Özgür Gürbüz-BirGün/23 Nisan 2018
Foto: Cephir |
Çernobil
nükleer santralındaki kazanın üzerinden 32 yıl geçti. Santralın çekirdek
erimesi yaşanan reaktörünün üstü iki yıl önce dev bir beton-çelik karışımı
lahitle örtüldü. Çünkü içeride hâlâ radyasyon var. Sadece reaktörün erimiş
kalbinde değil, santralı merkez alan 30 kilometre yarıçapındaki bir alanda
toprakta, ağaçta, suda radyasyon var. İnsan ömrünün onlarca katı bir süre
boyunca yaşamı tehdit edecek radyasyon denen o illetin korkunç yüzünü ilk kez
12 yıl önce Çernobil’e gittiğimde görmüştüm. Betonla, çelikle ve yalanla
örtülecek bir mesele olmadığını o zaman daha iyi anladım. Şeffaf, yaşamı
savunan, demokratik yönetimlerde, nükleer enerjinin var olamayacağını da.
Sinop
Valiliği, provokasyonları ve güvenliği bahane edip dün Sinop’ta yapılması
gereken mitingi yasaklamasaydı şimdi bu satırlarda izlenimlerimi okuyacaktınız.
Ankara Valiliği de farklı davranmadı. 1 Mayıs İşçi Bayramı için hazırlanan bazı
slogan ve afişlerin “anlamının anlaşılamadığı” gerekçesiyle tekrar gözden
geçirilmesini istedi. Yasakladı aslında… Yasaklananlar sloganlar arasında
“Nükleer Santral İstemiyoruz” da var. Valiliğin kafasını karıştıracak kadar
anlaşılamaz olduğu kesin. Hükümetin kontrolündeki medya sabah akşam nükleer
enerji hakkında yalan bilgiler yayarken ve halkı “biz nükleer isteriz”
dedirtmeye çalışırken “istemiyoruz” diyen bir sloganın ülkedeki her beyni
kontrol ettiğini sananlar tarafından anlaşılamaması şaşırtıcı değil.
Nükleer enerji
doğası gereği demokrasiyi sevmez. Demokrasi de onu sevmez zaten. Nükleer
santrallardaki ufak sızıntıların duyulmaması, bilinmemesi gerekir. Halkın
bağımsız örgütler vasıtasıyla denetimlere katıldığı, şeffaf toplumlarda nükleer
barınamaz. Nükleer enerjinin maliyetinin, 244 bin yıl radyoaktif kalan
radyoaktif atık sorununun kamuoyunun gözleri önünde tartışıldığı bir ülkede
nükleer santrale evet diyen kalmaz. Dört yıl için seçtiğiniz bir hükümet, nasıl
olur da bizden sonra gelecek yüzlerce kuşağı ilgilendiren bir konuda karar alma
hakkını kendinde görebilir? İşte size çocuklarımızın bayramını kutladığımız bir
23 Nisan sorusu! Bu soruyu tartışabilecek çok az demokrasi var dünyada. Nükleer
enerjinin pahalı olduğunu, radyoaktif atıkların yok edilemediğini ve bir
nükleer kazanın nelere yol açacağını bilen herkes nükleere “hayır” der. Hele de
elektrik üretmenin onlarca daha temiz ve ucuz yolunun olduğunu öğrendiğinde.
Bu yüzden de
nükleer enerji televizyonlarda canlı yayınlanan ve iki tarafın bir araya getirildiği
açık oturumları sevmez. Bakınız Türkiye. Son yıllarda hükümetin elindeki
kanallarda bir nükleer karşıtı gördünüz mü? Bırakın sadece nükleer enerjiye
karşı birini konuşturmak, bir tartışma programını bile kaldıramaz nükleer
enerji. O gün kaybederler. O yüzden de Enerji Bakanı, Mersin ve Sinop’a nükleer
santral kurmak isteyen AKP yetkilileri, bir nükleer karşıtıyla tartışmaktan
kaçar. Hodri meydan! Canlı yayın şartıyla ben hazırım.
Fukuşima
öncesi 17 nükleer reaktörü olan Almanya’nın kazadan hemen sonra nükleer
santrallarının hepsini 2022’ye kadar kapatma kararı alması ve şu ana kadar
10’unu kapatması da demokrasi nedeniyledir. Merkel kazadan önce tam tersini
düşünen bir nükleerciydi. Kaza olduğunda hem gerçeği gördüğü hem de tüm
Almanya’da sokağa çıkan nükleer karşıtlarına yenik düştüğü için bu kararı almak
zorunda kaldı. İtalya ve Avusturya gibi ülkeler ise halk oylamalarıyla
nükleerden vazgeçti. Avusturya bitmiş reaktörü çalıştırmadan kapattı, İtalya
Çernobil sonrası 4 nükleer reaktörünün kapısına kilit vurdu. Demokrasi nükleeri
sevmez demiştik, sandıkta ispatlandı.
Nükleer enerji
bir ülkenin demokrasi seviyesini ölçmenin en iyi yollarından biridir. Bugün merkezden
alınmış kararlarla yeni reaktör yapanlar Çin, Birleşik Arap Emirlikleri,
Belarus gibi tek sesin hâkim olduğu yerler olurken, tartışan veya vazgeçenler
ise demokratikleşme sürecinde birkaç adım önde olan Belçika, Norveç, İsviçre,
Danimarka ve Yunanistan gibi ülkelerdir. Sinop Valisi ve onu kontrol eden
Ankara’nın mitingleri yasaklamasının ardında da bu korku var. Demokratikleşme
korkusu.
Bugün
mitingleri, sloganları yasaklayanlara en iyi yanıt da demokrasiye sahip
çıkılarak verilecek. Miting yaparak, basın açıklamalarına kitlesel katılımları
sağlayarak, duyulması istenmeyen sloganları atarak ve 24 Haziran’da çok
sesliliğe, demokrasiye karşı oy kullanarak. Oyunuzu nükleer santral yapanlara
vermediğinizde bilin ki bu ülkede asıl kazanan demokrasi olacak. Çünkü nükleer
enerji demokrasiyi sevmez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder