Özgür Gürbüz-BirGün/15 Şubat 2015
Adalet ve
Kalkınma Partisi zamanında yerli enerji kaynaklarına destek, enerji tasarrufu
gibi söylemler ya sözde kaldı ya da doğa talanını meşrulaştırmak için kullanıldı.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz’ın
koordinatörlüğünde hazırlanan, Türkiye Enerji Görünümü (TEG) adlı raporu
okursanız bu iddiamın verilerle desteklendiğini göreceksiniz. Birkaç gün önce yayımlanan
raporun son güncellemesi adeta “kral çıplak”
diyor.
Enerjide dışa
bağımlılık oranı 2000 yılında yüzde 67’lerdeydi. Şimdi yüzde 73,5. Sorgusuz
sualsiz yapılan yerli kömür ve HES yatırımları dışa bağımlılık oranını
düşürmüyor çünkü ulaşım politikaları petrol, kentleşme politikaları da doğal
gaz kullanımını teşvik ediyor. Sanayide ve konutlarda doğalgaz kullanımını
azaltacak en önemli hamle verimlilik ve tasarruf. Bunlar hükümetin ‘tüketerek büyüme’ programına uymuyor.
Türkiye düşen petrol fiyatlarına rağmen 2014’te 55 milyar doları enerji
hammadde ithalatına ödemiş. 2012’de ülkenin toplam ithalatın dörtte biri petrol
ve gaza aitti.
Elektrik
talebinin eskisi gibi artmadığını söyleyip duruyoruz. TEG raporu da bu noktaya
dikkat çekiyor. Elektrik tüketimi geçen yıl yüzde 3,7 oranında artmış. Son üç
yılın ortalaması yüzde 4’ü geçmiyor. Hükümetin
yaptığı tahminler bu oranların neredeyse iki katıydı. Bu yüzden de onlarca
enerji santraline lisans verildi. Elektrik talebi olmazsa bu santraller ne
yapacak? İşin garibi, lisans almış yeni santrallerin üçte biri doğal gazla
çalışacak. Dışa bağımlılıkta sorumlu ilan ettiğimiz ve büyük bir kısmını
Rusya’dan aldığımız doğal gaz. Bir o kadar da HES yolda. HES konusunda bir
uzlaşı sağlamadan, halkın tepkilerini dikkate almadan bu kadar çok lisans
vermenin şirketlerle halkı karşı karşıya getirmekten başka bir sonucu
olmayacak.
Rapor sadece
verilerden oluşmuyor, bazı öneriler de içeriyor. En çarpıcı önerilerden bir
tanesi, kangrene dönüşen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) çalışmalarında toplumsal
etkilerin de dikkate alınmasıydı. Yırca’da kesilen zeytin ağaçlarının sadece
çevreye değil, köylülere ve ülkeye de ekonomik, sosyal zararlar verdiğini hep
birlikte gördük. ÇED çalışmalarının kesilen ağaç başına bir bedel ödemekten
öteye geçmesinin zamanı geldi ve geçiyor.
Enerji sektörü
tüm dünyada hiç olmadığı kadar hızlı değişiyor. Buna rağmen hükümet, 20-30 yıl
öncesinin ezberleriyle hareket etmeye devam ediyor. İthal kömüre bile sınır
koymayan ama güneş enerjisine sınır ve bürokratik engeller koyan iktidarın
Türkiye’nin enerji sorununu çözeceği konusunda inancım giderek zayıflıyor.
İktidarın eleştirilere pek açık olmadığını bilmeme rağmen, ilk yıllarındaki
politikaların bundan çok daha mantıklı söylemler içerdiğini söylemeden
edemeyeceğim.
Yeni açıklanan
‘Stratejik Plan’da, önümüzdeki 4 yıl içerisinde yerli kömür üretiminin
neredeyse iki kat arttırılması, 23 bin megavatlık HES kapasitesinin de 32 bine
çıkarılması gibi hedefler var. Bu hedefler yeni sorunlar getirmenin ve vakit
kaybının ötesine gitmeyecek. Enerji tüketimini sınırlamadıkça, sınırlanan
talebi yenilenebilir kaynaklardan sağlamaya yönelmedikçe enerji politikaları
başarısızlığa mahkum. Türkiye çevreyle
uyumlu, enerjiyi akıllı kullanan ve üretimi şirketlere değil, halka devreden bir
enerji politikasını hayata geçirmek zorunda.
TEG raporu ve
önerilerine her noktada katıldığımı söyleyemem ama her güncellendiğinde alır,
okur ve çok faydalanırım. TMMOB yapısı gereği eleştirilere açık bir kurum. Keşke
Enerji ve Çevre bakanlıkları da benzer raporlar açıklasa, eleştirileri dikkate
alsa. İşlevsiz hale getirmek için üzerlerine yürüdükleri TMMOB’u kendilerine örnek alsalar birçok sorunu halledebilirdik.
#TMMOByeDOKUNMA
#TMMOByeDOKUNMA