Yayınlanan KHK ile Rusya’nın ‘alacağız’ dediği nükleer atıkların Türkiye’ye geri gönderilmesine yol açıldı. Kurulacak olan Nükleer Düzenleme Kurumu’nun tarafsız olmayacağı da açık
Özgür Gürbüz-BirGün/10 Temmuz 2018
Alelacele
çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerden nükleer enerji de nasibini aldı.
Türkiye’de bir Nükleer Düzenleme Kurumu kurulmasını ve ilgili bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasını sağlayan KHK ile Rusya’nın alacağız dediği nükleer
atıkların Türkiye’ye geri gönderilmesine de yeşil ışık yakıldı.
Mersin
Akkuyu’da nükleer santral kurmak isteyen Rus şirketi, sürecinden başından beri
atıkları (aslında sadece yüksek seviyeli atıkları, orta ve düşük seviyeli
atıklar Mersin’de kalacak) Rusya’ya götüreceğini söylüyordu. Kararname’nin 6.
maddesinin ilk iki fıkrası ise Rus şirketin nükleer atıkları Rusya’ya
götürdükten sonra geri getirmesine izin veriyor. 6. maddenin ilk fıkrası, “Türkiye
Cumhuriyeti egemenlik alanı dışında yürütülen bir faaliyet sonucu ortaya çıkmış
olan radyoaktif atıklar, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine sokulamaz”
diyerek, nükleer atıkların Türkiye’ye getirilmesine karşı çıkıyormuş gibi
görünse de takip eden ikinci fıkra bir istisna koyuyor. Aynı maddenin ikinci
fıkrası, “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde üretilmiş ve kullanım süresi
dolduğunda menşei ülkeye iade şartı ile ihraç edilmiş radyoaktif kaynaklara ve
radyoaktif atıkların transit geçişine birinci fıkra hükmü uygulanmaz” diyor.
Bu fıkranın
anlamı şu. İçinde plütonyum gibi nükleer silah yapımında kullanılabilecek
kullanılmış yakıt çubukları santraldan çıkarıldıktan sonra Akkkuyu’da soğutma
havuzlarında bekletilecek, daha sonraysa Rusya’ya (Sinop için Japonya veya
Fransa) götürülüp, silah yapımında kullanılabilecek maddelerden arındırıldıktan
sonra yeniden Türkiye’ye gönderilecek ve radyoaktivitesi azalana kadar binlerce
yıl Türkiye’de kalacak. Nükleer santral riskinin yanına nükleer atık riski de
eklenecek.
Kurum bağımsız olamayacak
Nükleer Düzenleme Kurumu
(NDK), nükleer enerji ve iyonlaştırıcı radyasyonla ilgili faaliyetlerin
yürütülmesi sırasında çalışanların, halkın, çevrenin ve gelecek nesillerin iyonlaştırıcı
radyasyonun zararlı etkilerinden korunması için gerekli ilke ve esaslarla, tarafların
sorumluluklarını belirlemek için düzenlemeler yapacak. Yurt dışında da
benzerleri görülen kurumun görünen en temel sorunu Türkiye gibi tek adam
tarafından yönetilen, denetleme mekanizmalarından yoksun bir ülkede nasıl bağımsız
olacağı.
KHK’nin 7. maddesin 1.
fıkrasında, “…kendisine verilen görev ve yetkileri bağımsız olarak yerine
getirir ve kullanır” dese de, aynı
fıkrada kurumun ilgili bakanlığının, Cumhurbaşkanınca belirleneceği söylemi
bağımsızlığına gölge düşürüyor. Kurumun karar organı olan Nükleer Denetleme
Kurulu’nun üyeleri de Cumhurbaşkanınca atanıyor. Bakanlığa bağlı, üyeleri
iktidarca belirlenmiş bu kurumun bağımsız kararlar alıp, şirketlerin veya
devletin değil halkın sağlığını öne çıkaracağını düşünmek fazla iyimser olmayı
gerektiriyor. Benzer kurumlar yabancı ülkelerde de var ama bağımsızlık için
başka ilkeler de eklenmiş. Örneğin, ABD’deki benzer kuruluşun beş komisyon
üyesi ABD Başkanı tarafından atansa da, Senato tarafından onaylanmak zorunda. Finlandiya’nın
benzer kuruluşu STUK ise ülkede yapımı süren santralde bulduğu hataların üstünü
örtmeyerek, belki de santralın 10 gecikmesine ve 5,5 milyar avro zarar
edilmesine neden oldu. Türkiye’deki NDK’nin bu yapısıyla iktidarın ve
şirketlerin hoşuna gitmeyecek benzer bir cesareti gösterebileceğini hiç
düşünmüyorum. Umarım yanılırım.
NDK’ye verilen görevler
arasında maruz kalınabilecek radyasyon dozlarını belirlemek de var. Bu da
oldukça tartışmalı bir konu çünkü büyük nükleer kazalarda, sınır değerlerin
artırılarak ortada bir risk yokmuş gibi davranılmasına yol açabilir.
Fukuşima’da da bunun örneğini görmüştük. O yüzden kurumun bağımsız olmaması ve
devletçe kontrol ediliyor olması sınır değerleri güvenilmez kılacak.
320 kişilik kadro ayrılan
NDK’ye verilen yetkilerden biri de, ihtiyaç duyacağı konularda danışmanlık ve
teknik destek alacağı, yüzde 51 hissesine sahip NÜTED adlı bir şirket kurmak.
Bu şirketin yüzde 49 ortağının kim olacağı da önemli çünkü NÜTED’den istenen
işin halk sağlığını tehdit eden ve nükleer firmaları rahatsız edebilecek bir
konu olması durumunda, ortaklık yapısında bulunacak şirketin yapılacak
araştırma veya denetim çalışmasını etkileyebilme gücü olabilir.