Özgür Gürbüz-BirGün/9 Mayıs 2019
Akkuyu’da Rusya’nın sahibi olduğu ve yapımını sürdürdüğü nükleer santralın temelindeki beton çatlamış. Hem de iki kere! 10 ay önce beton atılan temelin bazı bölümlerinde çatlaklar ortaya çıkmış, TAEK müdahale etmiş. Çatlayan betonun yerine yenisi dökülmüş ama o da çatlamış. Daha sonra, 80 metre eninde, 80 metre boyunda olduğu söylenen temeldeki betonun çatlak kısımları yeniden yapılmış. Şimdi, bir kez daha çatlamayacağının garantisi olmayan bu beton üzerine nükleer reaktör kondurulacak.
Reaktörün temelindeki beton çatlağını 10 ay sonra, Habertürk’ten Olcay Aydilek’in haberiyle duyduk. Nükleer felaket tam da burada başlıyor aslında. Kamuoyuna bilgi veren yok. Çatlak onarılıyor bir daha çatlıyor, açıklama yapan yok. Haberden anladığımız kadarıyla çatlak bir yerde değil ama her defasında sadece çatlak olan bölümler yenilenmiş. Bir çeşit yamadan bahsediyoruz. Halbuki tüm temele aynı beton atıldığına göre, temelin baştan aşağı yenilenmesi gerekmez mi? Üstüne gazoz fabrikası kurmuyorsunuz, kaza olduğunda dünyanın gördüğü en büyük nükleer silahtan bile daha tehlikeli olan bir nükleer reaktör kuruyorsunuz.
Bağımsız denetim olsa inşaat dururdu
Akkuyu’nun zeminin bu işe uygun olmadığı defalarca söylendi. Zeminin altının boş olduğu ÇED raporunun iptali için açılan davanın keşfinde de belirtildi ve kayıtlara geçti. Söz konusu saha denizin üstünde. Danıştay’a karar vermesi için bir rapor hazırlayan bilirkişi heyeti ise zemin etüdü yapmak için örnek almayı reddetti. Verdikleri raporda, Wikipedia adlı internetten sitesinden kopyalayıp yapıştırılan yanlış bilgiler olduğunu da BirGün’de tüm Türkiye’ye duyurmuştuk. Baştan aşağı yanlışlarla dolu bir nükleer santral inşaatı var Mersin’de.
Böylesine kritik bir hatayla karşılaşıldığında inşaatın durmaması, bağımsız uzmanların çağrılmaması da oldukça ilginç. Finlandiya’da benzer bir durum oldu. İnşaat sırasında yapılan yanlışlar ve güvenlikle ilgili sorunlar nedeniyle Olkiliuoto-3 reaktörünün yapımı sık sık durduruldu ve toplamda 10 yıl gecikti. Bu gecikmeler yüzünden de santralın maliyeti 5 milyar avro arttı. Çünkü orada bağımsız bir denetleme kurulu var. Cumhurbaşkanı ne der, şirketler ne yapar diye korkmayan bilim insanları var. Nükleer reaktörü yapan şirketi 5 milyar avro zarar ettirme pahasına her hata bulduklarında inşaatı durdurdular. Kimi zaman işleri silbaştan, yeniden yaptırdılar. Bizde ise hem TAEK hem de yolun yarısında kurulan Nükleer Düzenleme Kurulu iktidarın kontrolünde.
Mersin ve Sinop’ta kurulmak istenen nükleer santralların güneşten rüzgardan 2-3 kat daha pahalıya elektrik satacağını verilen alım garantilerinden biliyoruz. Şimdi bu santralların güvenli olmadığını, patlayıp, çatlayabileceğini de gördük. Çünkü daha temel atma aşamasında beton çatladı. Halktan çatlak bilgisi gizlendi. Şeffaflık ilkesi ayaklar altına alındı. Bağımsız denetimin olmadığı görüldü. Santralın doğru yapılmadığını gördüğümüz gibi, ufak kaza ve sızıntıların bizden gizleneceğini de anladık. Halkını seven yetkililerin bu projeyi durdurmak için bir dakika beklememeleri gerek.
Deprem riski yeniden incelenmeli
Proje iptal edilmezse, çatlayan betonun üzerinde birkaç yıl sonra çalışır durumda dev bir nükleer reaktör olacak. Santralın depreme dayanıklı olacağı söyleniyordu ama temelindeki betonu çatlayan bir santral için de bu söylenebilir mi? Ecemiş Fay Hattı santrala 30 km ötede. Santralı yapan Rus şirketi depreme dayanaklı santral yaptığını söylese de böyle bir deneyimleri yok. Kurdukları, çalışan reaktörlerinin hepsi deprem riskinden uzak bölgelerde kurulmuş. Hangisi, kaç büyüklüğünde bir depreme dayanmış, açıklasınlar.
Herkes bu santralın, en azından bir reaktörünün 2023 öncesine yetiştirilmeye çalışıldığını biliyor. Türkiye’nin elektrik fazlası var. İnşaatın durdurulmak yerine aceleye getirilmesinin arkasında muhtemelen 2023’teki seçime yetiştirilme telaşı yatıyor. Sonuçta elde oy toplamakta kullanılacak başka “deli proje” kalmadı. Bu deliliğin tüm ülkeyi ölüme sürükleyeceği de temeldeki çatlak sayesinde artık net bir şekilde görülüyor.
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Finlandiya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Finlandiya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nükleer atıklara yeşil ışık
KHK ile nükleer enerji düzenlemesi: Nükleer atıklara yeşil ışık
Yayınlanan KHK ile Rusya’nın ‘alacağız’ dediği nükleer atıkların Türkiye’ye geri gönderilmesine yol açıldı. Kurulacak olan Nükleer Düzenleme Kurumu’nun tarafsız olmayacağı da açık
Yayınlanan KHK ile Rusya’nın ‘alacağız’ dediği nükleer atıkların Türkiye’ye geri gönderilmesine yol açıldı. Kurulacak olan Nükleer Düzenleme Kurumu’nun tarafsız olmayacağı da açık
Özgür Gürbüz-BirGün/10 Temmuz 2018
Alelacele
çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerden nükleer enerji de nasibini aldı.
Türkiye’de bir Nükleer Düzenleme Kurumu kurulmasını ve ilgili bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasını sağlayan KHK ile Rusya’nın alacağız dediği nükleer
atıkların Türkiye’ye geri gönderilmesine de yeşil ışık yakıldı.
Mersin
Akkuyu’da nükleer santral kurmak isteyen Rus şirketi, sürecinden başından beri
atıkları (aslında sadece yüksek seviyeli atıkları, orta ve düşük seviyeli
atıklar Mersin’de kalacak) Rusya’ya götüreceğini söylüyordu. Kararname’nin 6.
maddesinin ilk iki fıkrası ise Rus şirketin nükleer atıkları Rusya’ya
götürdükten sonra geri getirmesine izin veriyor. 6. maddenin ilk fıkrası, “Türkiye
Cumhuriyeti egemenlik alanı dışında yürütülen bir faaliyet sonucu ortaya çıkmış
olan radyoaktif atıklar, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine sokulamaz”
diyerek, nükleer atıkların Türkiye’ye getirilmesine karşı çıkıyormuş gibi
görünse de takip eden ikinci fıkra bir istisna koyuyor. Aynı maddenin ikinci
fıkrası, “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde üretilmiş ve kullanım süresi
dolduğunda menşei ülkeye iade şartı ile ihraç edilmiş radyoaktif kaynaklara ve
radyoaktif atıkların transit geçişine birinci fıkra hükmü uygulanmaz” diyor.
Bu fıkranın
anlamı şu. İçinde plütonyum gibi nükleer silah yapımında kullanılabilecek
kullanılmış yakıt çubukları santraldan çıkarıldıktan sonra Akkkuyu’da soğutma
havuzlarında bekletilecek, daha sonraysa Rusya’ya (Sinop için Japonya veya
Fransa) götürülüp, silah yapımında kullanılabilecek maddelerden arındırıldıktan
sonra yeniden Türkiye’ye gönderilecek ve radyoaktivitesi azalana kadar binlerce
yıl Türkiye’de kalacak. Nükleer santral riskinin yanına nükleer atık riski de
eklenecek.
Kurum bağımsız olamayacak
Nükleer Düzenleme Kurumu
(NDK), nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyonla ilgili faaliyetlerin
yürütülmesi sırasında çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin iyonlaştırıcı
radyasyonun zararlı etkilerinden korunması için gerekli ilke ve esaslarla, tarafların
sorumluluklarını belirlemek için düzenlemeler yapacak. Yurt dışında da
benzerleri görülen kurumun görünen en temel sorunu Türkiye gibi tek adam
tarafından yönetilen, denetleme mekanizmalarından yoksun bir ülkede nasıl bağımsız
olacağı.
KHK’nin 7. maddesin 1.
fıkrasında, “…kendisine verilen görev ve yetkileri bağımsız olarak yerine
getirir ve kullanır” dese de, aynı
fıkrada kurumun ilgili bakanlığının, Cumhurbaşkanınca belirleneceği söylemi
bağımsızlığına gölge düşürüyor. Kurumun karar organı olan Nükleer Denetleme
Kurulu’nun üyeleri de Cumhurbaşkanınca atanıyor. Bakanlığa bağlı, üyeleri
iktidarca belirlenmiş bu kurumun bağımsız kararlar alıp, şirketlerin veya
devletin değil halkın sağlığını öne çıkaracağını düşünmek fazla iyimser olmayı
gerektiriyor. Benzer kurumlar yabancı ülkelerde de var ama bağımsızlık için
başka ilkeler de eklenmiş. Örneğin, ABD’deki benzer kuruluşun beş komisyon
üyesi ABD Başkanı tarafından atansa da, Senato tarafından onaylanmak zorunda. Finlandiya’nın
benzer kuruluşu STUK ise ülkede yapımı süren santralde bulduğu hataların üstünü
örtmeyerek, belki de santralın 10 gecikmesine ve 5,5 milyar avro zarar
edilmesine neden oldu. Türkiye’deki NDK’nin bu yapısıyla iktidarın ve
şirketlerin hoşuna gitmeyecek benzer bir cesareti gösterebileceğini hiç
düşünmüyorum. Umarım yanılırım.
NDK’ye verilen görevler
arasında maruz kalınabilecek radyasyon dozlarını belirlemek de var. Bu da
oldukça tartışmalı bir konu çünkü büyük nükleer kazalarda, sınır değerlerin
artırılarak ortada bir risk yokmuş gibi davranılmasına yol açabilir.
Fukuşima’da da bunun örneğini görmüştük. O yüzden kurumun bağımsız olmaması ve
devletçe kontrol ediliyor olması sınır değerleri güvenilmez kılacak.
320 kişilik kadro ayrılan
NDK’ye verilen yetkilerden biri de, ihtiyaç duyacağı konularda danışmanlık ve
teknik destek alacağı, yüzde 51 hissesine sahip NÜTED adlı bir şirket kurmak.
Bu şirketin yüzde 49 ortağının kim olacağı da önemli çünkü NÜTED’den istenen
işin halk sağlığını tehdit eden ve nükleer firmaları rahatsız edebilecek bir
konu olması durumunda, ortaklık yapısında bulunacak şirketin yapılacak
araştırma veya denetim çalışmasını etkileyebilme gücü olabilir.
Finlandiya’da nükleer kaos
Finlandiya’da yapımına
2005’te başlanan nükleer reaktörün 2018’den önce devreye giremeyeceği
açıklandı. Maliyeti ise 5 milyar avrodan fazla arttı. Hükümet iki yeni nükleer
reaktör planlarından birine hayır dedi, diğerine şart koştu. Yeşiller
koalisyonu terk etti.
Özgür Gürbüz-BirGün/30 Eylül 2014
Nükleer
felaket denince akla ABD, Sovyetler Birliği ve 2011’de Japonya’da meydana gelen
nükleer santral kazaları geliyor. Finlandiya’daki nükleer felaket ise ekonomik
ve siyasi. Rus gazına bağımlılığı azaltacak iddiasıyla inşaatına 2005’te başlanan
Olkiluoto-3 reaktörü Finlandiya’nın başına bela oldu. Yapımcı Areva-Siemens
konsorsiyumu, yaptığı açıklamada reaktörün en erken 2018 yılında devreye
gireceğini kabul etti. İnşaata başlandığında reaktörün 2009 yılında elektrik
üreteceği söyleniyordu.
Dünyadaki en
gelişmiş nükleer reaktör diye tanıtılan Avrupa Basınçlı Su Reaktörü’nün (EPR)
maliyeti de dudak uçuklatıyor. 1600 megavatlık (MW) reaktörün maliyetinin 3,2
milyardan 8,5 milyar avroya çıkması bekleniyor. Bu tahmin, reaktörün yapımını
üstelenen Areva’nın Yönetim Kurulu Başkanı Luc Oursel’e ait ve iki yıl öncesine
dayanıyor. Olkiluoto-3 reaktörün siparişini veren TVO firmasının başı da hem
artan maliyet hem de tazminat davalarıyla ciddi anlamda dertte. Gecikmeden
dolayı tahkime giden TVO, Areva’nın kendisine 1,8 milyar avro ödemesini talep
ediyor. Areva ise gecikmeden TVO’yu suçluyor ve 2,7 milyar avroluk tazminat
istiyor.
YENİ
REAKTÖRLER ZORDA
Olkiluoto’daki
başarısızlık Finlandiya’daki diğer nükleer santral projelerini de etkilemeye
başladı. TVO firması, gecikmeler ve mali belirsizlik nedeniyle aynı nükleer
santralde kurulması planlanan 4 numaralı reaktörün inşaatına başlayamadı.
Hükümetten yeni reaktör için verilen iznin uzatılmasını istedi ancak hayır
yanıtı aldı ve bu proje deyim yerindeyse bir başka bahara kaldı. Finlandiya
hükümeti, Fennovoima’nın Pyhajoki Nükleer Santral projesine verdiği destekte
ise şartları ağırlaştırdı. Rusya’nın devlet şirketi Rosatom’la yapılan
anlaşmada, konsorsiyumun yerli ortaklarının payının yüzde 50’den 60’a
çıkarılmasını istedi. Projedeki ortağın Rusya olması, ortak bulma konusunda
Fennovoima’nın işini zorlaştırıyor. Ukrayna krizi ve nükleeri tercihteki asıl
nedenin Rusya’ya bağımlılığı azaltmak olması, projeye eleştirel yaklaşanların
sayısını arttırıyor.
Hükümetin
Fennovoima’ya yeşil ışık yakması ülkede bir de siyasi krize yol açtı. Hükümet
ortağı Yeşiller koalisyondan çekildi ve iktidardaki koalisyonun elindeki
sandalye sayısını 102’ye düşürdü. Muhalefetin elinde ise 98 sandalye var. 2005’te
‘çözüm’ diye sunulan nükleer şimdi Finlandiya’da sadece sorunlarıyla gündeme
geliyor.
***
Sinop’ta da Areva var
Finlandiya’da
aldığı siparişle başı belaya giren Areva şirketinin adı Sinop’ta kurulmak
istenen nükleer santralde de geçiyor. Türkiye ile Japonya arasında imzalanan
anlaşma metni aradan geçen 1,5 yıla rağmen kamuoyuyla paylaşılmasa da basına
sızan haberler Sinop’ta Areva ve Mitsubushi Heavy Industries şirketlerine ait
Atmea tipi reaktörlerin kullanılacağı belirtiliyor. Dünyada Atmea
reaktörlerinin kullanıldığı bir nükleer santral yok. Nükleer santral projesinde
ısrar edilirse ilk kez Sinop’ta denenecek. Aynı Finlandiya’daki EPR gibi
denenmemiş bir teknoloji. Mersin’de kurulmak istenen nükleer santralde
kullanılacak Rus yapımı VVER1200 reaktörleri de henüz hiçbir nükleer santralde elektrik
üretmedi.
Akkuyu’nun maliyeti kafa karıştırıyor
Mersin’in
Gülnar ilçesinde kurulmak istenen nükleer reaktörün aynısı Finlandiya’da iki
katı fiyata mâl oluyor. Buna rağmen, Rus devlet şirketi Rosatom’a nükleer
santral siparişi veren firma elektrik maliyetinin Türkiye’den iki kat ucuz
olacağını iddia ediyor.
Özgür
Gürbüz-BirGün/12 Temmuz 2014
Akkuyu’da
yapılması planlanan nükleer santral için Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) süreci
devam ediyor. Daha önce reddedilen ÇED raporu, Rus devlet şirketi Rosatom’un
Türkiye’deki uzantısı Akkuyu NGS A.Ş. aracılığıyla tekrar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na
sunuldu. İnceleme Değerlendirme Komisyonu raporu görüşmek için 24 Temmuz’da
Ankara’da toplanacak.
ÇED süreci
devam ediyor ancak nükleer santralın maliyetiyle ilgili tartışmalar da
Finlandiya’dan gelen haberlerle yeniden hareketlendi. Rosatom, Akkuyu’da yapacağı
VVER-1200 tipi nükleer reaktörünün aynısını Finlandiya’da da yapmayı planlıyor.
Reaktörlerin tipi aynı ama maliyeti farklı. Türkiye’de dört tane yapılması
düşünülen ve her biri 5 milyar dolara mâl olacağı söylenen 1200 megavat (MW)
gücündeki bir reaktör için Finlandiya’da konuşulan rakam 10 milyar doları
buluyor. Bu fiyat farkı, “Türkiye’de bu iş neden daha ucuz” sorusunu da gündeme
getiriyor. Üstelik, Finlandiya’da reaktör siparişini veren Fennovoima şirketini
içinde bulunduran Voimaosakeyhtiö Kooperatifi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Pekka Ottavainen, üretilecek elektriğin
maliyetinin kilovatsaat başına 9,53 dolar senti geçmeyeceğini söylüyor. Türkiye’de
ise daha ucuza inşa edileceği ifade edilen Akkuyu NGS’nin üreteceği elektriğe
devlet tarafından verilen alım garantisi 12,35 dolar sent; 3 sent daha yüksek.
“Avrupa’da
ucuz mühendis çalıştırılamaz”
Nükleer santrallarda üretilen elektriğin fiyatını etkileyen en büyük
faktör yapım maliyeti. Bu nedenle, Akkuyu’daki nükleer reaktörün daha ucuza
yapılacağının beyan edilmesine rağmen, daha yüksek fiyatla elektrik satacak
olması kuşkuları arttırıyor. Nükleer enerji konularındaki çalışmalarıyla
bilinen Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, maliyeti düşürecek etkenler arasında
güvenlik tedbirleri, ucuz işçilik ve malzeme olduğuna dikkat çekiyor. Kılıç, “Batı ülkelerinde bilhassa Avrupa
Birliği’ne (AB) bağlı ülkelerde kurulacak nükleer reaktörler, Avrupa Atom
Enerjisi Birliği’nin (Euratom) güvenlik-tasarım kıstaslarına uygun olması
lazım. Kullanılacak tüm malzemelerin uluslararası standartlara tabi ve
sertifikalı olması gerekiyor. Avrupa’da inşa edilen bir reaktörde kökeni belli
olmayan malzeme, ekipman veya Hindistan’dan, Çin’den gelen ucuz teknisyen ya da
mühendis çalıştırmak imkansız” diyor.
Konu hakkında
görüşlerini aldığımız Akkuyu NGS A.Ş. yetkilileri ise, nükleer santrallerin
inşaatında maliyetin birden fazla değişkene bağlı olduğunu, inşaatın kapsamı,
yeri ve iklim koşulları, yapım ve işletme süreçleri, yerli ekipmanların
kullanımı, vergi sistemi ve oranları gibi şartların maliyeti etkilediğini
belirtiyor. “Dolayısıyla Akkuyu NGS ile başka sahalarda inşa edilen tesislerin
yapım maliyetlerinin birbiri ile karşılaştırılması doğru değildir” diyen Akkuyu
NGS, Mersin’de inşa etmek istedikleri santralde dört reaktörün olmasının da
fiyatı düşüren bir etmen olduğunu vurguluyor ve yapılacak tesislerin
işletileceği yerdeki iklim koşullarının da dikkate alındığında ilave teknik
çözümlerin kullanılacağının hesaba katılması gerektiğini belirtiyor.
SANTRAL ÇALIŞTIRILMAYACAK
Akkuyu
sahasının 1976’da alınan yer lisansı çalışmalarında görev alan nükleer mühendis Prof.
Dr. Tolga Yarman ise Mersin’deki 4 reaktörlü santral için sözü edilen 20 milyar
dolarlık fiyatın mutlaka artacağını söylüyor. Bu da serbest piyasaya satılacak
elektriğin fiyatını arttırabilir. Yarman, “Rusya, hâlâ Avrupa'ya oranla daha
ucuz iş gücüyle çalışıyor. Dolayısıyla, kurulu nükleer güç, ya da nükleer kilovatsaat,
burada Avrupa'ya oranla halen daha ucuzdur. Yine de reaktörlerin Türkiye'de yapımı
10 yıldan fazla bir süre rahat alacak. Bu durumda Rusya'da ve Avrupa'da fiyatlar
bugüne kıyasla hayli eşitlenmiş olacak. O zaman, Rus nükleer gücü Avrupa'daki eşdeğerlerine
oranla ehven olmaktan çıkacak” açıklamasını yapıyor. Yarman maliyet
hesaplarında bir başka noktanın daha göz ardı edilmemesi gerektiğini
belirterek, “Bu reaktörlerin Akdeniz turizmine, buradan içeriye olsun, dışarıya
olsun, sebze ve meyve ihracatına vereceği zarar er veya geç idrak edilecek ve
kurulacak reaktörler çalıştırılmayacaktır. O vakit, Akkuyu, dünyanın en pahalı
nükleer müzesi olacak” diyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)