Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 2 Aralık 2005
Türkiye'de küresel ısınma tartışmaları genelde Kyoto Protokolü'ne dahil olup olmama ekseninde yapılıyor. Ancak bu protokolün ne getirip ne götüreceği konusunun araştırılmasında ciddi bir eksiklik mevcut. Rüzgar Enerjisi ve Su Santralleri İşadamları Derneği (RESSİAD) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanır, protokolü imzalaması ile Türkiye'nin yeşil elektrik ihraç ederek ve emisyon ticareti yaparak yılda 20 milyar dolar kazanılabileceği görüşünde.
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, geçen hafta Ankara'da yapılan "İklim Değişikliğinin Türkiye'ye ve Sanayiye etkileri" panelinin açılışında, Türkiye'nin Kyoto'yu ancak ABD, Fransa ve İtalya kadar karbondioksit ürettiği zaman imzalayacağını söylemiş ve kimsenin Türkiye'den 1990 yılını baz almasını beklememesi gerektiğini dile getirmişti. Bu açıklamalar yeni bir tartışma başlattı.
Kyoto müzakere gündemine gelecek
Türkiye dışında tüm AB üye ve aday ülkeleri protokolü imzaladı. Bu nedenle protokol, AB katılım müzakerelerinde gündeme gelecek ve sürecin en önemli kalemlerinden birisi olacak.
Türkiye'nin 1990 yılında 130 milyon ton olan sera gazı emisyonları yüzde 63 oranında artış göstermiş. Çevre ve Orman Müsteşarı Hasan Sarıkaya ise bu rakamın yüzde 70-80'lerde olduğunu söylüyor. Türkiye'nin "Ulusal Bildirim Raporu" açıklandığında kesin bir rakam söylemek daha da kolaylaşacak ancak, yetkililer bu raporun 2006 sonundan önce hazırlanamayacağını dile getiriyorlar.
AB, Kyoto'ya taraf olurken kendi içinde değişik bir model geliştirdi. Ve, 2012 yılına kadar, 1990 yılı oranlarında yüzde 8'lik bir düşüşü taahhüt etti. Yüzde 8'lik ortak hedefe ulaşmak için her ülke ayrı hedefler belirledi. Bazı ülkeler emisyon indirimi yerine artışlarını sınırlandırmakla yükümlü kılındı. Türkiye üyelikten önce Kyoto'ya taraf olmak isterse, tüm pazarlığı kendi başına yapmak zorunda.
Emisyon ticareti yapabiliriz
Rüzgar Enerjisi ve Su Santralları İşadamları Derneği (RESSİAD) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanır ise Kyoto'nun Türkiye için çok karlı olabileceğini ileri sürüyor. Ültanır, Türkiye'nin Avrupa'ya yeşil elektrik ihraç ederek ve emisyon ticareti yaparak yılda 20 milyar dolar kazanacağını söylüyor. Ültanır'a göre, Kyoto Protokolü'nü imzalamadan da bu ticaret yapılabilir ama, kazanılacak miktarın yaklaşık üçte birine razı olmak koşuluyla.
Emisyon ticaretine Kyoto'yu imzalamadan dahil olmak için enerji santrallerinin "Gold Standartları"na uygun biçimde projelenip inşa edilmesi gerekiyor. İnşaatı bitmiş eski santrallerle bu piyasaya girilemiyor. Bu standartlara uygun projeler yeşil sertifika almaya hak kazanıyor ve emisyon ticaretine katılmanın yolu açılıyor. YEK Kanunu'nda öngörülen ve EPDK tarafından verilip ulusal boyutta sınırlı kalacak YEK (Yenilenebilir Enerji Kaynak) Belgesi böyle bir süreci öngörmüyor.
RESSİAD Başkanı, "Kyoto'ya bağlı yürütülen "Gold Standard" prosedürüne, Türkiye henüz protokolü imzalamadığı için firmalarımızın bir Avrupa ülkesi üzerinden katılmaları mümkün ancak bu, Türkiye açısından daha az kazanç demek.
Avrupa ile elektrik alışverişi için UCTE anlaşmasının 28 Eylül'de imzalanmasıyla, su ve rüzgâr kaynaklarımızdan üretilecek yeşil elektriğin Avrupa'ya ihracı için fiziksel altyapı oluşturulmuş bulunuyor" diyor Ültanır ve bu koşulların bir an önce emisyon ticaretine dahil edilerek desteklenmesini istiyor.
Türkiye'nin yıllık kaybı 1.6 milyar euro olur
Geçen hafta Ankara'da yapılan "İklim Değişikliğinin Türkiye'ye ve Sanayiye Etkileri" konulu panelde konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Kyoto Protokolü'nün iyi müzakere edilmezse Türkiye açısından çok büyük finansal kayıplara yol açacak unsurlar taşıdığını belirtmiş, büyüyen Türk sanayinin bu protokolden olumsuz etkilenmemesi için ilgili tüm kesimlerin ödevine iyi hazırlanması gerektiği uyarısında bulunmuştu. Hisarcıklıoğlu, "Türkiye yılda 213 milyon ton karbondioksit emisyonu üretiyor. Bu rakam 2023 yılında 450 milyon tonu bulacak. Türkiye eğer Kyoto'yu tartışmadan kabul edecek olsaydı, yılda 1.6 milyar euroluk emisyon payı almak zorunda kalacaktı" demişti.
1 ton karbonun fiyatı 20 euro
Kyoto Protokolü sera gazı indirim hedeflerine ulaşmak için Temiz Kalkınma Mekanizması (CDM), Ortak Uygulama(JI) ve Emisyon Ticareti'nde oluşan 3 ayrı mekanizma üzerinden yola çıkılıyor. Bu mekanizmalardan yararlanmak için Kyoto'yu onaylamış EK-I ülkesi olmak gerekiyor. Ortak Uygulama, EK-I ülkelerinin diğer EK-I ülkelerinde yeniden ormanlaştırma yapmak gibi projeler uygulanmasına olanak veriyor. Mekanizmalar içinde en çok konuşulanı ise kuşkusuz Emisyon Ticareti. Bu mekanizma EK-I ülkelerinin diğer EK-I ülkelerinden limitlerinin üstüne çıktıklarında kredi satın almasına olanak sağlıyor. Ülkeler arasında olduğu gibi firmalar arasında da alışveriş yapılabiliyor. AB, 15 bin kuruluşun dahil olduğu ilk uluslararası emisyon borsasını bu yıl başında açtı ve şu anda 1 ton karbonun fiyatı 20 euro civarında.
Türkiye'nin ne kadar indirim yapacağı pazarlığa tabi
İDÇS'de ülkeler EK-I ve EK-II olarak iki sınıfta ele alındı. EK-II ülkeleri 1992 itibariyle OECD üyesi olan 24 ülkeden, EK-I ise pazar ekonomisine geçiş sürecinde kabul edilen ülkelerden oluşuyor. İlk başta Türkiye, OECD'ye taraf olması nedeniyle listenin her iki tarafında da yer aldı ve sera gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyelerine çekmek, gelişmekte olan ülkelere teknolojik ve mali kaynak sağlamakla yükümlü kılındı. Türkiye'nin kendini OECD ülkeleriyle aynı yerde görmek istediği için EK-II listesinde olmakta ısrar ettiğinin altını çizenler, stratejik bir hata yapıldığını söylüyorlar. Türkiye durumunun değiştirilmesi için 2001 Marakeş toplantısında isminin Ek-II 'den silinmesini istedi ve Ek-I'de de özel koşullarla yer almasını talep etti. Türkiye'nin talebinin kabul edilmesi, Kyoto'daki durumunu da değiştirdi. Böylece Türkiye'nin ne kadar indirime gideceği ya da ne kadar artırabileceği pazarlıklarla belli olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder