Özgür Gürbüz-BirGün/12 Haziran 2015
Türkiye’de muhalefetin
gönlünden geçen AKP’siz bir koalisyon. Bunu herkes biliyor. Türkiye’de
muhalefet bir kez daha ‘ne istemediğini’,
‘ne istediğinden’ daha iyi biliyor.
Öyle ama bu sorunu çözmüyor.
AKP’siz
koalisyon formülü bir tane. Yeterli çoğunluk için CHP, HDP ve MHP’nin birlikte
hükümet kurması gerekiyor. MHP ve HDP’nin yanyana gelmeyeceğini düşünürsek bu düşük
bir ihtimal. CHP, iki tarafla da uzlaşabilecek tek parti gibi. Dışarıda kalan
partinin hükümete güvenoyu vermesiyle bir azınlık
hükümeti kurulabilir.
MHP’nin,
CHP-HDP azınlık hükümetine güvenoyu vermesini seçmenine anlatması zor. HDP’nin
CHP-MHP hükümetine verdiği güvenoyunu açıklaması da. Yine de HDP içindeki yapılar
uzlaşma konusunda MHP’den daha ileride gözüküyor. Kısacası, içinden ‘adalet ve kalkınma’ geçmeyen en yüksek
olasılık, CHP-MHP azınlık hükümetine HDP’nin dışardan destek vermesi. Bu iş
elbet hatırla, emanet oyla açıklanacak kadar basit değil. Bir siyasi anlaşma
gerekecek.
Bu anlaşmanın,
çözülmeyi bekleyen Kürt sorunu, Anayasa değişikliği gibi nedenlerden dolayı dört
yıllık bir dönemi kapsayacağını düşünmek iyimserlik. Kurulacak azınlık hükümeti aslında bir seçim hükümeti olacak. Bu,
asgari müştereklerde anlaşılırsa aslında pazarlığı kolaylaştıran bir faktör
olabilir. Türkiye’nin 13 yıldır mahkum bırakıldığı antidemokratik rejimin
sonunu da getirebilir. Tek şart, her partinin ve seçmeninin bir süre fedakarlık
yapması.
MHP’nin
HDP’nin istediği Anayasa değişikliğine evet demeyeceği ortada.
HDP’nin ana
dilde eğitim talebini MHP kabul etmeyecek.
CHP zorunlu
din dersi kaldırılsın, seçmeli olsun dese büyük bir olasılıkla MHP itiraz
edecek.
Çözüm süreci
belki bir süre rafta bekleyecek.
Örnekler
çoğaltılabilir. Madalyonun diğer yüzüne de bakalım. Azınlık ya da seçim
hükümeti şunları yapabilir.
Seçim barajını
indirip, bir daha hiçbir partinin ülkeyi diktatör gibi yönetmesine izin
vermeyebilir.
Başkanlık
sistemi tartışmalarını çöpe atıp, Kaçaksaray’ı halkın kullanımına açabilir.
Hasıraltı
edilen yolsuzluk dosyalarını ortaya çıkarıp, gerçekleri ortaya çıkarabilir.
YSK’den RTÜK
ve TRT’ye kadar birçok kurumu özerkleştirebilir.
Sayıştay’ı
yeniden çalışır hale getirip, adalet sisteminde yapılacak gerekli
düzenlemelerle hukukun üstünlüğü yeniden sağlanabilir.
Nükleer
santral projelerini iptal edip, 77 milyonun hayatını kurtarabilir.
YÖK
kaldırılabilir, Cemevleri’ne ibadethane statüsü tanınabilir.
Olası kısa
süreli koalisyonların çevre konusunda kalıcı etki bırakması nükleer gibi belli
başlı projeler dışında zor. 3. Havalimanı iptal edilebilir. Hasankeyf, 3. Köprü
gibi konularda ise işlerin yarım bırakılması gibi cesaretli kararlar alınabilir
mi emin değilim. Yönetmelikleri, iklim müzakarelerini etkileyecek çalışmalar da
koalisyonun ne kadar süreceğine bağlı. Hepsinin ön koşulu ise anlaşmak çünkü
partilerin seçim bildirgeleri çevre konusunda çok belirgin ya da gerçekçi
olmayan ifadeler içeriyordu.
Bu kadarı bile
Türkiye’yi son 13 yılda yaşadığı karanlık günlere bir daha dönmemek üzere değiştirebilir.
Bunun için sadece partilerin değil onlara oy verenlerin de anlaşması gerek. Sosyal
medyada muhalefete oy verenlerin yazdıklarına bakarsanız asıl sorunun Meclis’te değil sokakta olduğunu görürsünüz. Kırmızı çizgilerin haddi hesabı yok.
Muhalefetin
AKP ile koalisyona karşı çıkmaları anlaşılır bir durum. Böyle bir koalisyonun
yukarıda saydıklarımızı gerçekleştirme şansı zor. Diğer seçeneklere karşı
çıkmalarını anlamak ise çok zor. Bir koalisyon olmazsa erken seçimden başka bir
seçenek yok. Böyle bir durumda aynı Meclis tablosunu kim garanti edebilir?
Yaşadığımız, takip ettiğimiz siyasi hayattan soğumamak elde değil ancak bu bile ‘kötünün iyisi’ diye bir seçenek olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Sokaktakiler işi yokuşa sürerek partilerini köşeye sıkıştırdıkça bu seçenek de ortadan kalkabilir. O nedenle önce sokakta asgari müşterekler üzerinden bir koalisyon kurulmalı. Biz bunu Gezi’de yapmıştık yine yapabiliriz.
Yaşadığımız, takip ettiğimiz siyasi hayattan soğumamak elde değil ancak bu bile ‘kötünün iyisi’ diye bir seçenek olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Sokaktakiler işi yokuşa sürerek partilerini köşeye sıkıştırdıkça bu seçenek de ortadan kalkabilir. O nedenle önce sokakta asgari müşterekler üzerinden bir koalisyon kurulmalı. Biz bunu Gezi’de yapmıştık yine yapabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder