Özgür Gürbüz-BirGün/26 Şubat 2016
Türkiye’de bakanlar değişiyor ama enerjide politikasızlık değişmiyor. Dünya nereye gidiyor diye bakan yok; ezber metinler ve hamasetle zaman kaybediliyor. Süreç şöyle işliyor. Hükümetin enerji kurmayları her yıl yeni bir slogan bularak işe başlıyor. “Bu yıl HES’lerin yılı”, “enerji verimliliğinde seferberlik başladı” veya “nükleer enerjinin önünü açıyoruz” diye süslü püslü laflar üretiyorlar. Bazı gazeteci arkadaşların da desteğiyle bu sloganlar manşete çıkarılıyor ve oyun böyle sürüp gidiyor. Sonra enerji verimliliği Ayşe Teyze’ye kalıyor, hidro işi talana dönüşüyor, nükleer de santrali patlatacak birine teslim ediliyor. Nükleer deyince aklıma geldi, şu aralar bakanlıkta herkesin dilinde bu şarkı varmış: Başıma gelenler hep senin yüzünden (Putin), yıkıldım artık ben, sevemem yeniden…
Türkiye’de bakanlar değişiyor ama enerjide politikasızlık değişmiyor. Dünya nereye gidiyor diye bakan yok; ezber metinler ve hamasetle zaman kaybediliyor. Süreç şöyle işliyor. Hükümetin enerji kurmayları her yıl yeni bir slogan bularak işe başlıyor. “Bu yıl HES’lerin yılı”, “enerji verimliliğinde seferberlik başladı” veya “nükleer enerjinin önünü açıyoruz” diye süslü püslü laflar üretiyorlar. Bazı gazeteci arkadaşların da desteğiyle bu sloganlar manşete çıkarılıyor ve oyun böyle sürüp gidiyor. Sonra enerji verimliliği Ayşe Teyze’ye kalıyor, hidro işi talana dönüşüyor, nükleer de santrali patlatacak birine teslim ediliyor. Nükleer deyince aklıma geldi, şu aralar bakanlıkta herkesin dilinde bu şarkı varmış: Başıma gelenler hep senin yüzünden (Putin), yıkıldım artık ben, sevemem yeniden…
Sonra ne mi
olur? Dönüp dolaşır, yerli kömüre
döneriz. “Bizim yerli linyit kömürümüz
var ya” diye nutuklar atılır. İşte yine o oldu.
Afşin-Elbistan Termik A santrali. Foto: O. Gurbuz |
Türkiye’deki kalitesiz yerli linyit kömürünün hepsini yakma projesi de bir o kadar tutarsız. Nedenini de söyleyelim. Kentlerde ciddi bir hava kirliliği sorunu var, bilimsel çalışmalar santrallerin hava kirliliğine etkisini gösteriyor; bu bir. Kömür yaktıkça iklim değişikliğine yol açan karbondioksit çıkıyor, Türkiye’nin karnesi zaten korkunç; bu iki. Sen kömür yakmak için çevre standartlarını düşürdükçe memleketin her yerine ithal kömür santrali kuruluyor, firmalar için bir kömür cenneti yaratılıyor, dışa bağımlılık artıyor; bu üç. Kömürden nükleere, bu kirli yatırımları haklı çıkarmak için verdiğiniz rakamlar da birbirini tutmuyor; bu da dört!
Tutmayan rakamları
da açık açık yazalım. Bakan Albayrak’a göre, Türkiye’de arz güvenliğinin
sağlanması için 2023’e kadar elektrik üretiminin 414 milyar kilovatsaati bulması gerekiyor. Halbuki TEİAŞ’ın 2014
yılındaki projeksiyonunun düşük talep senaryosunda ihtiyaç 380 milyar kilovatsaat gösterilmişti. Yüksek talebi konuşmaya bile
gerek yok çünkü her yıl yaklaşık yüzde 5’lik artışa işaret eden düşük talep
senaryosunun bile çok uzağındayız. Türkiye’de
elektrik talebi artışının son üç yıllık ortalaması yüzde 3 civarında. Üretecek
santral olmasına rağmen artmayan üretim talebin olmadığının net göstergesi. Bakan
Albayrak’ın bu verileri bilmemesi garip. Ekonomi de kötüye gidiyor ve yakın
gelecekte talebin umulduğu gibi artmayacağını herkes görüyor.
Bakanın bütçe sunumundaki ilginç bir nokta da enerji talebinin az da olsa artıyor olmasının bir başarıymış gibi anlatılması. Bir hükümet elektrik talebinin artmasını neden ister, o da ayrı bir konu. Elektrik satışıyla uğraşanlar, bunun için yeni santral kuranlar daha çok kâr edeceği için talebin artmasını, böylece fiyatların yükselmesini isteyebilir. Mevcut hükümetin devletin elindeki santralleri özelleştirdiğini yani “kâr” etme niyetinde olmadığını hatırlarsak, bu isteğin başlı başına “ilginç” olduğunu görebiliriz. Herhalde hükümetimiz enerji işindeki şirketleri çok seviyor ve onların daha zengin olmasını istiyor.
Bakanın bütçe sunumundaki ilginç bir nokta da enerji talebinin az da olsa artıyor olmasının bir başarıymış gibi anlatılması. Bir hükümet elektrik talebinin artmasını neden ister, o da ayrı bir konu. Elektrik satışıyla uğraşanlar, bunun için yeni santral kuranlar daha çok kâr edeceği için talebin artmasını, böylece fiyatların yükselmesini isteyebilir. Mevcut hükümetin devletin elindeki santralleri özelleştirdiğini yani “kâr” etme niyetinde olmadığını hatırlarsak, bu isteğin başlı başına “ilginç” olduğunu görebiliriz. Herhalde hükümetimiz enerji işindeki şirketleri çok seviyor ve onların daha zengin olmasını istiyor.
Enerji
Bakanlığı’nın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunulan bütçesinden anladığımız,
hükümetin yine kömür gibi kara hayaller peşine düştüğü. Bu ülkenin enerji
dengesini, tasarrufla, enerjiyi verimli kullanarak ve kalanı da yenilenebilir
enerjiyle sağlaması hiç zor değil. Zor olan, bu yol tercih edildiğinde enerji
işinden para kazanan malum kişilerin ve şirketlerin değil halkın bütçesinin ve
sağlığının iyileşecek olması. Halkın mutluluğu bu hükümete ters galiba.
Haftanın anketi
Haftanın anketi
Bu hafta, Twitter hesabımdan, “Türkiye elektrik
üretiminde kömürü ön plana çıkarmalı mı” diye sordum, gelen yanıtların yüzde
93’ü “hayır” dedi. Hükümet Soma’yı, hava kirliliğini unutsa da bizim mini
ankete yanıt verenler unutmamış.