Özgür Gürbüz-BirGün/30 Kasım 2014
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı, geçen hafta Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED)
Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı. Golf sahalarından küçük termik ve
hidroelektrik santrallere, 50 bin
metrekarenin altındaki AVM’lerden kentsel dönüşüm alanlarına kadar birçok ticari
faaliyete ÇED muafiyeti getirdi.
ÇED
raporları doğru dürüst yapılsa birçok soruna çözüm olabilirdi. Bizde ise uzun
zamandır formaliteden öteye geçmiyor. 1993-2012 yılları arasında
değerlendirilip ÇED olumlu kararı verilen proje sayısı 2 bin 797. ÇED gerekli
değildir kararı verilen proje sayısı da 39 bin 649. ÇED olumsuz kararı verile proje sayısı ise sadece 32.
Formalite
diyorum çünkü ÇED raporları artık sahibinin isteğine göre hazırlanıyor,
denetimi yapan kuruluşlar da sesini çıkartmıyor. Akkuyu Nükleer Santrali’nin
ÇED’ini hazırlayan şirket o raporda nükleeri kömür santraline karşı avantajlı
bulurken, aynı şirket Sinop
Gerze’deki termik santral için hazırladığı raporda kömürü övüp nükleeri, güneşi
ve rüzgarı beğenmiyor. Mersin’e kurulmak istenen nükleer santralin ÇED raporunu
açın okuyun. Lise dönem ödevi gibi, sağdan soldan aldıkları bilgiler bilimsel
veriymiş gibi derlenmiş.
1993’te
hayatımıza giren ÇED raporları, bir endüstri tesisi veya ticari işletme açmadan
önce onun çevreyi nasıl etkileyeceğini yazdığınız, bu etkileri önlemek için
nelere dikkat edilmesi gerektiğini belirttiğiniz ve alternatif yöntemlerle
karşılaştırma yaptığınız bir plan aslında. Buraya termik santral kurarsak
yandaki tarlalar zarar görür, havaalanı kurduğunuz yerde önemli bir kuş
konaklama alanı var, bu da uçakların düşme tehlikesini arttırır dediğiniz bir
belge. Elinizde böyle bir belge varsa hata yapma şansınız azalır, zarar en aza
indirilebilir. Şimdi ise durum daha da kötüleşti.
·
100
odanın altında otel yapıyorsanız ÇED’e gerek yok!
·
Yıllık
30 bin tondan az üretim yapan balık çiftliğiniz varsa ÇED’e gerek yok!
·
İki
kilometreden küçük havaalanı, 100 kilometreden kısa demiryolu için ÇED’e gerek
yok!
·
Tuz
çıkarıyorsanız, orman ürünlerini işliyorsanız ÇED’e gerek yok!
·
Isıl
gücü 300 megavattan az termik santral, kurulu gücü 10 megavattan az HES
yapıyorsanız ÇED’e yine gerek yok!
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’nı tebrik etmeli. İş dünyasını büyük bir formaliteden
kurtardılar. Bilmeyen bizim, golf sahalarını Belek’teki gibi ormanın içine
yaptığımızı sanır; halbuki hepsi uzayda!
Balık
çiftliklerine ÇED istenirse çevreye zarar verdiği düşünülebilir. Oysa ki, çiftliklerin
etrafındaki suda meydana gelen renk değişimi, balıkların neşe içinde oynaşmasındandır.
Termik
santral kötüdür diyen cahildir. Yatağan ve Elbistan’da çiftçinin termik santral
yüzünden ürün kaybı yaşayıp tazminat alması da mahkemenin iş bilmezliği değil
midir?
HES’lerin
doğaya zarar verdiği bir söylenti. Yapılan iş, doğru dürüst akmasını bilmeyen
nehirlerin terbiye edilmesidir. Bunun, çevreye etkisi mi olur?
Memlekette
oteller orman alanına yapılmaz ki değerlendirmesi olsun? Demiryolu, uçak pisti
dediğin uzadıkça çevreye zarar verir. Kısa olursa en güzel tarım arazisinin,
ormanın üzerinden bile geçebilir. Toprağın ruhu duymaz.
Orman,
ağaç dediğin zaten işlendikçe güzelleşir. Orman ürünlerinin kesilip
biçilmesinin bir planı, raporu mu olur? Ağaçlar kesiliyorsa o ÇED raporları
için harcanan kâğıtlar yüzünden.
Madem
öyle, siz en iyisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kapatın. Kentleri zaten
müteahhitler yapıyor. Çevreye zarar veren projelere sesinizi çıkartmıyorsunuz.
Bu değişiklikten sonra belli ki denetlemeyeceksiniz bile. Denetleme yapacak
yeterli personel var mı o da şüpheli. Atama bekleyen çevre mühendisleri
aylardır bu konuya dikkat çekiyor. Kısacası; ormanları, nehirleri, havayı ve
suyu korumayacaksanız size de gerek yok.
Atıkların
kontrolü, kaydı, kimyasalların doğaya salınması gibi konuları da dert etmeyin.
Bizim kapı gibi esnafımız var. Onlar hem jandarma, hem polis, hem hakim hem de
çevre uzmanıdır. Salın esnafı doğaya, bakın çevre sorunu kalıyor mu?