Özgür Gürbüz-Yeşil Ekonomi/8 Nisan 2014
Türkiye’nin muhafazakar yapısı enerji sektörünü de etkiliyor. Yeniliklere pek açık olduğumuz söylenemez. Enerji konusu diplomalar üzerinden tartışıldığından olsa gerek, önerilen çözümler de çoğu zaman o diplomaların alınış tarihi kadar eski olabiliyor. Rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları ortaya çıktığında, “onlar bir şey üretemez, çalışmaz” denmesi de kanımıza işlemiş muhafazakarlığın bir eseriydi. İklim değişikliğini öğrenmek yerine inkâr etmek, sosyal maliyetleri hesaplamak yerine yok saymak da yine aynı zihniyetin meyveleri… “Bildik olan doğru, bilinmeyen ise yanlıştır” adeta bizim şiarımız olmuş. Ne yazık ki...
Türkiye’nin muhafazakar yapısı enerji sektörünü de etkiliyor. Yeniliklere pek açık olduğumuz söylenemez. Enerji konusu diplomalar üzerinden tartışıldığından olsa gerek, önerilen çözümler de çoğu zaman o diplomaların alınış tarihi kadar eski olabiliyor. Rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları ortaya çıktığında, “onlar bir şey üretemez, çalışmaz” denmesi de kanımıza işlemiş muhafazakarlığın bir eseriydi. İklim değişikliğini öğrenmek yerine inkâr etmek, sosyal maliyetleri hesaplamak yerine yok saymak da yine aynı zihniyetin meyveleri… “Bildik olan doğru, bilinmeyen ise yanlıştır” adeta bizim şiarımız olmuş. Ne yazık ki...
Yenilenebilir enerjinin
rüştünü ispat edip birçok ülkede şebekeye ciddi katkılarda bulunduğu ilk
yıllarda rüzgarı, güneşi yok sayanlar şimdi de yenilenebilir enerjinin
sınırlarını tartışmaya başladı. Bir parça yenilenebilir olsun ama bizim
bildiğimiz enerji kaynaklarının da yerini almasın dendi. Zaten yüzde 100
yenilenebilir enerji onlar için teknik açıdan hiç mümkün olmadı. Rüzgar
enerjisindeki lisans sürecini hatırlayın. Yapılan açıklamalara bakarak, bırakın
yüzde 100’ü, yüzde 5-10 seviyelerinin bile sorunlu olduğunu düşünürdünüz.
Danimarka’nın yüzde 100, Almanya’nın yüzde 80 yenilenebilir enerji hedeflerini
bu nedenle şimdilik bir kenara bırakalım. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (UEA)
birkaç hafta önce açıkladığı, yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekeye eklenmesinin
maliyeti ve teknik yönlerinin incelendiği raporunun* sonuçlarına bir bakalım.
UEA, rüzgar, güneş
gibi değişken ve sürekli üretim yapmayan kaynakların, o ülkenin yıllık üretimin
yarıya yakınını karşılamasının mümkün olduğunu söylüyor. Hatta bu oranların
üzerine de çıkabileceğini söylüyor ama bazı fosil ve nükleer sever
dostlarımızın kalp sağlığı için biz şimdilik yüzde 45’lik örnek üzerinden
gidelim. UEA’na göre yenilenebilirin toplam elektrik üretimindeki payının yüzde
45’leri bulması, uzun dönemde değişken üretim kaynakları olmayan bir sistemle
kıyasla, az bir ek maliyet getiriyor. Teknik açıdan da sorun yok. Şebekenin iyi
yönetildiği, esnek, değişken üretim yapan santrallerin, bildiğimiz baz yüklerin
yerini aldığı bir ortamda söz konusu ek maliyet megavatsaat başına sadece 11 dolar. Değişken yenilenebilir enerji
kaynaklarını yüzde 30’da tutarsanız, ek maliyet de megavatsaat başına 6 dolara kadar geriliyor. Uzun dönemli
projeksiyonlarda bu maliyetleri bile konuşmuyoruz çünkü karbondioksit ve
alternatif yakıtların (fosil, nükleer vs) maliyeti artıyor.
Raporun dikkat çektiği
bir başka konu ise bizim için çok daha önemli. Elektrik talebi hızla artan Çin,
Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerde, yenilenebilir enerjinin payının yüksek
olduğu sistemler çok daha düşük mali yüklerle gerçekleştirilebiliyor. Batı Avrupa
gibi talebin daha yavaş arttığı, üretim santrallerinin halihazırda kurulmuş
olduğu ülkelerde ise maliyet haliyle artıyor. Çünkü yapılan iş, bir anlamda
eskisini söküp yenisini kurmaya benziyor. Tükiye’de kurulu güce her yıl eklenen
rakamlara baktığınızda, bizim Brezilya ve Çin gibi avantajlı kategoride
olduğumuz ortada.
UEA, yenilenebilirin
payının yüksek oranlarda olduğu bir sistem kurulması için endüstri ile
politikacıların birlikte hareket etmesi gerektiğini söylüyor. Adeta tam 12’den
vurmuşlar. Dönüp memlekete bakıyorum. Un (yenilenebilir) var, şeker (yatırımcı)
var ama ortada helva yok. Ah, o muhafazakar aşçı yok mu o aşçı!
*The Power of Transformatio, IEA