Özgür Gürbüz-BirGün/24 Temmuz 2015
UAEA Başkanı Amano ve İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Salihi. |
Anlaşma İran’a sivil nükleer programında bir rahatlama getiriyor. Nükleer silah üretimine gidebilecek uranyum zenginleştirme yolunu ise şimdilik tıkıyor. Yine de bu anlaşma hayra alamet değil. Çünkü ‘Nükleersiz Ortadoğu’ ideali bu anlaşmayla ciddi bir darbe aldı.
2011’e kadar
bölgedeki ‘nükleer varlık’ İncirlik
Üssü ve İsrail’deki nükleer silahlardan ibaretti. 2011’de bölgenin ilk nükleer
reaktörü Buşehr açıldı. Buşehr reaktörünün yapımına Alman şirketleri başlamış
ancak İran-Irak savaşı sırasında inşaat durmuştu. İran’ın politik duruşu
nedeniyle uzun bir süre kimse o reaktörü tamamlamayı göze alamadı. Ruslar ise
fitili ateşledi. Ortadoğu’daki nükleer yarışı başlatacak Buşehr reaktörünü
tamamlayıp, İran’a yakıt sağlamayı kabul etti. 2000 yılında nükleerden
vazgeçtiğini açıklayan Türkiye’nin 2004’te aniden nükleer santrali gündeme
almasında İran’ın payı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin de aynı İran ve diğer
Ortadoğu ülkeleri gibi elektrik üretimi için nükleere muhtaç olmadığı
rakamlarla ortada.
İran’ın
nükleer reaktöre sahip olması bölgedeki diğer ülkeleri de harekete geçirdi.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde üç nükleer reaktörün yapımına başlandı. Suudi
Arabistan’ın, Ortadoğu’da nükleer güç
payesini Şii İran’a bırakmayacağını herkes biliyor. Anlaşmanın mürekkebi
kurumadan Suudiler de Rusya ve Fransa’yla nükleer enerji konusunda işbirliği
anlaşmaları imzaladı. Mısır ve Ürdün’ün de aynı Türkiye gibi Ruslarla masaya
oturdu.
BP’nin bir ay
önce açıkladığı son verilere göre dünyanın en fazla gaz rezervine sahip ülkesi
İran’ın nükleer reaktör peşinde koşmasını anlamak zor. İki büyük doğalgaz
santraliyle tüm ülkenin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek Ürdün’ün nükleer
santral kurmak istemesi de ekonomik nedenlerle açıklanamaz. Evet, bu ülkelerin hiçbiri
nükleer silah yapacağını söylemiyor ancak nükleer santral ve silah arasındaki
ince bağın, gövde gösterisinin, nükleer santral iştahında önemli bir payı var.
Dünya, İsrail’in
Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme
Anlaşması’na (NPT) taraf olmayarak silah sahibi olmasını seyredince ortaya
bu tablo çıktı. Şimdi silah yapmayacağını uluslararası anlaşmalarla taahhüt
eden ancak geride birçok soru işareti bırakan İran, Ürdün ve Türkiye gibi
ülkelerle dolu bir Ortadoğu bizi bekliyor. Bu işten tek karlı çıkan da başta
Rus devlet şirketi Rosatom olmak üzere işsiz nükleer firmalar oldu. Bölgede
nükleer santral yarışını başlatan Rosatom’un İran’ın yarım kalan reaktörünü
tamamlaması, olmayan bir pazarı hareketlendirdi. Çin dışında yeni bir pazar
bulmakta zorlanan nükleer endüstri tüm risklerine rağmen Ortadoğu’ya girdi.
Bu riskler nükleer
silahlanma veya nükleer kazayla sınırlı değil. IŞİD gibi onlarca terör
örgütünün nükleer reaktörleri hedef alması artık bölgedeki olasılıklardan biri.
Ülkeler arası olası bir savaşta da nükleer santraller hedef olacak. 1981’de
İsrail’in Irak’ta yapımı süren nükleer reaktörü bombalaması, Irak-İran
savaşında Buşehr’in hedef alınması unutulmamalı. Bu terör ve savaş tehlikesi, yanlış
politikalarla Ortadoğu batağına sürüklenen Türkiye’yi de kapsıyor. Akkuyu olası
terör saldırılarının, komşu ülkelerle yaşanan sürtüşmelerin hedefi olabilir.
Ortadoğu’yu
nükleerden arındırmak için daha önce tek engel İsrail’di. Şimdi iş daha da
karıştı. İran’la yapılan anlaşmayı hayra yormak, kötünün iyisi diye
değerlendirmek uzun vadede başımıza gelecekleri görmemek olur. Nükleersiz
Ortadoğu hâlâ tek çıkış yolu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder