Özgür Gürbüz-Yeşil Ekonomi/28 Mart 2015
Türkiye’nin Mersin ve Sinop’ta kurulmak istenen nükleer
santrallere ihtiyacı kalmadı. Ben söylemiyorum, TEİAŞ öyle söylüyor. Azalan elektrik talebi Mersin ve Sinop’ta
kurulmak istenen ve kurulu gücü 10 bin megavatı bulan iki nükleer santrali de
gereksiz kıldı.
Türkiye’de nükleer santral kurulması için Rusya ile 2011
yılında uluslararası anlaşma yapıldı. Aynı
yıl TEİAŞ tarafından yapılan elektrik talep projeksiyonu, ilk reaktörün devreye
gireceği 2020 yılında en düşük elektrik
talebinin 398 milyar kilovatsaat (kWs) olacağını
tahmin ediyordu. Hükümet bu abartılı talep senaryosunu gerekçe göstererek
nükleer santral işine girdi. Yine aynı yıl, Rusya ile Türkiye arasında nükleer
santral kurmak üzere anlaşma yapıldı. Sonuçta umulan olmadı. Türkiye'nin
elektrik talebi hiç de öyle düşünüldüğü gibi artmadı. Öyle ki, TEİAŞ 2014 yılında açıkladığı yeni projeksiyonda, 2020 için talep tahminini
333 milyar kWs'e düşürdü. Yani, Türkiye'nin 2020 yılındaki elektrik
ihtiyacı yaklaşık 65 milyar kWs azaldı.
Bu rakam Akkuyu'nun yıllık üretiminin (35 milyar kWs) iki katı! Bırakın
Akkuyu'yu, Sinop'ta yapılacak eş güçteki nükleer santrale de gerek kalmadı. Türkiye'de
ekonomi yavaşladı, tüketime dayalı modelin yarattığı, üretimden çok israfa
giden elektrik artışı da birkaç yıl önce tarih oldu. Yılda yüzde 7’lere
yaklaşması beklenen talep artışının abartılmış olduğunu defalarca yazdık. TEİAŞ
yeni projeksiyonunda bu oranları (hâlâ yüksek olsa da) yüzde 5’lere çekti. Zaman
bizi haklı çıkardı.
TEİAŞ Kapasite Projeksiyonu 2011 |
2014 yılında yine TEİAŞ’ın yaptığı talep projeksiyonunda aynı yıl (2020)
için beklenen elektrik talebini aşağıda görüyorsunuz. Üç yıl arayla yapılan
tahminler arasında 65 milyar kWs gibi devasa bir fark var. Türkiye’nin 2014
yılındaki elektrik talebinin (251 milyar kWs) dörtte birine denk düşen bir
tahmin hatasından bahsediyoruz. Bu hata ve hükümetin nükleer enerjideki
anlamsız ısrarı bizleri iki nükleer santral projesiyle başbaşa bıraktı. Sırada
bekleyen doğalgaz, HES ve kömür santrallerini saymıyorum.
TEİAŞ Kapasite Projeksiyonu 2014 |
Akkuyu’daki proje gecikiyor. Bunun bir nedeni Rusya’nın
yaşadığı mali kriz. Projenin ilk yatırım finansmanı 25 milyar doları buluyor ve
hepsi Rus devlet şirketi Rosatom tarafından karşılanacak. Santralin mülkiyeti
de onlarda kalacak. Rusya’nın kasasında para yok. O yüzden çok acele
ettiklerini sanmıyorum ama santral geciktikçe Türkiye’nin projeden vazgeçme
riski de artıyor.
Türkiye, Rusya'ya üretilecek elektriği 15 yıl boyunca
satın alma garantisi verdiği için şimdi kara kara düşünüyor olmalı. Satın alacağı elektriği talep olmayınca
kime satacak? Üstelik Rusya'ya verilen alım garantisi kilovatsaat başına
12,35 dolar sent. Anlaşma imzalandığında Merkez Bankası dolar kuru 1,52 TL’yi
gösteriyordu. Çivisi çakılmayan
nükleerin üreteceği elektriğe sadece kur farkından yüzde 70 zam geldi! Piyasadaki
elektrik fiyatının üstünde ve dolar arttıkça nükleer daha da pahalılaşıyor.
Türkiye gecikmeyi bahane ederek anlaşmadan vazgeçerse, bilmeden girdiği bu
nükleer bataklıktan ve abartılı talep senaryolarının kendisini düşürdüğü
tuzaktan bir anda kurtulabilir. Sinop anlaşması zaten Meclis’ten geçmedi, bu
bir şans.
Akkuyu Nükleer A.Ş. bu riskin farkında olmalı.
Televizyonlarda gösterdiği reklam filmi, hükümet üzerinde seçim öncesi baskı
yaratmayı amaçlıyor gibi. Sanki, “Buyrun size propaganda malzemesi, bizi yolda
bırakmayın” diyor. Çivisi çakılmamış santral açılmış gibi reklam filmi
çekmişler. Bu film kamuoyu yoklamalarında yüzde 70’leri bulan nükleer
karşıtlarının aklını çelemez. Aksine daha fazla kişiyi nükleer maceradan
haberdar etti, kızdırdı. Olmayan elektrik talebi de cabası.