Özgür Gürbüz-BirGün/24 Mayıs 2015
İki hafta
sonra seçim var. Partilerin çevre ve enerji vaatlerine bakıp bir değerlendirme
yazısı yazma vakti. En kolayı AKP’nin bildirgesini değerlendirmek. “Her yer beton her yer rant” anlayışı
yeni dönemde de devam edeceğe benziyor. Nükleer santral gibi geçmişin rüyaları
enerji planlarına damgasını vurmuş. İnsan dostu, çevre dostu kentlerden
bahsediliyor ama “ayinesi iştir kişinin
lafa bakılmaz” diye boşuna dememişler. Son 12 yılda kentlere doluşturulan
binlerce insan ve binadan başka bir şey görmedik. Şehirde ağaç görenin ağlayası
geliyor. Kentler öyle kalabalıklaştı ki, mecburen
yapılan metrolar bile ihtiyaca yanıt vermiyor; hepsi tıklım tıklım. Metroların
insandan çok ranta hizmet etmesi de ayrı bir dert. Metro hattı alışveriş merkezleriyle doluyor, bu merkezlere özel
girişler sağlanıyor. Şu günlerde İstanbul’da iş saatlerinde metroya binen ya da
yer bulup binebilen kendini Çin’de sanır.
CHP’nin
projelerinin AKP’den farkı ise çevreye zarar vermeyecek olmasından çok, “zarar verir mi diye bakacağız ve soracağız”
demesi sanki. Buna da şükür diyen çıkabilir tabii. Kimseyi kırmayalım türünden
bir program yazılmış. Nükleere net hayır denmiyor gibi gözükse de atık sorunu
çözülene kadar evet demeyiz denmiş. Atık sorununun çözülemeyeceği ortada. Bu
cümleyle zaten nükleere hayır deniyor ama neden açıkça söylenemiyor anlamak
zor. HES projelerine çekinceli yaklaşılması, iklim değişikliği vurgusu iyi ama program
sadece ithal kömüre hayır deyince iklim konusu havada kalıyor. ‘Enerjide ihtiyacın
karşılanmasında enerji arzının abartılı biçimde arttırılması yerine enerji
verimliliğinin yükseltilmesini esas alacağız’ CHP’nin bu bölümdeki en olumlu
cümlesi. Büyüme hızı saplantısı AKP’de olduğu gibi CHP’de de kendini
gösteriyor.
HDP’de birçok
konuda çizgiler daha net; örneğin nükleer karşıtlığı. Belirsizlik ise HDP’de de
görülüyor. Sermaye birikimi için yapılan HES, nükleer, termik vb. enerji
projelerine karşı çıkılıyor. İyi ama bu projelerin ekolojiye verdiği zararın
tek kaynağı ‘sermaye birikimi niyeti’
değil. Yanlış HES projesi halk girişimi olsa çevreye zarar vermeyecek mi? Çevre
ve enerji sorunları hemen hemen her yerde mülkiyet sorunuyla eşleştirilmiş. Sosyalizm
çevre sorunlarını anlama konusunda çok yol kat etti ama HDP metnindeki ifadeler
oldukça eski. HDP programı Türkiye’de karşıtlık üzerinden muhalefet edenleri
mutlu edecek vaatlere sahip ama diğerleri gibi ne kadarı gerçekçi belli değil.
Özetlersek, 7
Haziran seçimleri öncesi parti bildirgelerine bel bağlamak iyi bir fikre
benzemiyor. Partilerin iletişim
stratejileri size vaatlerden fazlasını anlatıyor. AKP’nin derdi seçmenini
korumak. Daha çok geçmişte yaptıklarını anlatarak oy istiyor. “Onlar konuşur, AKP yapar” sloganı
kahve tartışmalarında AKP’li seçmen kullansın diye yazılmış. Reklamlarda da
açıkça görülüyor. Karşı tarafı ikna edecek bir yanı yok ama oy kaybetmeyelim
yeter düşüncesi hakim.
CHP, AKP’nin
eski haline benziyor. Projeler açıklıyor, yeni seçmen kazanmaya çalışıyor. CHP
ile eski AKP arasındaki en önemli fark
ortadaki paranın daha adil dağıtılacağı ve ülkenin daha şeffaf yönetileceği iddiası.
Emekli maaşı, ikramiye meselesi önemli. AKP gelirin birkaç elde toplanmasını
istiyor, CHP ise daha fazla dağıtmak.
HDP’nin
iletişim stratejisi ise kendisine yüzde 10 barajını geçirecek CHP ve sol oyları
almaya dönük. Her şey Erdoğan karşıtlığı üzerine kurulmuş. “Barajı geçemezsek AKP tek başına iktidar, Erdoğan başkan” diyen ve
bunun için CHP ve sol seçmenin oyuna ihtiyaç duyan HDP’nin partideki ‘yetmez ama evet’çilerle yollarını
ayırmaması, yüzde 10 barajını müzakere masasına getirmemesi hedef kitleye
ulaşmalarını zorlayabilir. Oy istedikleri kesim o yüzden bugün samimiyet sorgulaması
yapıyor, koalisyon yaparlar mı diye
tartışıyor. HDP’nin eylemleri iletişim stratejisiyle çelişiyor. Sloganların
havada uçtuğu bir seçim izliyoruz. Seçmenin işi zor.