Zaporijya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zaporijya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Atom bombası yerine nükleer santral saldırısı

Özgür Gürbüz-BirGün/10 Nisan 2024

Foto: UAEA
İki yıldır Rusya’nın kontrol ettiği Zaporijya Nükleer Santralı, savaş başladığından bu yana tanıklık ettiği en büyük saldırıya maruz kaldı. Rusya’nın iddiasına göre Ukrayna’ya ait insansız hava araçları (İHA) üç ayrı noktaya saldırı düzenledi. Santralın altı numaralı ünitesinin çatısında yüzeysel kavrulma olduğunu Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) da teyit etti. UAEA Başkanı Rafael Mariano Grossi, “Altı numaralı ünitedeki hasar nükleer güvenliği tehlikeye atmamış olsa da bu olay reaktörün muhafaza sisteminin bütünlüğünü zayıflatma potansiyeline sahip ciddi bir olaydı” açıklamasını yaptı.

Uçak düşse bir şey olmazdan İHA ile reaktörün muhafaza sisteminin bütünlüğünün zayıflatılabildiği noktaya geldik. Nükleer yalanları çürütmek için bu cümleyi ayrıca not alınız. İki yıl boyunca Avrupa’nın en büyük nükleer santralında meydana gelen silahlı, toplu ve en son İHA’lı saldırılar bize gösteriyor ki nükleer santrallar savaşta hedef olabiliyor. Nükleer karşıtlarının yıllardır dile getirdiği ve medyanın büyük bir bölümü ile nükleer lobinin kulaklarını tıkadığı bu gerçek artık gün gibi ortada.

Nükleer santrallara düzenlenen saldırıların reaktörlere doğrudan zarar vermesi, elektrik kesintisine yol açması, jeneratörleri devre dışı bırakması, soğutma sistemine sarar vermesi gibi onlarca farklı sonucu olabilir ve bunlar da bizi bir başka Çernobil veya Fukuşima kazasına benzer bir durumla karşı karşıya bırakabilir. Bugün sistem karşıtı silahlı küçük grupların bile İHA’lara erişebildiğini düşünürsek, dünyadaki her nükleer santral çatışma zamanlarında bir hedef olabilir ve sahip olan ülkeye atom bombası atmak kadar bir etki yapabilir. Mersin’de, Sinop’ta nükleer santral isteyenler, bunu bir güç gösterisi sananlar Türkiye’yi tam tersine zayıflattıklarını da anlarlar umarım. 

***

Zaporijya Nükleer Santralı, 1984 ila 1995 yılları arasında elektrik üretmeye başlamış altı adet 1000 megavat gücünde üniteden oluşuyor. Rus teknolojisi bu reaktörlerin beşi tasarım ömürlerini doldurmak üzere. Saldırıya maruz kalan son reaktör ise 30 yaşında. Savaş nedeniyle reaktörlerin soğuk durdurma evresine geçirildi. Soğuk durdurma, reaktörlerin elektrik üretmediği, daha az miktarda soğutma suyuna ihtiyaç duydukları bir aşama. Bazı kaynaklar ise dört ve altı numaraları reaktörlerin, bölgedeki konutlara ısı sağlaması için “sıcak durdurma” aşamasında olduklarını söylüyor. Sıcak durdurma, reaktörün fisyon reaktörünün kendi kendine zincirleme reaksiyonu devam ettirme (kritiklik durumu) öncesindeki aşama. Sıcak durdurma seviyesinde daha çok soğutma suyuna gereksinim duyarsınız, basınç seviyesi yüksektir. O yüzden de risk daha fazla.

Zaporijya’daki tek risk İHA saldırısı sonucu reaktörlerdeki yakıtın açığa çıkması değil. İHA saldırısından birkaç gün önce santrala elektik sağlayan iki iletim hattından biri de top mermileriyle devre dışı kalmıştı. Santrala elektrik gitmemesi, olası bir kapatma durumunda reaktörlere gereken elektriğin dizel jeneratörlerle sağlanması anlamına geliyor. Jeneratörler çalışmaz, yakıt biterse siz de bitersiniz. Dizel jeneratörler bir yere kadar yardım edebilir çünkü mesele sadece reaktörler değil. Nükleer santrallarda kullanılmış nükleer yakıtların depolandığı havuzların da sürekli soğutulması gerekir. Yoksa orada da radyasyon sızıntısı olabilir. Fukuşima’da yaşanan sorunların hepsi çekirdek erimesi meydana gelen reaktörlerden kaynaklanmamış, kullanmış yakıt havuzları da soğutma suyu yokluğunda başa bela olmuştu.

Son bir söz de Ukrayna ve İHA’lara dair. Malum, Ukrayna’nın savaşta kullandığı İHA’ların bir bölümü Bayraktar ailesinin başında olduğu Baykar firmasına ait. Varsayalım ki bu İHA’lar Zaporijya saldırısında kullanıldı. Saldırı başarılı olsa belki bir başka Çernobil benzeri nükleer felaketle karşı karşıya kalacak, yine ülkemizin üzerinden radyasyon bulutu geçiyor mu geçmiyor mu diye endişe içinde yaşayacaktık. Baykar’ın ürettiği silahlar Türkiye’de kanserden ölümlerin artmasına neden olacaktı. Sahip olmakla övünülen silahların kendi halkının ölümüne neden olması, savaş severlerin aklını başına getirir miydi acaba? Elbette bahsettiklerim bir varsayım ama çok da hayalperest olduğumu kim söyleyebilir? Silahın ve silahlanmanın kutsanacak bir tarafının olmadığını anlamak için illa bu olayların yaşanması mı gerekiyor? 

***

Silah tüccarlarının elleri her zaman kanlıdır, silah tüccarının zenginine de fakirine de sahip olmak övünülecek bir şey değildir. Mesele bu bilinç düzeyine ete, süte ota radyasyon yağmadan, evimizin kapısına bayrak asılmadan önce ulaşabilmek.

Nükleer santrallar savaşta hedef oluyor

Özgür Gürbüz-BirGün/12 Ağustos 2022

6 Ağustos’ta Hiroşima’ya, 9 Ağustos 1945’te ise Nagazaki’ye atılan nükleer bombalar 200 binden fazla insanın öldürdü. Atom bombasının insanlığın en karanlık yüzü olduğunu öğrenmemizin üzerinden 77 yıl geçti. 77 yıl bizi daha iyi birer insan yapacağına tüm bildiklerimizi ve utancımızı unutturdu. Çok değil, bir hafta önce Ukrayna’da Zaporijya Nükleer Santralı bir kez daha topların hedefi oldu. Nükleer santrali hedef almakla bir atom bombasını uçaktan sivil halkın üstüne bırakmak arasında çok büyük fark yok. Çernobil veya Fukuşima gibi kontrolden çıkmış bir nükleer reaktörün “küçük çocuk” veya “şişman adam”dan pek farkı yok. 

Zaporijya’da son saldırı sonucunda nükleer santrala giden elektrik hattı zarar gördü. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, beş gün sonra hattın onarıldığını açıkladı. Nükleer santrallarda elektrik üretimini artırıp azaltmak ve acil durumda santralı durdurmak için elektriğe ihtiyaç duyulur. Dizel jeneratörlerce veya başka bir yerde üretilen elektriğin santrala ulaşması güvenlik tedbirleri arasındadır. Rusya’nın kontrolündeki bu dev santralda iki reaktör hâlâ çalışıyor. Santral sahasındaki binalar hedef alınıyor ve santrala giden dört dış elektrik hattından sadece bir tanesi görevini sürdürüyor. O da geçtiğimiz hafta beş gün çalışmadı. Bütün bunlar bilinmesine rağmen savaşan taraflar santralı hedef almaya veya üs gibi kullanmaya devam ediyor. Yeni bir dönemin başlangıcındayız. İlk çıktıklarında nükleer silah üretmek için kullanılan nükleer enerji santralları şimdi düşmanına nükleer silah atmanın bir yolu haline geliyor. Çılgınlık elbette ama adı üstünde savaştan, dünyanın en aptal eyleminden bahsediyoruz. Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurmaya çalışanlar, bunu da iyice düşünsünler.

SAVAŞLAR İKLİM KRİZİNİ DE KÖRÜKLÜYOR
Savaşlar ve savaş araçları insanlar kadar doğayı da hedef alır, bu yüzden de bir çevreci, ekolojist veya yeşilin savaş karşıtı ve pasifist olması kimseyi şaşırtmaz. Vietnam’ı hatırlayın. ABD’nin Vietnam’da kullandığı 20 milyon galona yakın portakal gazı aslında bitki öldüren bir asittir. Savaş sırasında 22 bin kilometrekarelik dev bir alan portakal gazına maruz kaldı. Binlerce insanın yanı sıra ağaçlar ve bitkiler de öldü. Dioksin de içeren bu gaz nedeniyle tüm bitkiler ve ağaçlar bir daha yeşermeyecek şekilde yanıp gittiler. Atık yakma tesislerinin dioksine neden olduğunu da bir parantez açıp hatırlatalım.

Perspectives Climate Group adlı danışmanlık şirketi, savaşların iklim krizine etkisini gösteren bir rapor hazırladı. Irak savaşı sırasında Kuveyt’te 1 milyar varil petrolün yakıldığını baz alarak atmosfere bırakılan karbondioksitin 320 milyon ton olduğunu hesaplamışlar. Türkiye 2020 yılında 370 milyon ton karbondioksiti atmosfere bırakmıştı.

Vietnam’da yok edilen Mangrov ormanları da fotosentez yoluyla içlerine hapsettikleri 300 milyon ton civarında karbondioksiti atmosfere bırakmış. Hesaplanması gereken doğrudan emisyonlar da var. Özellikle de hava ve deniz kuvvetlerinden bahsetmeliyiz. F-35 savaş uçağı her 80 kilometrede 1 ton karbondioksit açığa çıkarırken, bir muhrip saat başı 9 ton karbondioksit salıyor. Türkiye’de yaşayan bir kişinin yıllık karbon emisyonunun 5 ton olduğunu hatırlatalım. 80 kilometre giden bir otomobilin arkasında bıraktığı karbon ayak izi ise yaklaşık 10 kilogram. İklim zirvesine uçakla giden çevrecileri eleştiren medya, bu duyarlılığı neden her gün litrelerce yakıt tüketen savaş araçları konusunda göstermiyor acaba?

Savaşın yol açtığı yıkımı ölçmekte ilk akla gelecek unsurun emisyon olmadığını elbette biliyorum ancak, ölen canlıları, yıllar boyunca sürecek etkilerin yanı sıra savaşların iklimi değiştirdiğini de unutmamalıyız. Savaş karşıtı olmadan iklim koruyucusu olmak mümkün değil. Çevre ve ekoloji hareketinin özünde milliyetçilik, militarizm, şiddet, ayrımcılık, insan merkezcilik olamaz. Korumak istediğimiz doğa bir bütün. Kuşun, temiz havanın, okyanusun ülkesi yok.

Devlet destekli silah tüccarlarının ellerini ovuşturduğu bir çağdayız. Ukrayna’dan Tayvan’a kadar her yerde savaş davulları çalıyorlar. Daha çok silah satmaları için onlara daha fazla savaş gerek. Bizim ihtiyacımız olansa 1960’lardaki çiçek çocuklarının, 1 Mart tezkeresi öncesi yapılan eylemlerin ruhunu hatırlamak Hem “büyük insanlığı” hem de iklimi kurtarmak için.

Beş maddede Ukrayna’da nükleer kriz

Özgür Gürbüz-BirGün/8 Mart 2022

Harita: Bankwatch
Ukrayna’nın işgaliyle başlayan savaşın ortasında kalan nükleer santrallar dünyaya bir kez daha korku dolu anlar yaşattı. Zaporijya Nükleer Santralı’nın Rusya tarafından ele geçirilmesi sırasında çıkan çatışma ve kapalı Çernobil Nükleer Santralı’nın durumu herkesi endişelendirdi. Rusya’ya ait silahlı birliklerin kontrolünde çalışan nükleer santrallardaki Ukraynalı görevlilere telefon ulaşmak oldukça zorlaştı. Ukrayna’da son 12 günde yaşananları 5 maddede özetledik.

1. Çernobil’den bilgi almak zorlaştı
24 Şubat sabahında Rusya’nın Belarus’tan girerek ele geçirdiği Çernobil Nükleer Santralı’nda kontrol hâlâ Rusya’nın elinde. Dünyanın en büyük nükleer kazalarından birine neden olan santralda atık havuzu ve diğer depolama alanlarında kullanılmış yakıt ve birçok radyoaktif materyal bulunuyor. Ukrayna kaynakları, 12 gündür çalışanların stres altında olduğunu, vardiya değişimi yapamadıklarını belirtiyor. Çernobil Santralı’yla sabit telefon ve cep telefonu bağlantısı yok. Bilgiler, muhtemelen, gizlice yapılan görüşmelerden geliyor ve şu an için radyasyon seviyesinin tehlike sınırında olmadığını belirtiyor. 1986 yılındaki kazadan sonra radyoaktif serpintiye maruz kalan yasak bölgeden radyasyon verisi de alınamıyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), soğutma suyu ve atıklarla ilgili riskin düşük olduğunu vurguluyor ancak çalışanların baskı altında yanlış karar alabileceğine işaret ediyor.

2. Zaporijya Santralı Rusya’nın kontrolüne geçti
Zaporijya Nükleer Santral’ında çıkan yangın ve çatışma görüntüleri tüm dünyaya korkulu anlar yaşattı. Rusya’nın ele geçirdiği santralde Rus askerleri ile çalışanlar arasında gerginlik yaşanmıştı. Durum iki gün öncesine göre daha sakin ancak cep telefonu kullanımı ve iletişim sınırlandırılmış. Ukrayna Nükleer Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (UNDDK) göre radyasyon verileri normal seviyede. Silahlı askerlerin ve askeri araçların çalışanlar üzerinde stres yarattığına dikkat çekilmiş. Santralın ele geçirilmesi sırasında da stres kaynaklı tıbbi müdahaleler olduğundan bahsedilmişti. Vardiyaların yeniden düzenlendiği ve durumun görece iyileştiği hem UAEA hem de UNDDK tarafından açıklandı.

3. Santral hasar aldı mı?
Her iki kaynak da santralın aldığı hasarın bir sızıntıya yol açmadığını belirtse de bilgiler farklı. UNDDK çatışmayla ilgili iki önemli iddiada bulunuyor. 1 numaralı reaktör binasının hasar aldığını ve iki top mermisinin kullanılmış nükleer yakıtların bekletildiği "kuru depolama" tesisini vurduğunu öne sürüyor. UNDDK, hasarın büyüklüğü için ayrıca inceleme yapılması gerektiğini, yangına neden olan bombalamanın da eğitim binasında ciddi hasara yol açtığını yaptıkları yazılı açıklamada belirtmiş. Uluslararası Atom Ajansı'nın 5 Mart 2022 tarihli basın bülteni ise reaktör binası ve atık depolama tesisindeki hasardan bahsetmiyor ancak eğitim binasındaki yangından bahsediyor. Daha önceki güncellemelerinde (4 Mart 2022, Güncelleme 11) santrala saldırı sırasında iki kişinin yaralandığını da belirtmişti. Bu bilgiye Ukrayna kaynakları yer vermemişti.

4. Nükleer kaza riski
Nükleer santraların terör saldırılarında hedef olabileceğini gösteren birçok araştırma var. Zaporijya Nükleer Santralı’nda yaşanan çatışma, nükleer santralların kaza riski dışında savaşlarda da bilerek ya da bilmeyerek hedef olabileceklerini gösterdi. Nükleer endüstri, bu saldırıların Fukuşima ya da Çernobil gibi bir kazaya neden olmayacağını düşünüyor. Avrupa Nükleer Birliği Başkanı Leon Cizelj, “Bir başka Fukuşima olması için gerçekten de sert bir saldırı olması gerekir” diyor. Nükleer santralların güvenliği konusunda çalışan ve Nükleer Materyal Yönetimi Enstitüsü üyesi Edwin Lyman ise Endişeli Bilim İnsanları Birliği için yazdığı bir makalesinde, “Rusya’nın kasten Zaporijya’yı hedef aldığını bilmek mümkün olmasa da bütün nükleer santrallar dolaylı ateş sonucu kritik destek sistemleri veya çevreleyen tesislerde meydana gelecek bir hasar sonucunda nükleer erimeye ve radyasyon sızıntısına neden olabilir, bu da binlerce kilometrekarelik bir alanı kirletebilir” diyor.

5. Nükleer santrallarda son durum
Ukrayna'nın işgalden önce 15 adet çalışabilir durumda nükleer reaktörü vardı. UNDDK'nin 7 Mart 2022 sabahında yaptığı güncellemeye göre, halihazırda elektrik üretimine devam eden reaktörler şunlar: Zaporijya'da 2 ve 4 numaralı reaktörler, Rivno'da 2,3 ve 4 numaralı reaktörler, Hmelnitski'de sadece 1 numaralı, Güney Ukraynalı Santralı'nda ise 1 ve 2 numaralı reaktörler. 15 reaktörden 7'si devre dışı; çalışanlardan ikisi Rusya'nın kontrolünde. 2020 yılında nükleer reaktörler Ukrayna'nın elektrik üretiminin yüzde 51'ini karşılamıştı. Nükleer santralların hepsi Rusya yapımı ve yakıtlarının yüzde 60'ı da Rusya'dan geliyor.

Zaporijya Nükleer Santralı Rusya'nın kontrolünde

Özgür Gürbüz/5 Mart 2022

Ukrayna'nın en büyük nükleer santralında çıkan çatışma ve yangın dünyayı haklı olarak endişelendirdi.

Bugün, Ukrayna Nükleer Düzenleme ve Denetleme Kurumu (UNDDK) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) konuyla ilgili ayrı ayrı açıklamalar yaptı. Son durum hakkında daha fazla bilgiye sahibiz ancak soru işaretleri ve birbiriyle örtüşmeyen açıklamalar da var. Konuyla ilgili değerlendirmemi aşağıda bulabilirsiniz.

Zaporijya Rusya'nın kontrolünde
İki kaynak da Zaporijya Nükleer Santralı'nın Rusya Federasyonu tarafından ele geçirildiğini açıkça söylüyor. Santralda hâlâ Ukraynalı görevliler çalışsa da kontrol Rusya'da. Kontrolün Rusya'ya geçmesiyle çatışma sonlanmışa benziyor ancak
santralın içinde gergin saatler yaşanmış. Santrala bağlı direkt telefon hatlarından biri kesilmiş, diğeri çalışıyor. Ukraynalı yetkililere cep telefonuyla da ulaşılabildiğini her iki kurum da söylemiş (Rusya'nın ele geçridği Çernobil santralında ise kablolu telefon iletişimi yok, açıklanmayan yöntemlerle bilgi alınıyor). 

Santralda gergin bir durum var
Rusya'nın santralı ele geçirmesinden sonra gergin saatler yaşandığı belli oluyor. UAEA ve UNDDK, çalışanların yeniden vardiya sistemine geçtiklerinin altını çiziyor. UAEA Başkanı Rafael Mariano Grossi'nin, Ukrayna'daki nükleer santrallarda çalışanların dinlendirilmesi ve vardiyalı çalıştırılmasının önemine değinmesi ve  Rusya güçlerinin kontrol ettiği, Ukraynalı çalışanların yönettiği ZaporijyaNükleer Santralı'ndaki durumu "böyle çok uzun gitmez" (certainly cannot last for too long) şeklinde açıklaması bunun bir işareti. Özetlersek, vardiya sistemine dönülmüş, çalışanların detaylı teftiş yapmalarına da izin veriliyor bunlar iyi haber ancak orada bir gerginlik olduğu aşikar. Ukrayna tarafı, yorgunluk ve silahlı güçlerin bölgede olmasının hata olasılığını artırdığına dikkat çekmiş. Bir vardiyanın 24 saat çalıştığını, yaralı veya ölü olmasa da stres kaynaklı tıbbı destek almak zorunda olan çalışanlar olduğunu belirtmiş. UAEA, daha üstü kapalı açıklamalar yapmış.


UNDDK, Zaporijya'daki gerginliğin hata olasılığını artırdığını söylüyor.

2 numaralı reaktör yeniden devrede
5 Mart itibarıyla Zaporijya'daki santralda 6 reaktörden iki çalışır durumda. Biri önceden bakıma alınmıştı, kalan 3 reaktör ise durduruldu, soğuma süreci (reaksiyonun durması) devam ediyor. Bu son bilgi de oldukça ilginç çünkü yine UNDDK'nin 4 Mart 2022, saat 08.20'de yaptığı açıklamaya göre bugün çalıştığı söylenen 2 numaralı reaktör de durdurulmuştu. Neden reaktörü yeniden, yarım güçte olsa da, çalıştırma gereği duydular bunu bilmiyoruz.

UNDDK, 4 Mart 2022 açıklaması    

UNDDK, 5 Mart 2022 açıklaması

Radyasyon seviyesi normal
İki kaynak da radyasyon seviyesiyle ilgili tehlikeli bir durum olmadığını söylüyor. Nükleer endüstriye bu konuda tamamen güvenmem ama komplo teorilerine de yol açmamak gerekir. Şu anda haber alabildiğimiz iki kaynak bu iki kurum.

Reaktör binası ve atık deposu hasar aldı iddiası
UNDDK çatışmayla ilgili iki önemli iddiada bulunuyor. 1 numaralı reaktör binasının hasar aldığını ve iki top mermisinin kullanılmış nükleer yakıtların bekletildiği "kuru depolama" tesisini vurduğu açıklandı. Hasarın büyüklüğü için ayrıca inceleme yapılması gerektiği söylendi. Ayrıca, yangına neden olan bombalamanıneğitim binasında ciddi hasara yol açtığı belirtildi.

UNDDK, 4 Mart 2022, 15:30

Uluslararası Atom Ajansı'nın 5 Mart 2022 tarihli basın bülteni ise reaktör binası ve atık depolama tesisindeki hasardan bahsetmiyor ancak eğitim binasındaki yangından bahsediyor. Daha önceki güncellemelerinde (4 Mart 2022, Güncelleme 11) santrala saldırı sırasında 2 kişinin yaralandığını da belirtmişti. Bu bilgiye Ukrayna kaynakları yer vermemişti.

UAEA, 5 Mart 2022

Çernobil uyarısı
UNDDK, 5 Mart 2022 sabahı Çernobil ile ilgili de bir güncelleme geçti. Orada çalışır durumda bir reaktör yok ancak kontrol altında tutulması gereken, 1986'da büyük bir felakete yol açan 4 numaralı reaktör içinde erimiş yakıt ve kuru depolamada kullanılmış yakıt çubukları var. Ukraynalı yetkililer burada da gergin ortama, uzun çalışma saatlerine dikkat çekiyor ve durumun hataya davetiye çıkardığını söylüyor. Telefon hattı kopmuş, cep telefonu kullanımına anladığım kadarıyla izin verilmiyor ancak sınırlı bilgi akışı herhalde gizlice başkakanallardan yapılabiliyor. Bölgede ciddi miktarda radyasyon olduğunu biliyoruz ama şu anda yasaklı bölgeden veri alınamadığını belirtiyorlar. Bu da oldukça tedirgin edici açıkçası.

Nükleer santrallarda son durum

Ukrayna'nın işgalden önce 15 adet çalışabilir durumda nükleer reaktörü olduğunu hatırlatalım. UNDDK'nin 5 Mart 2022 sabahında yaptığı güncellemeye göre, halihazırda elektrik üretimine devam eden reaktörler şunlar: Zaporijya'da 2 ve 4 numaralı reaktörler, Rivno'da 2,3 ve 4 numaralı reaktörler, Hmelnitski'de sadece 1 numaralı, Güney Ukraynalı Santralı'nda isea 1 ve 2 numaralı reaktörler. 15 reaktörden 7'si devre dışı; çalışanlardan ikisi Rusya'nın kontrolünde. 2020 yılında nükleer reaktörler Ukrayna'nın elektrik üretiminin yüzde 51'ini karşılamıştı. Hepsi Rusya yapımı ve yakıtlarının yüzde 60'ı da Rusya'dan geliyor.