Performans etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Performans etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İklimde en kötü 11 ülke arasına girdik

Ülkelerin iklim değişikliğini durdurma konusundaki çabalarını değerlendiren İklim Değişikliği Performans Dizini açıklandı. Geçen yılki değerlendirmede 47. sırada yer alan Türkiye, üç sıra gerileyerek en kötü 11 ülke arasına girdi.

Özgür Gürbüz-BirGün/11 Aralık 2018

Polonya’da devam eden iklim müzakerelerinin ikinci ve son haftası ülkelerin iklim karnesinin açıklanmasıyla başladı. Germanwatch, New Climate Institute ve Climate Action Network adlı üç örgütün hazırladığı rapora göre en iyi performansı gösteren ülkeler İsveç, Fas ve Litvanya olurken, sonunculuğu Suudi Arabistan aldı. Türkiye ise 60 ülkenin yer aldığı değerlendirmede geçen yıla göre üç sıra gerileyerek 50. sıraya yerleşti ve en kötü 11 ülke arasında yer aldı.
2005 yılından beri her yıl açıklanan rapor, ülkelerin seragazı emisyonlarına, yenilenebilir enerji yatırımlarına, enerji kullanımına ve iklim politikalarına bakıyor. Emisyonlar, ülkelerin aldığı notu yüzde 40 oranında etkilerken, diğer üç kalemin her biri ülke puanına yüzde 20 oranında etki ediyor.

Fas, örnek ülke olmaya devam ediyor
Photo: Germanwatch
Gelişmiş ülkelerin emisyonlarının beş yıllık azalışın ardından 2018’de yeniden artışa geçmesinin beklenmesi bu ülkelerin notlarını etkiledi. İlk üç dereceyi hak eden ülke yine olmazken, İsveç, 4. olarak listenin başındaki yerini korudu. Fas ise iklim konusundaki çalışmaları nedeniyle İsveç’in hemen arkasına yerleşti. Fas’ın bu kadar iyi derece almasının nedenini sorduğumuz Germanwatch kuruluşunun Kıdemli Danışmanı Jan Burck, Fas’ın en iyi performans gösteren ikinci ülke olmasını, kendisine net hedefler koyup bunları sürekli ölçmesine ve yenilenebilir enerjinin payını ciddi oranda artırmasına bağlıyor.

Türkiye politika değişikliğine gitmeli
Jan Burck, Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımları konusunda lider ülkelerden biri olmasına rağmen seragazı emisyonlarının yüksekliği ve fosil yakıt (petrol, kömür ve doğalgaz) kullanımının hâlâ yüksek oranlarda olması ve belirgin bir uluslararası iklim politikasının olmayışı nedeniyle son sıralarda yer aldığına dikkat çekiyor. “Her şey poltikalarla ilgili, Türkiye politika değişikliğine gitmeli. Fosil yakıtlara verilen sübvansiyonu durdurup, ithalata son vermeli” diyen Burck, Türkiye’nin Ek-1 ülkeleri listesinden çıkarılma isteğinin bu yılki değerlendirmede yer almadığına, Gelecek yıl Türkiye’nin zaten kötü olan politikalar notunun biraz daha geriye gidebileceğine de dikkat çekiyor.
Almanya orta sıralara geriledi
Performans değerlendirmesinin ilginç sonuçlarından biri de yenilenebilir enerji yatırımlarıyla öne çıkan Almanya’nın, kömür ve ulaşım sektörünü karbonsuzlaştırma konusunda net bir karara alınamaması nedeniyle 22. sıradan 27. sıraya gerilemesiydi. Çin’in ilk kez bu değerlendirmede 33. sıraya çıkarak en kötüler arasından kendini kurtarması ise uzmanlar tarafından olumlu bir gelişme şeklinde değerlendirildi. Hindistan’ın da 11. sıraya yerleşmesi karamsar tablonun umut veren tarafı oldu.

En kötü performans gösteren 10 ülke arasında en düşük notu Suudi Arabistan aldı. 100 üzerinden 8,82 alabilen Suudi Arabistan’ı, ABD ve İran izliyor. En kötü 11 ülke arasında dünyanın en büyük kömür üreticilerinden Avustralya; gaz ve petrol ihracatçıları Rusya, Kanada, Kazakistan ile Güney Kore, Tayvan, Malezya ve Türkiye bulunuyor.

Marina, Ulay ve Barış

Özgür Gürbüz-BirGün/17 Mart 2013

Marina Abramoviç bir sanatçı. Performans sanatçısı, Yugoslavya doğumlu. Sanatını var eden en önemli etken kendisi. Performans sanatının odak noktasında çoğu zaman sanatçının kendisi yer alır. Rol yapılmaz, izleyicinin önüne hayatın ta kendisi konur. Kimi zaman izleyici de bu sanatsal gösterinin bir parçası olur. Tıpkı Marina’nın 2010 yılındaki gösterisinde olduğu gibi.

