Zaporijya Nükleer Santralı Rusya'nın kontrolünde

Özgür Gürbüz/5 Mart 2022

Ukrayna'nın en büyük nükleer santralında çıkan çatışma ve yangın dünyayı haklı olarak endişelendirdi.

Bugün, Ukrayna Nükleer Düzenleme ve Denetleme Kurumu (UNDDK) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) konuyla ilgili ayrı ayrı açıklamalar yaptı. Son durum hakkında daha fazla bilgiye sahibiz ancak soru işaretleri ve birbiriyle örtüşmeyen açıklamalar da var. Konuyla ilgili değerlendirmemi aşağıda bulabilirsiniz.

Zaporijya Rusya'nın kontrolünde
İki kaynak da Zaporijya Nükleer Santralı'nın Rusya Federasyonu tarafından ele geçirildiğini açıkça söylüyor. Santralda hâlâ Ukraynalı görevliler çalışsa da kontrol Rusya'da. Kontrolün Rusya'ya geçmesiyle çatışma sonlanmışa benziyor ancak
santralın içinde gergin saatler yaşanmış. Santrala bağlı direkt telefon hatlarından biri kesilmiş, diğeri çalışıyor. Ukraynalı yetkililere cep telefonuyla da ulaşılabildiğini her iki kurum da söylemiş (Rusya'nın ele geçridği Çernobil santralında ise kablolu telefon iletişimi yok, açıklanmayan yöntemlerle bilgi alınıyor). 

Santralda gergin bir durum var
Rusya'nın santralı ele geçirmesinden sonra gergin saatler yaşandığı belli oluyor. UAEA ve UNDDK, çalışanların yeniden vardiya sistemine geçtiklerinin altını çiziyor. UAEA Başkanı Rafael Mariano Grossi'nin, Ukrayna'daki nükleer santrallarda çalışanların dinlendirilmesi ve vardiyalı çalıştırılmasının önemine değinmesi ve  Rusya güçlerinin kontrol ettiği, Ukraynalı çalışanların yönettiği ZaporijyaNükleer Santralı'ndaki durumu "böyle çok uzun gitmez" (certainly cannot last for too long) şeklinde açıklaması bunun bir işareti. Özetlersek, vardiya sistemine dönülmüş, çalışanların detaylı teftiş yapmalarına da izin veriliyor bunlar iyi haber ancak orada bir gerginlik olduğu aşikar. Ukrayna tarafı, yorgunluk ve silahlı güçlerin bölgede olmasının hata olasılığını artırdığına dikkat çekmiş. Bir vardiyanın 24 saat çalıştığını, yaralı veya ölü olmasa da stres kaynaklı tıbbı destek almak zorunda olan çalışanlar olduğunu belirtmiş. UAEA, daha üstü kapalı açıklamalar yapmış.


UNDDK, Zaporijya'daki gerginliğin hata olasılığını artırdığını söylüyor.

2 numaralı reaktör yeniden devrede
5 Mart itibarıyla Zaporijya'daki santralda 6 reaktörden iki çalışır durumda. Biri önceden bakıma alınmıştı, kalan 3 reaktör ise durduruldu, soğuma süreci (reaksiyonun durması) devam ediyor. Bu son bilgi de oldukça ilginç çünkü yine UNDDK'nin 4 Mart 2022, saat 08.20'de yaptığı açıklamaya göre bugün çalıştığı söylenen 2 numaralı reaktör de durdurulmuştu. Neden reaktörü yeniden, yarım güçte olsa da, çalıştırma gereği duydular bunu bilmiyoruz.

UNDDK, 4 Mart 2022 açıklaması    

UNDDK, 5 Mart 2022 açıklaması

Radyasyon seviyesi normal
İki kaynak da radyasyon seviyesiyle ilgili tehlikeli bir durum olmadığını söylüyor. Nükleer endüstriye bu konuda tamamen güvenmem ama komplo teorilerine de yol açmamak gerekir. Şu anda haber alabildiğimiz iki kaynak bu iki kurum.

Reaktör binası ve atık deposu hasar aldı iddiası
UNDDK çatışmayla ilgili iki önemli iddiada bulunuyor. 1 numaralı reaktör binasının hasar aldığını ve iki top mermisinin kullanılmış nükleer yakıtların bekletildiği "kuru depolama" tesisini vurduğu açıklandı. Hasarın büyüklüğü için ayrıca inceleme yapılması gerektiği söylendi. Ayrıca, yangına neden olan bombalamanıneğitim binasında ciddi hasara yol açtığı belirtildi.

UNDDK, 4 Mart 2022, 15:30

Uluslararası Atom Ajansı'nın 5 Mart 2022 tarihli basın bülteni ise reaktör binası ve atık depolama tesisindeki hasardan bahsetmiyor ancak eğitim binasındaki yangından bahsediyor. Daha önceki güncellemelerinde (4 Mart 2022, Güncelleme 11) santrala saldırı sırasında 2 kişinin yaralandığını da belirtmişti. Bu bilgiye Ukrayna kaynakları yer vermemişti.

UAEA, 5 Mart 2022

Çernobil uyarısı
UNDDK, 5 Mart 2022 sabahı Çernobil ile ilgili de bir güncelleme geçti. Orada çalışır durumda bir reaktör yok ancak kontrol altında tutulması gereken, 1986'da büyük bir felakete yol açan 4 numaralı reaktör içinde erimiş yakıt ve kuru depolamada kullanılmış yakıt çubukları var. Ukraynalı yetkililer burada da gergin ortama, uzun çalışma saatlerine dikkat çekiyor ve durumun hataya davetiye çıkardığını söylüyor. Telefon hattı kopmuş, cep telefonu kullanımına anladığım kadarıyla izin verilmiyor ancak sınırlı bilgi akışı herhalde gizlice başkakanallardan yapılabiliyor. Bölgede ciddi miktarda radyasyon olduğunu biliyoruz ama şu anda yasaklı bölgeden veri alınamadığını belirtiyorlar. Bu da oldukça tedirgin edici açıkçası.

Nükleer santrallarda son durum

Ukrayna'nın işgalden önce 15 adet çalışabilir durumda nükleer reaktörü olduğunu hatırlatalım. UNDDK'nin 5 Mart 2022 sabahında yaptığı güncellemeye göre, halihazırda elektrik üretimine devam eden reaktörler şunlar: Zaporijya'da 2 ve 4 numaralı reaktörler, Rivno'da 2,3 ve 4 numaralı reaktörler, Hmelnitski'de sadece 1 numaralı, Güney Ukraynalı Santralı'nda isea 1 ve 2 numaralı reaktörler. 15 reaktörden 7'si devre dışı; çalışanlardan ikisi Rusya'nın kontrolünde. 2020 yılında nükleer reaktörler Ukrayna'nın elektrik üretiminin yüzde 51'ini karşılamıştı. Hepsi Rusya yapımı ve yakıtlarının yüzde 60'ı da Rusya'dan geliyor.

Ukrayna ve Nükleer Tehlike

Kutluhan Nesil ile Uyandırma Servisi programında, Ukrayna'daki nükleer santralların son durumunu, nükleer silah meselesini ve Türkiye dahil Avrupa'daki nükleer silahları konuştuk. (2 Mart 2022)













Ukrayna’nın nükleer belası

Özgür Gürbüz-BirGün/1 Mart 2022

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan savaş, nükleer enerjinin nasıl bir bela olduğunu hepimize bir kez daha gösterdi. Çernobil’i yeniden hatırladık ama bu savaştaki nükleer tehlike ne yazık ki Çernobil’le sınırlı değil. Ukrayna’nın dört nükleer santralı ve bu santrallardaki 15 reaktörü, Çernobil’den çok daha büyük bir risk dünya için.

