Pestisit ve plastik tehlikesi bir arada

Özgür Gürbüz-BirGün / 22 Kasım 2023

“Suya atıyorlar su zehirleniyor, havaya atıyorlar hava zehirleniyor” diyor Hüseyin Girgin. Girgin,
Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Evciler köyünde meyve üreten bir çiftçi. Mahide Savran ise “satışını yapan insanlar geri toplayabilirler” diyor. Savran da çiftçi, Ayvacık’ın Gülpınar köyünde ekmeğini topraktan kazanıyor. “Düzgün yakmak gerekiyor, çocukları ellememeleri için de uyarmalı” diyor. Bayramiçli İsmail Çaycıoğlu ise Yurttaşlık Derneği’nin yaptığı röportajda, pestisit kutusundan su içen komşusunun oğlunun vefat ettiğini üzülerek anlatıyor. Hepsi, kimyasal gübrelerin plastik ambalajları nedeniyle ortaya çıkan tehlikeden bahsediyor. Tarlada bırakılan, suya karışan, yakıldığında havayı kirleten bu atıklar, büyük bir çevre ve sağlık sorunu yaratıyor. Sorunun kalıcı çözümü pestisitleri kimyasal olmayan alternatiflerle değiştirmek. Bir yandan da kullanımı devam eden pestisit içeren ambalaj atıklarını güvenli bir şekilde toplamak gerekiyor.  

Tarımsal üretimde kullanılan pestisitler, bitkilere zarar verme potansiyeli taşıyan böcekleri, yabani otları yok etmek için kullanılan kimyasal bir zehir. Genelde plastik ambalaj içinde satılıyor. Kullanıldıktan sonra içinde kalan zehrin canlılara, doğaya bulaşması olasılığı nedeniyle atıklar da herkes için tehlike arz ediyor. Pestisitin kendisi de onu taşıyan ambalaj da kötü. Yurttaşlık Derneği de bu yüzden, ‘Daha Çok Sorumluluk Daha Az Plastik’ adlı projesi ile Kazdağları ve Edremit Körfezi havzasında, tarımsal üretimde plastik kirliliğini azaltmak için bir çalışma yürütüyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu (GEF) da destekliyor.

Çalışma kapsamında, Çanakkale ve Balıkesir’in beş ilçesinde, aralarında çiftçilerin, pestisit üreticileri ve bayilerin de olduğu saha çalışmaları yapılmış. Sonuçlar, en akılcı bertaraf yönteminin, çiftçilerin gerekli önlemleri alarak atıkları belirli merkezlerde toplaması, buradan da belediyelerin kontrolünde geçici atık merkezine götürülmesi olduğunu gösteriyor. Bunun için de yeterli konteynır, toplama merkezi ve atıkların geri dönüşümü veya berterafını yapacak tesislere ihtiyaç var. Türkiye’de yılda 25 milyon 184 bin ton gübre torbası ve 3 milyon ton pestisit kabı tüketiliyor. Çevre ve Tarım bakanlıklarının en acil işlerinden biri bu tehlikeli atıkları toplamak olmalı. Diğer plastik atıklar için de gündemde olan ama hayata geçirilmeyen depozito uygulaması bu tehlikeli atıkların toplanmasında da çözüm olabilir.

Birkaç hafta önce Heinrich Böll Stiftung Derneği’nce yayımlanan Pestisit Atlası’nda en yoğun pestisit kullanımının Adana, Antalya, Aydın, Bursa, İzmir, Manisa ve Mersin’de olduğu belirtilmişti. Bu bölgelerde de tarımsal üretim alanlarında benzer sorunlar yaşanıyor. Mesele bir bölgeyle ilgili değil; ülke çapında uygulanacak kararlara ihtiyaç var.

Pestisit Atlası raporunun Türkiye bölümünü hazırlayan Dr. Bülent Şık, pestisit ve kalıntılarından en çok çocukların etkilendiğine dikkat çekiyor. Raporda, Avrupa Birliği yasakladığı pestisit türlerinin üretimi ve ihracatıyla ilgili önlem almaması nedeniyle eleştiriliyor. Lüksemburg ve Danimarka ise pestisit kullanımını hızla azaltan örnek ülkeler. Türkiye’de ise var olan yasaklar bile uygulanmıyor. Yasaklanmış pestisit etken maddelerine Türkiye’den ihraç edilen gıda ürünlerinde rastlanınca biz de ne yediğimizi anlıyoruz. Birçok yasak da Avrupa’dan çok sonra yürürlüğe giriyor. Çocukların bilişsel yeteneklerine zarar verdiği için 2016’da AB’de yasaklanan klorpirifosinin, Türkiye’de 21 Mayıs 2020’de yasaklanması gibi.

Pestisit ve plastik kirliliğini, Avrupa’dan gelen son atık verileriyle birlikte düşünmeliyiz. Avrupa’nın ‘geri dönüştürülebilir plastik atıklarının’ gönderildiği ülkeler arasında Türkiye birinci sırada. Tehlikeli plastik atıklarımızı tarladan toplayamadığımız gibi, yurtdışından da atık alıp duruyoruz. İthal edilen bu atıkların, bir süre sonra ‘nedeni bilinmeyen’ bir yangınla havamızı, toprağımızı ve suyumuzu zehirleyeceklerini hepimiz biliyoruz halbuki.

Atık ithalatını durdurmak, tarlalardaki zehirli plastik atıkları toplatmak, plastik şişelere depozito koymak ve pestisit kullanımını azaltmak belki de bir yasaya, karara bakıyor. Biz de o kararı alacaklara bakıyoruz ama ortada yoklar. Çevreyi koruyalım deyince hepsi makam arabalarına saklanıyor, askerini, jandarmasını üzerimize gönderiyor. “Sıfır atık” deyince sahnedeki yerlerini alıyorlar. O zaman hep birlikte bağıralım: Sıfır atık!   

Hiç yorum yok: