Özgür Gürbüz-BirGun/22 Ocak 2016
Anadolu Ajansı
(AA) 6 Ocak’ta, ‘Dünya Nükleerden
Vazgeçmiyor’ başlıklı bir haber servis etti. “Ajans bağımsız değil, yazdıklarına kim inanır” diyerek üzerinde
durmadım ama haberin yayıldığını görünce bu yazıyı yazmak şart oldu. Nükleeri
savunanlar yıllardır nükleer santral ve yapımı süren reaktör sayılarıyla ilgili
verileri çarpıtarak sunuyor. Bu yazı aracılığıyla o oyunu da bozalım.
Angra Nükleer Santrali-Brezilya Foto: O. Gurbuz |
Dünyada yapımı
sürdüğü iddia edilen 67 reaktörden 24 tanesi enerji ihtiyacı bitmez tükenmez
bir hâl alan Çin’de. Çin’deki bu santrallerin, yeni bir nükleer kaza olmazsa
birkaç yıl gecikmeyle de olsa bitirileceğini varsayabiliriz. Geriye kalan 43
tanesi içinse aynı kararlılıkta konuşmak büyük aymazlık olur. Birkaç örnekle
neden aymazlık olur, anlatalım. Söz konusu reaktörlerden 2 tanesi Japonya’da;
Fukuşima sonrası bu inşaatlar durdu ama listeden çıkarılmadı. Kalan 41 reaktörden
üç tanesi çok küçük, prototip reaktörler (biri Arjantin’de diğer ikisi
Rusya’da), enerji üretimi açısından önemi yok. Yani, kaldı 38. Nükleeri
savunanların sık sık dile getirdiği gibi, ortalama bir reaktörün beş yılda inşa
edileceğini kabul edersek, 38 reaktörün 21’inde gecikme yaşandığını
söyleyebiliriz. Hatta, bazılarında inşaatın sürdüğünü söylemek bile mümkün
değil. ABD’de yapımına yeniden başlanan Watts Bar-2 reaktöründe ilk kazma 1973’te vurulmuştu.
Slovenya’daki Mochovce-3 ve Mochovce-4 reaktörleri 1987’den beri yapılıyor. 30 yıldır bitmedi. Avrupa’nın ve
dünyanın en modern ve en büyük nükleer reaktörü EPR’nin inşaatı Finlandiya’da
11, Fransa’da 9. yılına girdi. Ama nasıl oluyorsa bu reaktörler bizim
'nükleerspor'un her sunumunda, her demecinde, nükleer enerjiyi bilmeyen ama öven
‘gazetecilerin’ her makalesinde ‘yapımı süren nükleer santraller’ diye
anlatılmaya devam ediliyor. “Finlandiya’da yeni bir nükleer reaktör yapılıyor”
demeyi biliyorlar ama o reaktörün inşaatının en az 15 yıl süreceğini, bunun da şirkete en az 5,5 milyar avro ek maliyete neden olacağını söylemiyorlar.
Gelelim AA’nın
haber başlığına. Almanya, İsviçre, İtalya, İspanya ve hatta dünyanın nükleer
devi Fransa’da bile nükleerden çıkış, nükleer enerjinin payını azaltma süreci
başlamışken gerçekten de dünyanın nükleerden vazgeçmediğini iddia edebilir
miyiz? Bu sorunun yanıtını da yine nükleer enerjinin bir numaralı savunucusu,
BM’e bağlı* UAEA versin. 2015 sonunda yayımladıkları projeksiyon raporu**
nükleer enerjinin geleceğinin hiç de parlak olmadığını itiraf ediyor. Rapora
göre, dünyada nükleer santraller halihazırda küresel elektrik üretiminin yüzde 11,1’ini
karşılıyor. 2050 sonunda ise nükleer
enerjinin küresel elektrik üretimine katkısı yüzde 4,2’ye kadar düşebilir.
En iyi senaryoda ise yüzde 10,8’i ancak görecek.
Rakamlar
ortada. Nükleer enerji için çok umut vermeyen bu gidişatı, ‘dünya nükleer
enerjiden vazgeçmiyor’ diye yazmak elbette serbest. Havuz medyasında çalışmanın
birinci koşulu da bu olmalı zaten. Hükümet Akkuyu ve Sinop’a nükleer santral
kurmak isterken, milyar dolarlık ihaleleri yandaş şirketlere dağıtıp sonra da
işi verdiği Rusya ile gırtlak gırtlağa gelmişken, kapatılan nükleer
santrallerden, bitmeyen inşaatlardan, umutsuz projeksiyonlardan bahsetmek olmaz.
Bu yazdıklarınızı hakaret sayıp dava açan bile olabilir.
*Burada bağlı kelimesi
yerine, kontrolünde demek daha doğru olacaktı sanırım. Düzeltir, özür dilerim.
**Energy, Electricity and
Nuclear Power Estimates for the Period up to 2050, IAEA.