Savaşın içinde nükleer geçen son dört günü hatırlayalım. Rusya Federasyonu’na ait birlikler Belarus üzerinden Kiev’e ilerlemeye karar verince ilk durak, dünyanın en büyük nükleer kazalarından birine ev sahipliği yapmış Çernobil Nükleer Santralı olmuştu. Zırhlı araçların radyoaktif serpintiye uğramış bölgeye girmesiyle radyasyon seviyesi 22 kat artmış ve spekülasyona neden olmuştu. Radyasyon artışı, 1986 yılındaki kazayla içindeki nükleer yakıtı eriyen dört numaralı reaktör ve yeni yapılan geçici nükleer atık deposundan değil, ağır araçların kaldırdığı tozdan kaynaklanıyordu. Ukrayna Nükleer Düzenleme ve Denetleme Kurumu’ndan (UNDD) gelen bu açıklama akla yatkın. Çernobil’deki yasak bölge bizim yaşadığımız bölgelerle kıyaslanamayacak düzeyde radyoaktif. Yıllar önce bölgeye gittiğimde, ormana, toprak yollara girmenin yasak olduğu, bazı bölgelerde yüksek seviyede radyasyon olduğu söylenmişti. Savaş öncesi bölgedeki arka plan radyasyon seviyesi saatte 3 milisievert civarında. Üç saat kalsanız bir tomografiye bedel.

Çernobil’in stratejik önemi olduğu da pek doğru değil. Kiev’e giden ve radyasyon yüzünden kimsenin yaşamadığı, 150 km uzunluğunda, düz bir yolun başlangıcında sadece. Sanırım, nükleer kazayı trafik kazasıyla veya tüpgazla kıyaslayanlara inananlar, 36 yıl sonra orada hâlâ radyasyon olmasına şaşırıyor. Değil 36, 36 bin yıl sonra da orada radyasyon olacak halbuki. Nükleer bela böyle bir şey.

Kontrolden çıkması elbette mümkün
Rusya Ukrayna savaşında bir başka tehlike de savaşın ortasında kalan nükleer santrallar. Yıllardır nükleer santralların savaş ve terör saldırılarında hedef olabileceğini yazıyorduk, şimdi dehşetle böyle bir şey yaşanmadan ateşkes ilan edilmesini bekliyoruz. Ukrayna’nın tamamen kapalı durumdaki Çernobil dışında 4 nükleer santralı ve buralarda 15 nükleer reaktörü var. Hepsi Rusya yapımı. 12 tanesi Akkuyu’da yapımı süren reaktörlerin biraz daha düşük güçteki VVER-1000 tipi reaktörler, kalan iki ise bugün hiç kimsenin istemeyeceği VVER-440 tipi. Çoğu tasarım ömrü 30 yıldan daha yaşlı ve asıl tehlike savaşın ortasında kalan bu reaktörler. Aklı başında kimsenin bu reaktörleri hedef alacağını düşünmüyorum. Ancak, savaşta bu reaktörlerin kazara hedef alınması, soğutma suyu veya elektrik kesintisi gibi nedenlerle kontrolden çıkması elbette mümkün.

UNDD’nin açıklamalarına göre 28 Şubat 2022 itibarıyla 15 reaktörden dokuzu çalışıyor. 23 Şubat’ta bu sayı 13’tü. Ukrayna, gördüğüm kadarıyla çatışmaların arttığı bölgelerdeki nükleer reaktörleri teker teker durduruyor. Ülkenin en büyük nükleer santralı Zaporijya’da beş gün önce altı reaktörden altısı çalışıyordu, şimdi bu sayı yarıya düştü. Rusya’nın kente girdiğine dair haberler var.

Size bunları anlatmıyorlar
Ukrayna’nın nükleer derdi bununla da sınırlı değil. Ukrayna nükleer yakıt ve nükleer atık konusunda da Rusya’ya bağımlı. Rusya ile yaşadıkları gerilim nedeniyle ABD’li Westinghouse şirketinden yıllar önce yardım isteseler de ülkedeki reaktörlerin yakıtının yüzde 60’ı hâlâ Rusya’dan geliyor(du). Kullanılmış yakıt çubukları da işlenmesi ve saklanması için 200 milyon dolar ödenerek Rusya’ya gönderiliyor[1].

Nükleer enerji gerek yakıt gerekse teknoloji açısından sizi üreticisine bağımlı kılıyor. Mersin’deki nükleer santral projesi iptal edilmezse, kullandığımız doğalgazın 3'te 1'ini, petrolün 5'te 1'ini, kömürün 3'te 1'ini aldığımız Rusya’ya nükleer enerjide de bağımlı olacağız. Akkuyu’yu “bağımsız”, “milli”, “yerli” gibi kelimeleri aralara sıkıştırarak pazarlayanlar size bunları hiç anlatmıyor.


[1] Ukraine’s nuclear impasse, Oleksandra Zaika, 26 Nisan 2021.

İklim Şurası’ndan nükleer ve gaz çıktı

Beş gün süren İklim Şurası’ndan iklim krizini durdurma değil nükleer ve doğalgaza destek kararı çıktı. Seragazı emisyonlarının bir numaralı sorumlusu kömür santrallarına ise dokunulmadı.

Özgür Gürbüz-BirGün/25 Şubat 2022

21 Şubat’ta Konya’da başlayan İklim Şurası tamamlandı. Yedi farklı komisyon başlığı altında dört gün süren toplantılar dün sonlandı. Türkiye’nin yılda 506 milyon tonu bulan seragazı emisyonlarını düşürmeyi ve 2053 yılında “net sıfır” emisyona ulaşmayı hedefleyen Şura’dan, kömür, doğalgaz ve nükleere devam kararı çıktı.

Meteororoloji Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve birçok sivil toplum örgütünün davet edilmediği ve bu yüzden de “asıl aktörlerin toplantıya çağrılmadığı” eleştirileriyle başlayan İklim Şurası’nın kararları ortaya çıkmaya başladı. Net sıfır hedefine ulaşmak için kritik öneme sahip Seragazı Azaltım Komisyonu’nun sosyal medyada paylaşılan sonuçları ise büyük hayal kırıklığı yarattı. Türkiye’nin, 2053 net sıfır hedefine ulaşmak için mevcut emisyonlarını en az 400 milyon ton civarında azaltması gerekirken, Şura’dan kömür santrallarına devam kararı çıktı. Kömürlü termik santrallarla ilgili öneri, teknik ve mali yeterliliği tartışmalı karbon yakalama yöntemi oldu. Şura’dan kömürlü termik santralları azaltma kararı bile çıkmazken, termik santral kaynaklı ısının kullanılması için teşvik verilmesi istendi.

DOĞALGAZ ÖNERİLDİ
Aynı komisyondan çıkan bir başka şaşırtıcı karar ise doğalgaz ve nükleer enerjiye yatırım çağrısıydı. Komisyon kararları arasında, “2053 net sıfır emisyon hedefleri doğrltusunda kaynak çeşitliliği ve enerji arz güvenliği perspektifinden emisyon azaltıcı alternatif yakıtlardan (doğalgaz, nükleer vb.) elektrik üretiminin artırılması değerlendirilmelidir” maddesi de yer aldı. Elektrik üretiminde kömürden sonra en çok seragazı emisyonuna neden olan doğalgazın arama ve üretim faaliyetlerinin artırılması da Şura’nın “iklimi korumak için” aldığı kararlardan biri oldu.

Yenlenebilir enerji kaynaklarının en üst düzeyde kullanılmasını öneren belgede, yeşil hidrojenin önceliklendirilmesi de istendi, böylece doğalgaz, kömür ve nükleer enerji gibi çevreci olmayan yöntemlerle hidrojen eldesine de açık kapı bırakılmış oldu. Ulaşım konusunda ise önerilen çözümlerin birçoğu kentlerde elektrikli ulaşımın yaygınlaştırılmasına aitti. Artan havayolu ulaşımı, alım garantili otoyol projeleri ve Kanal İstanbul gibi konularla ilgili bir öneri Şura kararları arasında yer almadı.