükleyen santrallar kurulurken sıfır atıktan bahset. Çevrecilere biçilen elbise bu.

Emine Erdoğan’ın konuşması New York’taki Türkevi’nde, Türkiye’nin verdiği bir davette gerçekleşti. O davette Emine Erdoğan ile poz verenler de Birleşmiş Miletler (BM) Sıfır Atık Yüksek Düzeyli Şahsiyetler Danışma Kurulu üyeleriydi. Emine Erdoğan seçilmiş veya atanmış biri değil. Öyle olmadığı için de zengin ve ünlü isimlerden oluşturulmuş bir kurulda yer alıyor. Seçilmemiş veya atanmamış kişilerin bu tip misyonlar üstlenmesi de elbette ayrıca tartışılmalı.
 
BM tanınmış isimleri genelde para toplamak veya kampanyalarını yaymak için kullanıyor. Bu kişiler arasında ünlü bir oyuncu, sanatçı varsa soruna dikkat çekiliyor. Ne kadar etkili olduğu da tartışmalı. Özetle söylersek yandaş medya ve iktidarın sosyal medyadaki trollerinin ittirmesiyle gündem olmuş bir etkinlikten bahsediyoruz. Madem gündeme getirdiler biz de işin şatafatlı kısmını değil sıfır atıkla ilgili gerçekleri anlatalım.

2020 yılında Türkiye’deki belediye atıklarının miktarı 34 milyon 758 bin tona ulaştı. Toplanan atık miktarı ise 32 milyon 324 bin tonda kaldı. Yaklaşık 2 milyon ton atık toplanmadan doğaya karıştı. Toplanmayan atık bizden değildir diyerek bunları da “sıfır atık” sınıfına alabiliriz elbette. Toplanan atıkların 22 milyon tonu ise düzenli depolama tesislerine gönderildi, yani toprağa gömüldü. Atıkları gömdükten sonra elde “sıfır atık” kaldığı kesin.

Emine Erdoğan’ın himayesinde, 2017 yılında başlatılan sıfır atık kampanyasından bu yana Türkiye’de üretilen atık miktarı azalmadı, artmaya devam etti. 2016-2020 yılları arasında gömülen atık miktarı 19,3 milyondan 22,5 milyona çıkmış. İşin ilginci, gıda atıkları gibi organik atıkların bertarafında kritik öneme sahip kompost tesislerine gönderilen atık miktarı da azalmış. 2016 yılında 146 bin ton atık komposta gönderilirken bu rakam 2020’de 117 bine gerilemiş. Tek ilerleme cam, metal, kağıt gibi atıkların geri dönüşümünde yaşanmış. Halbuki sıfır atık prensibinin temelinde hem gereksiz tüketimin hem de ambalajlamanın azaltılması yatar. Ürün tasarımı atık çıkarmayacak şekilde yapılır, toksik, geri dönüştürülemeyecek atık üretmekten kaçınılır. Yeniden kullanım, uzun ömürlü ürünler teşvik edilir. Geri dönüşüm ve atık ayrıştırma sıfır atık kavramının giriş aşaması.

Türkiye’nin ülke içinde üretilen atık miktarıyla baş edemezken atık ihraç ettiğini de unutmayalım. Avrupa Birliği’nin ihraç ettiği atıkların yarısının Türkiye’ye geldiğini ve AB’den atık ithalatında ilk sırada olduğumuzu biliyoruz. Kendi atıklarını geri dönüştüremeyen Türkiye’nin bu atıkları hammadde ihtiyacı için aldığını düşünmek, hepsinin doğaya karışmadan geri dönüştürüldüğünü söylemek zor. Atığını sıfırlamak isteyenin Türkiye’ye gönderdiğini söylemek ise herhalde daha doğru.

İktidarın Emine Erdoğan’ı çevre konularında neden bu kadar öne çıkarmaya çalıştığını bilmiyorum. 12 Eylül 1980 sonrası da benzer bir süreci yaşamıştık. Termik santrala karşı gelenleri, asbestli gemilerle uğraşanları ‘tu kaka’ ilan eden devlet, fidan dikmeyi, çöp toplamayı çevrecilik diye anlatmaya çalışıyordu. Sarayda oturan, her yere özel araçlar, uçaklar ve konvoylarla giden bir kişinin çevreci olması, sıfır atık kampanyası yürütmesi elbette mümkün değil. Belki de onu ön planda tutarak, yeni bir kutuplaşma yaratmaya çalışıyorlar. Ülkenin 21 yılı böyle geçti zaten. O sırada da atık sorunu dağ gibi büyüdü. Diğer sorunlar gibi…