Beyaz zıbınlara sarılır pembe etleri.
Elleri tutup, ayakları basınca yere,
Kömür karasına bulanır yüzleri. *
Özgür Gürbüz-BirGün/17 Mayıs 2015
Soma’da
kömürün gerçek yüzünü göreli bir yıl oldu. Biz gördük ama bazıları bakar da
görmez misali… Yerli yakıt diyorlar, dışa bağımlılık diyorlar, iki gün aynı
gömleği giydik diyorlar…
Oğlu madende
kalan anneye, babaya sormak lazım yerli
yakıtı. Dışa bağımlı mı olmak istersin yoksa oğlunu madende bırakmak mı
diye sormalı. Kömür dediğin su değil ki, vazgeçemeyesin! Elektrik üretmekse
derdin onun on tane başka yolu var. Elektriği daha az tüketip madene inen işçi
sayısını azaltmaksa derdin, onun bin tane yolu var. Evlerde ısınmaksa amacımız
jeotermali var, biyogazı var, yalıtımı var. Ben çevreci değilim diyorsan
doğalgazı var. Böyle saçma sapan kentler kuranların, ülke nüfusunun beşte
birini bir kente tıkanların hava kirliliği yaşamamak için doğalgaza muhtaç
olduğunu da hatırlatalım. Bizi doğalgaza mahkum edenler, doğalgazdan en çok
yakınanlar.
Peki, kömürden
tamamen vazgeçebilir miyiz? Vazgeçeriz diyenlere bakmalı. Danimarka 2012’de
parlamentosunda yeni bir ‘yeşil ekonomi’
planı onayladı. 2050’ye kadar elektrik üretiminden ısınmaya hatta ulaşıma kadar
her yerde yenilenebilir enerji kullanacaklar. Yüzde yüz! Türkçesi şu. Danimarka’da
elektrik üretimini fırıldaklar, çatılardaki güneş panelleri yapacak. “Rüzgar, güneş bize yeter” deyince
bize gülenler duysun. Tavuk gübresinden, çöpten elde edilen elektrik sanayide
çarkları döndürecek. İlk hedef ülkenin elektrik ihtiyacının yarısını 2020’ye
kadar rüzgardan elde etmek. Kalan yüzde 50’nin yarıya yakını da biyokütleden
sağlanacak. Rüzgar azaldığında, gece güneş olmadığında depolanabildiği için
biyokütle (orman ürünleri, biyogaz vb.) devreye girecek. 2050’de ise temiz enerjinin payı yüzde 100’e çıkacak.
Ulaşımda da
petrolün bağımlılığı bitecek. Duble yol yaptık, yolları otomobille doldurduk
diyenler yine çağın gerisinde kalacak. Danimarka’nın kentlerinde yollar
bisikletle dolacak. Toplu taşıma artacak, otomobil kullanımı düşecek, tren
keyfi sürülecek. Otomobiller biyogaz veya biyoyakıtla çalışacak. Bazıları da
güneşten, rüzgardan aldığı elektrikle gidecek.
Tüm bunlar
elektrik fiyatlarını arttıracak mı? Hayır. Danimarka hükümetine göre yüzde yüz
yenilenebilir enerjiye geçişin hane başına maliyeti 2020’de en fazla ayda 29 lira olacak. Ayda 29 lira fazla verilecek
ama kömür yüzünden ürün kaybı yaşanmayacak, çocuklar astım olmayacak, madende
işçiler ölmeyecek. Bunlar duygusal hesaplamalar değil, basbayağı ekonomi. Yatağan’da,
Elbistan’da, Soma ve diğer kömür diyarlarında yaşayanların devlet tarafından
karşılanan sağlık harcamalarını, bölgelerdeki ürün kaybını, kentlerdeki hava
kirliliğinin faturasını hesaplarsanız temiz enerjiye geçişin sanıldığı gibi pahalı
olmadığını görürsünüz. Bir KOAH hastasının
aylık ilaç faturası ne kadar? Akciğer kanserinden ölmek mi pahalı yoksa yılda hane
başına 360 lira ödemek mi?
“Danimarka’nın nüfusu 5,5 milyon, demesi kolay” diyenlere de gülüyorum. Ankara da aynı nüfusta.
Türkiye’yi geçtim, sadece Ankara’yı ithal petrol, doğalgaz ve kömür
kullanılmayan bir şehir yapabiliyor musunuz? Bir milyonluk Denizli’yi, üç
milyonluk ‘yeşil’ Bursa’yı temiz hava soluyan kentlere çevirin. Dünya bambaşka
bir yönde ilerliyor. Bizimkiler ise hâlâ duble yolda gaza basıyor, kömürü,
kötüyü savunuyor.
* Bir yıl önce Soma'da yitirdiğimiz 301 madencinin
ardından yazmıştım. Işıklar içinde uyusunlar.