CHP’nin değişim sürecinden çıkarılacak dersler

Özgür Gürbüz-BirGün / 8 Kasım 2023

Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası CHP ‘tu kaka’ ilan edilmişti. Ana muhalefet partisi rolü bile tartışılıyordu. Özgür Özel ve ekibinin başarısından sonra CHP’nin muhalefetin güçlü bir bileşeni olma olasılığı tekrar belirdi. Bunu yapan da genel başkan değişikliği değil, değişimin giderek zorlaştığı ve kabullenmenin arttığı Türkiye’de, bir siyasi kuruma bağlı kişilerin özgür iradeleriyle seçim yapabilmeleriydi. Çıkar ilişkileri, manipülasyon ve yalanlarla dolu siyasette ‘özgür irade’nin başkaldırısı önemli bir umut kaynağı oldu.

Şimdi herkes Özgür Özel’in muhalefeti yeniden birleştirip, iktidara bir seçim yenilgisi yaşatıp yaşatamayacağını soruyor. Yanıtını muhtemelen yerel seçimlerden önce alamayacağız. Umutsuzluk hastalığına yakalanmış muhalifleri hasta yataklarından kaldırdığı ve yüzleri güldürdüğünü ise sanırım hepimiz görüyoruz.

Türkiye’de muhalefeti iktidara taşıyacak formülü bulmak kolay değil, işin içinde ittifaklar, atılması gereken cesur adımlar var. Öncesinde ise yapılacak bazı basit ama önemli işler var. Gündemde CHP olduğu için onun üzerinden örnekler vermek daha anlamlı ama iktidara yürümeyi hedefleyen her partinin ‘yapılacaklar’ defterinde olması gereken bir liste bu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan çekilmesine karşı çıkan partililere ait görüntü, işe nereden başlanacağını da anlatıyor aslında. CHP’nin karar alma mekanizmalarının çalışmadığına, organizasyon becerisini yitirdiğine yıllardır tanıklık ediyoruz. Sadece son seçim döneminden Kurultay’a kadar giden sürece bile baksak onlarca hata sayabiliriz. Muhalefetteki partilerin ilk işi, kurum içi çalışmayı sağlam temellere oturtmak olmalı. İktidara yürüyecek bir partinin çarkları kusursuz işlemeli ve bunu halka gösterebilmeli. Partiniz kuracağınız hükümetin ipuçlarını verir. Liyakat, planlama, iletişim stratejisi, teknolojik altyapı, işbölümü ve karar alma mekanizmaları sizin ülkeyi nasıl yöneteceğinizi de gösteren örnekler.

Şimdi, Özgür Özel’in ikinci tur sonunda başkanlığa seçildiğinin açıklanacağı anı hatırlayalım. CHP’nin 38, Olağan Kurultayı’nın Divan Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tüm çağrılarına rağmen boşalmayan bir kürsü vardı ekranlarda. CHP’nin 13 yıl sonra seçilen yeni genel başkanını kürsüde tek başına gösteren net bir kare göremedik. Özgür Özel konuşmasını bir kalabalığın içinde yapmak zorunda kaldı. Halbuki, bu karenin yeni bir liderin doğuşunu müjdeleyen ilk kare olması nedeniyle önemi büyüktü. Kürsünün etrafının boşaltılamaması, medya için uygun bir yerin ayarlanamaması partinin dağınıklığını ve etkisizliğini de gösteriyordu. Aynı sorunu, Kılıçdaroğlu’nun Yavaş ve İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı olacağını açıkladığı gün de yaşamıştık; Selvi Kılıçdaroğlu o karenin içinde kalmıştı. Bir seferlik bir hatadan bahsetmiyoruz. Kurultay’da düzeni sağlayamayan, medyaya vereceği fotoğraf karesini planlayamayan bir partinin seçimde sandıklarda organize olabileceğini, ülkede düzeni sağlayabileceğini düşünmek zor.

Organizasyon kabiliyeti ve iletişim stratejisini küçümsemeyin. CHP son seçimde yaptığı bu tarz hatalar ile hem seçimi kaybetti hem de gelecek seçimleri riske attı. Altılı Masa’nın adayını belirlemeyi son günlere bırakması, mutabakat metnini alelacele hazırlaması, küçük partilere verilecek milletvekili sayısını olası bir referanduma göre hesaplanmaması, kaybedilen seçim sonrası istifayı geciktirmek gibi onlarca hatayı yan yana koyduğumuzda bugüne nasıl geldiğimiz de görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı için iki önemli adayını, Yavaş ve İmamoğlu’nu, seçimin zora girdiği anlarda kamuoyuna açıklama yapmak için sahaya sürmesi ve onların imajını zedelemesi de bir sonraki seçimi bile etkileyecek hatalardı. Partinin basın sözcüsünün, genel başkan yardımcılarının, önde gelen kurmaylarının o gece neden sorumluluk almadığını ben hâlâ merak ediyorum. Muhalefetin tüm bileşenleri bu hatalardan ders çıkartmalı.  

Muhalefette doğruları kabul ettiremeyiz düşüncesiyle eğrilere razı gelme düşüncesi artık sona ermeli. Dünyada değişimi başlatan partilerin çoğunun çılgın fikirleri vardı. Almanya’da bugün iktidar ortağı olan Yeşiller, Avrupa’nın sanayi devinde, nükleer enerjiye karşı bayrak açarak ülkenin tüm enerji politikasının değişmesini sağladı. Neo-liberal politikaların kıskacındaki Türkiye’de halkın onları bu darboğazdan kurtaracak radikal fikirlere ihtiyacı var. Korkmamalıyız!

Halka doğrudan ve kesintisiz ulaşmayı başaracak bir örgütlenme, gözümüzde büyüttüğümüz endişe bulutlarını dağıtabilir. İktidarın medya ve manipülasyon gücüne meydan okuyabilir. Değişimi gösterenin isimler değil icraatlar olduğunu unutmayalım.

Hiç yorum yok: