Türkiye temel atıyor Belçika kapatıyor

Özgür Gürbüz-BirGün/6 Nisan 2018

Türkiye’nin Akkuyu’da nükleer santral kurmak için temel atmasından iki gün sonra Avrupa’da bir başka ülke daha nükleer santrallarını kapatacağını kesinleştirdi. Elektrik ihtiyacının yarısını (%49,86) nükleer santrallardan sağlayan Belçika hükümeti, ülkedeki 7 reaktörü 2025 yılına kadar kapatacak “Enerji Anlaşması”nı onayladı. Ülkedeki federal yönetimler tarafından hazırlanan anlaşma, Belçika’nın daha önceden alınan nükleer enerjiyi terk etme planını kesinleştiriyor. Karar metninde nükleer enerjinin yerine gaz ve açık deniz rüzgar santralları gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması da kararlaştırıyor.

Belçika’da iki ayrı nükleer santralda 7 nükleer reaktör çalışıyor. 6 bin megavat gücündeki bu reaktörler ülkenin elektrik ihtiyacının yarısını karşılıyor. Bu reaktörlerin en yenisi Tihange-3, 2024 yılında kapatıldığında 39 yaşında olacak. Belçika 2025’ten itibaren elektrik ihtiyacını nükleer santral olmadan karşılayacak.

Belçika’nın kararıyla birlikte Avrupa Birliği’ndeki 28 ülkede nükleer enerjiden vazgeçen ya da nükleer santralı olmayan ülke sayısı 16’ya çıktı. Geride kalan ve nükleer santralı olan 12 ülkenin birçoğunun da yeni nükleer reaktör yapmama kararı var. Yaşlanan mevcut santralları bir süre daha kullanıp kapatacak ülkeler arasında İspanya, İsveç ve Hollanda gibi AB’nin önemli ekonomileri de yer alıyor. Dünyanın elektrik üretiminde nükleer enerjiyi en fazla kullanan ülkesi Fransa ise herkesi şaşırtan bir kararla nükleer enerjinin elektrik üretimindeki payını düşürüyor. Elektrik ihtiyacının bugün yüzde 71’ini nükleerden sağlayan Fransa 2025 yılında bu oranı yüzde 50’ye çekmeyi planlıyor. Bunun için de ülkedeki 58 nükleer reaktörden bazıları kapatılacak.

AB’de nükleer santralı olmayan ve nükleer enerjiden vazgeçen/kapatan ülkeler
Almanya
Kalan 7 reaktör 2022’ye kadar kapatılacak
Avusturya
1 reaktörü vardı, hiç çalıştırmadan kapattı.
Belçika
7 reaktörünü 2025’e kadar kapatacak.
Danimarka
Nükleer santralı yok
Estonya
Nükleer santralı yok
Hırvatistan
Nükleer santralı yok
İrlanda
Nükleer santralı yok
İtalya
Çernobil sonrası tüm nükleer santrallarını kapattı
Kıbrıs
Nükleer santralı yok
Letonya
Nükleer santralı yok
Litvanya
2 reaktörünü kapattı.
Lüksemburg
Nükleer santralı yok
Malta
Nükleer santralı yok
Polonya
Nükleer santralı yok
Portekiz
Nükleer santralı yok
Yunanistan
Nükleer santralı yok

Dünyada nükleer enerji

Akkuyu'nun temel atma töreni öncesinde ve sonrasında dünyadaki nükleer enerjinin durumunun yanlış veri ve analizlerle tartışıldığını gördüğüm için bu bilgileri sizlerle paylaşıyorum. Aşağıdaki tablo Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) verileri esas alınarak hazırlanmıştır. Aslında ne oluyor kutusundaki analizler bana aittir.

3 Nisan 2018 tarihinde dünyada 450 nükleer reaktör kuruludur ancak bunların hepsi çalışmamaktadır. Yapımı sürdüğü öne sürülen 55 reaktörün asıl durumu da tabloda özetlenmiş, nükleer enerjiden vazgeçen ülkelerden örnekler verilerek daha doğru bir kıyaslama yapılmasına çalışılmıştır. Tabloyu incelemeden önce şu üç veriyi göz önünde bulundurmanızı öneririm.
  • Dünyada nükleer santrallerin toplam elektrik enerjisi üretiminde payı bugün %11 civarındadır. 1996’da bu oran %17,6’ydı.  
  • UAEA’nın 2050 tahminine göre nükleer santrallerin toplam elektrik enerjisi üretiminde payının %4,8 ila %12,1 arasında olacağı öngörülmektedir.
  • Diğer ülkelerin yenilenebilir enerji kurulumlarıyla kıyaslama yapabilmeniz için Türkiye'nin tüm santrallarının kurulu gücünün 85 bin megavat (85GW) olduğunu hatırlatalım.
Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Kaynak gösterirken bu sayfanın adresini verebilir (https://bit.ly/2IonTvF) ve/veya Özgür Gürbüz - @ozzgurbuz şeklinde belirtebilirsiniz.

Dünyada nükleer enerji (Analiz: Özgür Gürbüz)


Yapımı süren reaktör
Kurulu gücü (MW)
Aslında ne oluyor?

