Seçim
tarihi yaklaştıkça seçmenlerin karar verme süreci kolaylaşıyor. Seçim
bildirgeleri, liderlerin vaatleri ortaya çıktıkça oy vereceğimiz partinin bize
nasıl bir gelecek hazırladığına dair öngörülerimiz netleşiyor. Parti
bildirgeleri bize bu bilgiyi veriyor. Şimdi satırların izin verdiği kadarıyla
AKP, CHP, HDP ve İyi Parti’nin enerji konusundaki görüşlerini özetlemeye
çalışayım.
Kömür
AKP
iktidarda kalırsa daha fazla kömür santralı yapacağını, kamunun elindeki kömür
sahalarını da özelleştirmeye devam edeceğini açıklamış. En az 5 bin megavat
(MW) gücünde yerli kömürle çalışan santral yapma hedefleri var. Bildirgede bu
kadar çok kömür olunca hava kirliliği konusunda ne yapacaklar diye baktım ama
tek bulduğum izleme istasyonlarının sayısının artıracakları bilgisi. Hava
kalitesi başlığı altında gürültü kirliliğinden bile bahsedilmiş ancak havanın
kirli olduğundan bahsedilmemiş, haliyle çözüm için herhangi bir hedef
koyulmamış. Bildirgede kentlerin havası temizlendi deniyor ama bildiğiniz gibi en
son Çevre Mühendisleri Odası 81 ilden sadece altısının havasının temiz olduğunu
açıklamıştı. Türk Toraks Derneği ve diğer sivil toplum örgütleri de benzer
raporlar yayımlamıştı.
CHP
hava kirliliğini azaltacak önlemlere öncelik vereceğiz, doğalgaz altyapısı olan
kentlerde yakıt yardımını kömür yerine doğalgazla yapacağız demiş. Daha fazla
örnek yok ama hava kirliliği sorununu kabul etmiş. AKP gibi termik santrallarda
verimli ve yüksek teknoloji kullanma vurgusu var hatta bu teknolojilerin
kullanılmasını yasal zorunluluk haline getireceğiz diyerek bir adım öne
geçmişler. Zira, AKP döneminde özelleştirilen termik santrallara adeta çevreyi
kirletme hakkı verilmiş, en basit filtreler bile olmadan çalıştırılması için
Elektrik Piyasası Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle çevre mevzuatına uyum
konusunda muafiyet getirilmişti. Anayasa Mahkemesi’nden dönen değişiklik
ısrarla yeniden yasalaştırılmıştı.
İyi
Parti kömür santralları kuracağını belirtmiş. Uygun teknolojik çözümler denmiş
ama kömürle ilgili hava kirliliği veya başka bir çevre sorunundan
bahsedilmemiş. Üç partinin kömüre karşı tavır almadan iklim değişikliğiyle
nasıl mücadele edeceği kocaman bir soru işareti olarak havada asılı kalmış.
HDP
ise sermayenin çıkarı için yapılacak termik santral gibi uygulamalara son
vereceklerini söylemiş. Bu söylem geçen seçimde de vardı ve çok net değil. Kamu
yaparsa sermayenin çıkarı olmayacağı için onay veriliyor mu sorusu geliyor
aklıma. Bildirgede ayrıca “Ormanların, derelerin, havanın, suyun, taşın,
toprağın, ağacın, kurdun, kuşun, böceğin, tüm yaşamın haklarını koruyacak,
yaşamın bilgisini savunacağız” denmiş.
Nükleer
AKP
tahmin edileceği gibi Mersin, Sinop ve üçüncü bir yere nükleer santral
kurmaktan bahsediyor. İşin ilginç tarafı, yabancı şirketlerin elindeki bu
projelerle dışa bağımlılığın azaltılmasının hedeflendiği söylenmiş. Yakıtından,
işletmesine yabancılara bağlı santrallarla bu iş nasıl olacak belli değil.
CHP
bir önceki seçime göre tabanına kulak vermişe benziyor. Sinop ve Mersin
projelerini gözden geçireceklerini, uluslararası yükümlülükler çerçevesinde
mümkünse iptal edeceklerini yazmışlar. Bir başka yerde ise “Mevcut nükleer
enerji teknolojilerine dayalı, sorunlarını giderememiş riskli santrallerin,
ülkemizde kurulmasına izin vermeyeceğiz” deniyor. Bana fisyonla değil füzyonla
gel diyorlar. Bu da nükleer santrallara güle güle demek aslında. CHP, diğer
partilerin değinmediği nükleer silah konusunda da barışçıl bir tavır
sergilemiş. Nükleer ve kimyasal silahların bölgede ve dünyada yayılmasına karşı
mücadele edeceklerini söyleyen tek parti olmuş.
İyi
Parti nükleer enerjiyle ilgili bir şey söylememiş. HDP’nin tavrı ise net; Sinop
ve Mersin’deki projeleri iptal edeceğini söylemiş.
Sorunlar
nükleer ve kömürle sınırlı değil ama bu iki örnek partilerin bakışını görmek
için bize fırsat veriyor. Biraz da çözüm tarafına yani ne yapacaklarına
bakalım.
