Orta Asya’nın şaman ayinlerinin Anadolu’nun
dağlarında yankılanan sesi, fotoğraf karelerine tüm renkleriyle yansıyarak
Magma Dergisi’nde hayat bulmaya hazırlanıyor. Türkiye Ekim ayında iddialı bir
coğrafya-keşif dergisine kavuşacak. Magma’nın bir özelliği de patronsuz bir dergi olması.
Özgür Gürbüz-BirGün/7 Eylül 2014
|
Dukhalar - Fotoğraf: Selcen Küçüküstel |
Derginin adı
aylardır sır gibi saklanıyordu. ‘AdıBilinmeyenDergi’ etiketiyle sosyal medyada
ilgi konusu oldu. Birkaç gün önce ismi açıklandı ve ‘Magma’ yeryüzüne ulaştı. Başında Atlas dergisinden tanıdığımız
isimler var. İki güzel Gezi sayısından sonra Atlas’la yollarını ayıran ekip,
kolektif bir çalışma tarzıyla, patronsuz bir dergi çıkarmaya hazırlanıyor. Dergi
Ekim başı çıkacak ama Facebook’ta takipçi sayısı 70 bini buldu. Uzak diyarlara
yaptıkları yolculuklar ve eşsiz fotoğraflarıyla tanıdığımız ekipten Özcan
Yüksek ve Kemal Tayfur, Magma dergisini ilk defa BirGün’e anlattı.
- 20 yıldır beraber çalışan bir ekipsiniz, herkes
sizi Atlas’la özdeşleştirmişti. Magma’nın farkı ne olacak?
Özcan Yüksek: Oradaki
tecrübelerimizi, daha özgür bir ortamda sunacağız. Hem ülkenin hem de gezegenin
ihtiyacı özgürlük. Dünyada da bunun sıkıntıları var ama Türkiye’de çok daha
fazla. Basın içindeki hiyerarşik yapılaşmalar, hangi siyasi görüşten olursa
olsun çok sağlıklı değil. En azından biz onu hissediyoruz. Hiyerarşik,
rekabetçi ve merkezci yetiştirilmişiz.
- Coğrafya dergisi bazen nereye gidileceğini
gösteren bir rehber gibi algılanıyor. Nasıl daha özgür olur diye soranlar var.
Kemal Tayfur: Bir
coğrafya-kültür dergisinde özgür olmak, öncelikle ticari kaygılardan uzak kalmayı
gerektirir. Para kazanmayı yayıncılığın önüne koyarsan, bilgi üretmeye,
yaratıcılığını geliştirmeye çalışan ekibin hareket alanını kısıtlarsın. Magma’nın
en önemli özelliklerinden biri, patronsuz, herhangi bir sermaye grubuna
dayanmayan, çalışanların kendi düşlerine güvenerek çıkardıkları bir dergi
olması.
ÖY: Şirket kâr etmek ister. O dergi belirli bir kâr
amacıyla çıkar. Bizim de ticari giderimiz var ama bizim amacımız zarar etmemek,
kâr etmek değil.
- Bu içeriği etkiliyor mu?
KT: Etkiler
tabii. Geçmişte karşılaştığımız en büyük sıkıntılardan birisi buydu. Normalde bir
coğrafya dergisi dünyanın en uç noktalarına yazarını, fotoğrafçısını
gönderebilmeli. Bunlar büyük paralar. Kâr hedefiyle hareket eden şirket,
yaptığı faaliyetler kârını zedeliyorsa sana sınırlama getiriyor. Burada en
büyük avantajımız bu. Kâr amacı gütmediğimiz için elde edilen gelirin tamamı bu
alanlara ayırılacak. Tek desteğimiz, tek güven duyduğumuz şey okuyucu. O güven,
destek olmasaydı zaten böyle bir yola çıkmazdık.
- Neden Magma?
ÖY: Magma
gezegeni oluşturan yaşamın kaynağı. Biz gezegeni hazır ambalajından çıkarıp
baktığımız bir şey zannediyoruz. Halbuki halen canlı, hareket halinde.
Gezegenin içerisindeki sıcak ateş gezegenin kendi arzusu. Gezegenin kendini var
etme duygusunu takip edeceğiz.
|
'Magma' çalışıyor. Fotoğraf: Sururi Uras |
- Coğrafya dergilerinde yapılmayan bir işi yapmak,
gidilmeyen bir yere gitmek ‘en iyi iş’ gibi algılanıyor. Siz de böyle mi
düşünüyorsunuz?
KT: Gidilmemiş
noktalara gitmek, kimsenin ayak basmadığı bir vadide dolaşmak değerli.
Özcan’ların daha önce yaptığı gibi, Dukha’lar gibi bir topluluğu Türkiye ve
dünyaya tanıtmak gidip yerinde incelemek ve sayfalara taşıyarak okuyucuya
ulaştırmak önemli. Önemli ama derginin tek amacı bu değil. Dergi çok bilinen
bazı meseleleri de farklı bir bakış açısıyla ele alabilir. Gezi olduğunda
Atlas’taydık. İki sayıyı Gezi’ye ayırdık. Coğrafya dergisinde Gezi yer almaz
diye bir şey yok.
- Atlas’tan ayrılmak zorunda kalmanızın nedeni
Gezi miydi?
ÖY: Tam
sebebini bilmiyorum, o tarihlere denk geldi. Gerekçe yok. Önemli değil; iyi
oldu, hayırlı oldu. Kendi potansiyelimizi ortaya çıkaracak bir dergi
çıkaracağız.
KT: Buradan
bizim Atlas’la rekabet içinde olduğumuz düşünülmesin. Böyle bir kaygımız başından
beri yok.
ÖY: Rekabete
karşıyız. Sadece sporda, maçlarda rekabete karşı değiliz. Rekabetin gezegenin
kaderini kötü etkilediğini düşünüyoruz. Yaratıcı işler yapan insanı tüketen bir
şeydir rekabet. Basının içerisinde entelektüel bir kesim var ve bu aşağıyı ezen
uygulamayı çok iyi beceriyor. Oraya gelmeden evvel çok iyi eğitilmişler. Basını
önce bu yapı darmadağın ediyor.
KT: Muhabirliğin
ortadan kaldırılması beraberinde vasatı öne çıkarıyor. Yaratıcı insanlar bir
süre sonra ya uzaklaşıyor ya da uzaklaşmak zorunda kalıyor. Kalanlar ya da
tercih edilenler, genelde basınla, yaratıcılıkla ilişkisi olmayan bir kadro.
- Diğer coğrafya dergilerinde çoğu zaman insanın
doğaya tahakkümü anlatılmıyor. Bunu nasıl kıracaksınız?
ÖY: Derginin
amacı gezegeni, doğayı kurtarmak. O amaç çerçevesinde doğayı koruyan, esirgeyen
kültürleri önemsiyoruz. Onlardan öğrenmeye, geçmiş bilgelikleri, aktarmaya
çalışıyoruz. “Bilmek isteyen yola çıkar”
diyoruz. Bu yol, karayoluna çıkmak, patikada yürümek değil. Düşünce biçimi
olarak yol, keşfetme, kendini öğrenme, başka zamanları da keşfetme gibi daha
geniş anlamda düşünmeyi gerektirir. Bu söz bize ait değil. Altaylar’da bir
şaman duası. O cümleyi uçak bileti almanız için değil bilet almadan da dolaş,
keşfet demek için kuruyoruz.
KT: O söz
insanları dünyaya katılmaya çağırıyor. Dağın zirvesine çıkmak, parkta yürümek,
sokağınızdaki ağaca bakmak bile önemli. Bu dergi doğayı ve gezegeni savunmada taraf.
Dolayısıyla insan-doğa ilişkisini bir üstünlük ilişkisi değil, doğayı içinde
yaşadığımız o büyük bütün olarak görecek. Aynı şekilde kültürler arasında da
hiyerarşik bir ilişki asla söz konusu olmayacak. En temel kurallarımızdan
birisi bu. Aşağı bir ırk, kültür yok.
- İşlediğiniz konularda şaman kültürü öne çıkıyor,
bir nedeni var mı?
|
Beşiktaş taraftarı - Fotoğraf: O. Gurbuz |
ÖY: Şaman
kültürü çok yer alıyor gibi gözükebilir. Aslında bu, derginin doğaya ilişkin
yaklaşımından kaynaklanıyor. Şamanizm doğayla çok yakın ilişkileri olan, doğa
ruhlarıyla ilişki kuran insanlığın en eski inanış biçimi. Doğayla 10 binlerce
yıldır kurulan ilişkinin bilgeliğini ve ritüelini aktarmaya çalışıyoruz.
Beşiktaş türbinleri maç başlamadan önce ellerini kaldırıp kartal olur. Aslında
bu bile bir şaman ayinidir. Stat kaç kişiyse o kadar kişi kartal oluyor.
Şaşırmayı unutmuş bir zamanda yaşıyoruz. Her şey sıradan. Bir ağaç da yok
edilebilir, bir orman, bir dere de. İki kıtanın arasından geçen boğaz bizi
şaşırtmıyor, yukarıdan yapılan çılgın bir kanal bizim için daha önemli.
- Bunun sebebi insanın her şeyi görmüş olması mı?
OY: Hayır. Her
şey sıradanlaşıyor. Her şey tüketilen, tüketildikçe çoğaltılan, çoğaltıldıkça
daha fazla tüketilen bir şey haline geliyor.
- Siz bu sıradanlığı nasıl kıracaksınız?
KT: Okuyucu en
bildiği konularda bile yeni bilgilerle karşılaşacak. Dergi kaynak olarak
kullanılabilecek bir bilgi havuzu sunacak. Akademik yayınlardan farkı da bu
bilginin gerçekten şaşırarak, akılda kalmasını kolaylaştırarak, heyecan duyarak
anlatılmış olması. Bu aynı zamanda bir fotoğraf dergisi, fotoğrafsız konu yok.
Ele alınan her konu haritası, grafikleri ve fotoğraflarıyla görselleştirilecek.
Arkeoloji konusuyla ilgilenenlere de, dağcılara ve tarih meraklılarına da hitap
edecek.
- Ekim’i iple çekiyoruz. Teşekkürler.
***
Magma
Dergisi’ni merak edenler Facebook’ta AdıBilinmeyenDergi ve Twitter’da
@MagmaDergisi hesaplarını takip edebilir.