Özgür Gürbüz-BirGün/23 Kasım 2014
Bu ülkede mutluluğun
resmini yapabildik mi bilmiyorum ama yoksulluğun fotoğrafını çektik. Hem de yaratılan
yalan dünyayı koruma gayretleri, medyada doruğa çıkmış olmasına rağmen.
İçlerinde Birgün’ün de
olduğu birkaçı dışında diğer gazeteler hükümetin kontrolü altında.
Televizyonlar, internet siteleri ve radyolar da öyle. Twitter dahil, sosyal medyada bile sansür ve manipülasyon işbaşında.
Muhalefet, medyanın gücünü küçümsemenin ve elini taşın altına koymamanın
bedelini ağır ödüyor. Bir avuç gazeteci yıllardır söylüyorduk ama Gezi’ye kadar
kimse o bir avuç gazeteciye inanmadı. Tüm bu baskı ve kontrole rağmen Ermenek’te
oğlunu yitiren Recep Gökçe’nin fotoğrafını tüm Türkiye gördü. Soma’da ölen
işçileri, asansör faciasında yitirilen canları bültenlerine, sayfalarına almak
zorunda kaldılar. Malum medyanın değiştiğinden değil, ölümlerin ardı arkası
kesilmediğinden. Mızrak çuvala sığamaz halde artık.
Bu ülkede onlarca
gazete ve ekonomi sayfası var. Hangi sıradan günde, Recep Gökçelerin dertlerinin
haber olduğunu gördünüz? Hangisi Torun Center’daki asansör kazasında ölen Hıdır
Ali Genç’in ailesinin şirket aleyhine açtığı 1,5 milyon TL’lik davayı sonuna
kadar takip edecek. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre
AKP’nin 12 yılında en az 14 bin 455 işçi yaşamını yitirmiş. Kaç tanesinin haberini okudunuz, ölümlerden
sorumlu şirketlerden kaç tanesinin adı o sayfalarda yazıldı? Gazeteleri siz
alıyorsunuz ama onlar reklam verenlerin haberlerini yapıyorlar. O sayfalarda ölen
işçilerin dertleri değil, sorumluların başarı öyküleri yer alıyor. Varsılların
hikayelerini her gün okuyorsunuz ama yoksulların haberleri sadece kara günlerde
yayınlanıyor. Sizce ekonomi sadece varsıllarla, parası çok olanlarla mı
ilgilenir? Ekonomi kanallarına dikkatle bakın, anlattıkları hep parası olanın
nasıl daha çok para kazanacağıdır. Borsa, altın ve döviz fiyatlarından
bahsedince, falanca şirket filanca miktar yatırım yaptı deyince ekonomi
haberciliği yapmış olur muyuz? Asgari ücret, sendikal haklar, iş güvenliği ve sosyal
güvenceler ekonomi programlarında konuşulmayacak da nerede konuşulacak? Evlilik
programlarında mı?
Bağımsız medya işte bu
yüzden önemli. Dünyanın en büyük 17. ekonomisi diye masallar anlatılan
Türkiye’de Recep Gökçe’nin fotoğrafını gördüğünüzde şaşırmamamız için bağımsız
medya var. Kömür madenlerinde, o şartlarda ekmek parasına çıkaranlar olduğunu
kaza olmadan önce duymamız için var. Ülkede
hükümet eliyle yaratılan büyüme tanrısını mutlu etmek için her gün işçiler,
köylüler kurban edilmesin diye bu inat.
Bizlere düşen, gözümüze
pembe gözlükleri takmak isteyenlere değil, gerçekleri anlatanlara destek olmak.
Keyfimiz kaçsa da, haberler canımızı sıksa da, aldığımız gazetede renkli
fotoğraflar, son dakika haberleri olmasa da, inatla bağımsız medyaya destek
olmalıyız. Türkiye’deki 10 bin kişinin şatafatlı hayatını değil milyonların
derdini anlatan televizyon kanallarına bakmalıyız. Görüntü kalitesi, spikerin
acemiliği beklentilerimiz karşılamasa da sabretmeliyiz. Elinizde tuttuğunuz şu
gazete en iyi örnek. 5 binlerden 26 binlere yükselen tirajı, değişen baskı kalitesi
ve sayfa düzeniyle Birgün bugün medyanın yüz aklarından biri. O beş bin okur, ellerine bulaşan mürekkep,
imla hataları ve yetersiz habercilik yüzünden Birgün’den vazgeçseydi, bugün
daha az kişi yolsuzluklardan haberdar olacak, tapeleri okuyacaktı.
Çağrım sadece
okuyuculara, izleyicilere değil. Mesleğe yeni adım atan gençlere de
sesleniyorum. Size gazeteciliği, gücü elinde tutanlara mikrofon tutmak, bildik
soruları sormak diye anlatanlara inanmayın. Gazetecilik, ayakkabı alacak parası olmayanları oğlunun cenazesinde
görmeden önce yazmaktır. Gerçekleri herkes kabullendikten sonra yazmak
kolay ama asıl gazetecilik gerçeği kimsenin duymak istemediği zamanda
yazmaktır. Bugüne kadar nasıl yaşıyorsak bundan sonra da öyle yaşayamayız. Biz değişmeden hiçbir şey değişmeyecek.
Böyle gelecek bahar.