İklim
değişikliği
AKP’nin
iklim değişikliği ile mücadelede “yeşil büyüme” sloganını seçtiğini ve akıllı
şehirlere odaklandığı görülüyor. 2016 yılında Paris Anlaşması’nı imzaladık
denmiş ama sürecin tamamlanmadığından ve Türkiye’nin anlaşmaya taraf olmayan 23
ülkeden biri olduğu es geçilmiş. İklim fonlarından en çok yararlanan ülkelerden
biri olmasına rağmen hâlâ Yeşil İklim Fonu’ndan para alınmaya çalışılacağı
belirtilmiş. Seragazı azaltım hedefi ise yok. Paris onaylanmadığı için havada
kalsa da 2030’a kadar artıştan azaltma hedefi var. Kamu alımlarında çevre dostu
ürün tercihi, Ankara’dan başlayarak hastane ve AVM gibi merkezlerde “sıfır
atık” politikası ve atıkların kaynağında ayrıştırılması gibi iklimle ilgili
öneriler dikkat çekici. Ağaçların korunmasından çok fidan dikimine
odaklanıldığını, fidan ithalatının önüne geçmek için de önlem alınacağı da
gözümden kaçmadı. Tersi daha kolay olurdu sanki.
CHP,
AKP’nin aşırı tüketimle doğaya zarar verdiğine değinmiş ve çözüm için yeşil
ekonomiye geçişi önermiş. Düşük karbonlu sektörlere ve yeşil teknolojilere
yatırım yapılacağı vurgulanmış. ÇED sürecini etkin uygulamanın yanı sıra sivil
toplumun uzun zamandır dillendirdiği “Sosyal Etki Değerlendirmesi”nin de sürece
ekleneceği vurgulanmış. İklim değişikliğinden en çok etkilenecek çitfçi,
balıkçı ve tarım işçilerini koruyacak politikalar uygulanacağı belirtilmiş. Paris
ve toplam seragazı azaltımıyla ilgili bir hedef yok ama deniz ve demiryoluyla
birlikte toplu ulaşımı, verimli uygulama ve ürünleri teşvik ederek seragazı
emisyonlarını azaltmayı amaçladıkları yazılmış.
Bu arada hem AKP hem de CHP’nin emisyon yerine kullanılan “salım”
kelimesini yanlış yazıp “salınım” yazdıklarını da belirtmeliyim.
İyi
Parti, iklim değişimi kaynaklı zararlardan korunmak için gerekli önlemlerin
alınacağını söylerken HDP konuya değinmemiş.
Enerji hedefleri
AKP
önümüzdeki dönemde yerli ve yenilenebilir kaynaklara önem vereceğini söylüyor.
Bu hedefin içinde oldukça tartışmalı HES yatırımlarına Ilısu (Hasankeyf) ve
Yusufeli gibi iki büyük barajın yanında 10 bin MW’lık onlarca hidroelektrik santralın
eklenmesi de var. Güneş ve rüzgar enerjisinde de 1000 MW’lık büyük projelerden
bahsediliyor. İktidar partisinin tüm planlarının büyük şirketler ve elektrik
üretiminde merkezileşme üzerine kurulu olduğunu söylemek mümkün. Burada hem CHP
hem de İyi Parti daha farklı bir yol öneriyor.
CHP
de AKP gibi yerli ve yenilebilir enerji dese de çözüm yolunu birkaç şirketten
değil halktan ve devletten geçirmeye çalışmış. Örneğin, apartmanlarda güneş
paneli kullanacaklara sıfır faizle kredi vermeyi, ısı yalıtımı ve panel
yatırımının mali yükünü karşılama sözü vererek, sorunu yine güneşle ama daha
küçük ve faydası halka gidecek yatırımlarla çözmeyi amaçlamış. Sokak
aydınlatması için de güneş enerjisini önermiş. Bor madenlerini
özelleştirmeyeceklerini, özellikle kamuya ait madenlerin rödovans
sözleşmelerini iptal edip kamulaştırılacağını söylemiş.
İyi
Parti de “yalnızca makro ve büyük ölçekli projelere değil, mikro ölçekli
projeleri de ön planda tutan düzenlemeler yapılacaktır” diyerek çağa daha uygun
çözüm önerileri sunmuş. Çatılarda güneş panelleri, bireylerin kurulum yapmasını
sağlayacak düzenlemeler yenilenebilir enerji hedefleriyle iç içe yer almış.
HDP’nin
Cumhurbaşkanlığı Bildirgesi’nde “Güneş ve rüzgardan yararlanarak her eve temiz
ve ucuz enerji sağlayacağız” sözü durumu özetliyor. Tasarruf öne çıkıyor,
yerelde üretime vurgu yapılıyor. Su ve elektrik kullanımında, asgari ihtiyaç
miktarına kadar ücretsiz sunulması vaadi de önemli.
Bu
bölümde CHP’nin hedefleri daha detaylı, İyi Parti’yle birlikte bireysel üretime,
mikro çözümlere yönelmeleri ülke için umut veriyor.
Bildirgelerde
benim gözüme çarpanlar bunlar. Detaylar için sizleri de okumaya davet ediyorum.
Karar
sizin!
Not: Bu değerlendirme yapılırken AKP'nin Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Genel Seçim Beyannemesi 2018, CHP Seçim Bildirgesi 2018, İyi Parti Parti Programı, HDP Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçim bildirgelerinden faydalanılmıştır. İyi Parti henüz seçim beyannamesini açıklamamıştı.