2010 yılında New York Modern Sanatlar Müzesi’nde bir performans sergileyen Abramoviç, 736 saat 30 dakika boyunca bir masanın kenarında oturdu. Karşısındaki boş sandalye ise sanatseverlere ayrıldı. “Sanatçı burada” adını taşıyan gösteri boyunca isteyen herkes Abramoviç’in karşısına oturdu ve hiçbir şey konuşmadan bir süre sanatçıyla göz göze geldi. Bir yabancıyla karşı karşıya oturduğunuzu ve bir tek kelime bile konuşmadığınızı düşünün. Marina, günler boyunca yüzlerce yabancıyla karşı karşıya geldi. Kim olduklarını bilmeden, adlarını sormadan sadece bakıştılar. Gözleriyle konuştular. Marina herkese aynı şekilde baktı; sadece ve sadece bir kişiye aynı şekilde bakamadı.    

O kişi Ulay’dı. Ulay herkes gibi sırasını bekledi. Yavaşça Marina Abramoviç’in karşısına oturdu, başını, “ne haber” dercesine yana doğru hafifçe salladı. Bakıştılar. Marina Ulay’a herkese baktığı gibi bakmıyordu. Ulay başını bir kez daha hafifçe yana doğru attı. Bu defa, “işte böyle, hayat” der gibiydi. Marina’nın gözleri doldu. Ulay’ın içi titredi. Marina saatleri güne çevirdiğinizde 30 gün süren performansı boyunca hiç yapmadığı bir şeyi yaptı. Ellerini masanın üzerinde kaydırarak Ulay’a uzattı. Ulay Marina’nın ellerini tuttu. Gösteriyi izleyenler Marina’nın gözyaşlarının arasına alkışlarını fırlattılar. Ulay’ın yürek atışlarına tempo tuttular. Aşkı alkışladılar, gördüler…

Ulay’ın gerçek adı Frank Uwe Laysiepen. O da bir performans sanatçısı, 1943’te Solingen’de doğmuş, Almanyalı. Marina ve Ulay’ı bir araya getiren de aslında bir performans; aşk. Hissederek içinde var olursanız size bir masa, iki sandalye ve saatler yeter. Hissetmezseniz, bibirinizi görmediğiniz an yiter gider. İki sanatçı uzun yıllar, 1976 ile 1989 arasında birlikte yaşadı. Birlikte ürettiler ama 89 yılında ayrılmaya karar verdiler. Ayrılıkları da sanatsal üretimlerinin bir parçası oldu. İlişkilerini bitirmek için her biri Çin Seddi’nin bir ucuna gitti. Oradan birbirlerine doğru yürümeye başladılar. Her biri 2 bin 500 km yürüdü. Çin Seddi’nin üzerinde buluştuklarında son bir kez birbirlerine baktılar ve ayrıldılar. Ta ki 2010’da Ulay Modern Sanat Müzesi’nde Marina’nın karşısına çıkana kadar. 21 yıl sonra.

Barış için
Bu öyküyü belki çoğunuz biliyorsunuz, belgeselini izlemiş olabilirsiniz. Benim bu inanılmaz öyküden Barış sayesinde haberim oldu. Barış mı kim? Barış, Sevgili Sevin Okyay’ın tabiriyle bir “elf”, Yüzüklerin Efendisi’ndeki ruhları iyilik dolu insanlardan biri. Barış şimdi gurbet yolcusu. Barış gittiğinde yokluğunu daha iyi anlayacağımı biliyorum o yüzden gitmeden kendisine teşekkür etmek istedim. Mekanikleşen beni, kültür ve sanatla arada sırada da olsa kendine getirdiği için. Sizin de Barış gibi bir dostunuz varsa elinizden kaçırmayın. Müzakere mi edersiniz, çok bilen insanlara mı sorarsınız, bilemem. Müzakere notlarınız açığa çıkarsa çıksın, aldırmayın. Barış bir giderse onu çok arar(sın)ız. Bizim “Elf Barış” gidiyor ama umudum var, bir gün geri dönecek. Siz de hem “barışınıza” hem de umudunuza sahip çıkın. Herkese bir Barış, bir Marina veya Ulay lazım.

Not: Marina ile Ulay’ın Modern Sanatlar Müzesi’ndeki buluşmasını izlemek isterseniz Youtube’dan “Marina Abramović e Ulay - MoMA 2010” başlıklı videoyu izleyebilirsiniz.