ABD
2
2234
ABD nükleer reaktör sayısı uzun zaman sonra 100’ün altına düştü. Ülkede 1996’dan bu yana “yeni” nükleer reaktör yapılmıyor ve yapımı süren 2 reaktörün de diğer yeni reaktörler gibi zarar göze alınıp iptal edilme olasılığı yüksek. Nükleer enerji yenilenebilir enerji ve gazla rekabet edemediği için son yıllarda kapanmalar ve iptal edilen planlarla anılıyor. 2017’de yapımından vazgeçilen Summer2 ve 3 reaktörleri bu duruma iyi bir örnek.
Almanya
-
-
Fukuşima öncesi 17 nükleer reaktöre sahip dünyanın en büyük ekonomilerinden Almanya nükleer santralların hepsini 2022’ye kadar kapatma kararı aldı. Şu ana kadar 10 reaktör kapatıldı kalan 7 tane de 4 yıl içinde kapatılacak. Almanya halihazırda elektrik ihtiyacının %35’e yakınını güneş+rüzgar ve biyokütleden karşılıyor.
Arjantin
1
25
Küçük ölçekli deneme reaktörü.
Avusturya
-
-
Bitirilen tek reaktörünü halk istemediği için çalıştırmadan kapattılar.
Bangladeş
1
1080
Rusya’nın kredi sözüyle başlanılan bir iş. Finansmanın %90’ı Rusya’dan sağlanıyor ve Bangladeş borçlandırılıyor. 12 milyar dolarlık kredi 28 yılda ödenecek.
BAE
4
5380
Nükleerden çıkan Kore BAE’ne nükleer yapıyor.
Belarus
2
2220
Bu projeyi de Rusya finanse ediyor ve enerjide Belarus’u kendisine bağımlı kılıyor.
Çin
18
19016
Sayı çok görünse de sizi yanıltmasın. Çin dünyanın en çok enerji tüketen ülkesi ve buna rağmen nükleer öncelikli tercih değil ve elektrik üretimine katkısı düşük. Elektrik tüketiminin sadece %3,5’i nükleerden karşılanıyor. 2017 sonunda hidro hariç ülkedeki yenilenebilir enerjinin (rüzgar+güneş+biyokütle vb.) elektrik üretimine katkısı nükleerin 2 katı.
Danimarka
-
-
Nükleeri hiç olmadı, elektrik talebinin %60’a yakınını yenilenebilir enerji karşılıyor.
Endonezya
-
-
Ulema nükleer enerjiyi islama uygun bulmadı.
Finlandiya
1
1600
Sinop’a talip Fransızların dünyaya en gelişmiş nükleer diye tanıttığı (EPR) bu reaktörün yapımı 10 yıl gecikti ve tek reaktörün maliyeti 2012’deki remi açıklamaya göre 3,8 milyar dolardan 10 milyar $’a çıktı. Finlandiyalı şirket ile Fransız-Alman ortaklık tahkimlik oldu.
Fransa
1
1630
Elektrik tüketiminin % 75’ini nükleerden sağlayan dünyanın nükleer devi Fransa, nükleer enerjinin elektrikteki payını 2025’te %50’ye düşürmeyi planlıyor ve bu doğrultuda bazı nükleer reaktörleri kapatacak. Şimdiden oran %71’e düştü. Buradaki EPR reaktörü de Finlandiya’daki gibi teknik sorunlarla karşılaştı ve 2007’de yapımına başlanan reaktör hâlâ bitirilemedi.
G. Kore
4
5360
Kore, kendi nükleer reaktörünü üretebilen sayılı ülkelerden ve enerjide dışa bağımlılık oranı Türkiye’den daha yüksek. Buna rağmen 2017’de nükleerden çıkış kararı aldı. G. Kore, elektrik ihtiyacının üçte birini karşılayan 24 nükleer reaktörünü kapatacak, sadece yapımı süren 2 reaktörü bitirecek. Onlar da ömrü tamamlanınca kapatılacak.
Hindistan
6
3907
Hindistan’ın UAEA listesinde yapımı sürüyor denilen 6 reaktörden bir tanesinin (PFBR) inşasına 2004 yılında başlandı. 14 yıldır bitirilemedi. Kakrapar3-4, 8 yıldır bitmedi. Rajasthan7-8’in yapımı da 7 yıldır sürüyor. Bir reaktörün yapım süresinin 4-5 yıl olması beklenir. Öte yandan Hindistan dünyanın en iddialı yenilenebilir enerji hedeflerine sahip. 2022’ye kadar 175 GW hedefleri var ve bunun 62 GW’ı gerçekleşmiş durumda. Güneş ve rüzgar başrolde.
İrlanda
-
-
Nükleeri hiç olmadı ve yapmama kararı var.
İspanya
-
-
Sosyalist hükümet zamanında nükleer santralları kapatma kararı aldı, 1 tane kapatıldı, 7 reaktör kaldı. Planlanan yeni reaktör yok.
İtalya
-
-
Çernobil sonrası ülkedeki 4 reaktörü de kapattı. Halk oylamaları sonucunda nükleer santral kurmama kararı aldı.
Japonya
2 (!)
2653
UAEA rakamlarının en yanıltıcı olduğu ülke Japonya. Fukuşima sonrası bu iki reaktörün yapılmayacağını herkes biliyor ama UAEA listeden çıkarmamakta ısrar ediyor. Fukuşima öncesi 54 nükleer reaktör olan ülkede şu anda 7 tane gerçekten çalışan reaktör var. Nükleerin elektrik üretimine katkısı %30’lardan %3,6’ya düşmüş durumda. Japonya enerji verimliliği ve güneş enerjisi konusunda Fukuşima sonrası atılıma geçti. Güneş kurulu gücü 50 GW’a yaklaştı.
Norveç
-
-
Dünyanın en zengin ülkelerinden. Hiç nükleer santrali olmadı.
Pakistan
2
2028
Pakistan-Çin ilişkilerinin bir parçası bu iki reaktörün yapımına 2015 ve 2016’da başlandı.
Rusya
5
3398
Rusya’daki 5 reaktörün ikisi 32 MW gücünde deniz üstü reaktörleri ve 11 yıldır bitirilemedi. Leningrad 2-2 2010’da, Novovorenzh2-2 ise 2009’da başladı, hâlâ bitmedi. Rusya, nükleer santral ihracını hedef belirlediği için ülkesinde nükleer endüstriyi ayakta tutmaya çalışıyor. Bu santrallar da bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyor ve inşaatlar gecikiyor.
Slovakya
2
880
Mochovce 3 ve 4 numaralı reaktörler 31 yıldır yapılan reaktör listesinde. Yapımına 1987 yılında başlanan bu reaktörler listeye bir ülke daha eklemekten başka bir işe yaramıyor. İnşaatın planlandığı gibi sürmediği ortada.
Ukrayna
2
2070
Ukrayna da listede 32 yıldır bitirilemeyen Khmelnitski 3 ve 4 reaktörleriyle varlık gösteriyor.
Yunanistan
-
-
Nükleer santrala karşılar. Elektrik tüketiminin %8’i güneşten sağlanıyor.

Artvinli ne yapacak

Özgür Gürbüz-BirGün/2 Nisan 2018

Bir hafta önce Artvin’deydim. Prof. Dr. Ali Demirsoy, Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile birlikte Cerattepe’deki son durumu değerlendiren bir panelde birlikteydik. Artvin dağın yamacına tutunmuş bir kenti andırıyor. Ortasında durup aşağıya baktığımda Deriner Barajı’nın doğada açtığı izleri görebiliyordum. Büyük bir hafriyat alanı; yollar, delinmiş tepeler vardı. Yukarısı ise adeta madene tahsis edilmiş. Neredeyse gördüğüm her ağaç ve toprak maden sahası içinde kalıyordu. Kısacası, aşağısı baraja, üstü madene verilmiş bir kent Artvin. Artvinli iki inşaat arasında yaşamaya itilmiş. Yakında kentte sadece maden ve baraj işçileri kalırsa şaşırmamalı. Niyet de o sanki. “Yeşil Artvin” diyenler dışarı, “beton Artvin” diyenler içeri…

Panelin yapılacağı salon hıncahınç dolmuştu. Gaziler, çocuklar, kadınlar; gelecek kaygısı taşıyan yüzlerce kişi vardı. Yıllarını bölgede araştırmalar yaparak geçirmiş Ali Demirsoy, Artvin ve Çoruh Vadisi’nin zengin biyolojik çeşitliliğini anlattı ve Cengiz Holding tarafından işletilen bakır madeni çalışmaya devam ederse bu doğal hazineyi kaybetme riski olduğunun altını çizdi. Doğanay Tolunay ise konuşmasında ÇED raporunda es geçilen iki tehlikeye dikkat çekti. Bölgedeki sert kaya oluşumlarında çatlaklı yapılar olduğuna dikkat çeken Tolunay, patlatmalar veya çalışmalar nedeniyle çatlakların kapanıp madende su birikmesine yol açabileceğinden, tersi bir durumda ise çatlakların genişleyerek madenden gelen suların yer altı sularına karışabileceğinden bahsetti. Bir başka risk ise bölgede birikmiş taşlı toprakların (kolivyal) maden faaliyetleri nedeniyle heyelanlara neden olması. Açıkçası, hem kaybedeceklerimizin hem de riskin büyüklüğü tüylerimizi diken diken etti.

Panel sonrası gelen soruların merkezinde bundan sonra ne yapılacağı vardı. İptal ettirilen ÇED raporları yeniden çıkarılmış, bilimsel raporlar hiçe sayılmış, alınmış hukuki kararlar mahkeme heyetleri değişince boşa çıkmış, Artvin halkının eylem ve gösterileri ise OHAL bahanesiyle engellenmiş durumda. Halk madene karşı ama toplantı yapacak salon bulamıyor. Haliyle hukukun siyasete, bilimin ticarete esir düştüğü bir noktada soruyor; şimdi ne yapacağız? Bu sorunun yanıtı Artvin’i aşıyor. Artvin’i korumak sadece Artvinlilerin meselesi olmaktan çıktı ve Türkiye’de siyasetin değişmesiyle hallolacak bir mesele haline geldi.

***
Doğa katliamı sandıkta cezalandırılmalı
Türkiye’de çevre mücadelesi hep sandıktan uzak yapılır. Siyaset işin içine karıştırılmaz. Dünyada iktidar ortağı olmuş yeşil partiler varken, iklim değişikliği veya enerji konusunda çevreci fikirler dünyadaki ekonomi ve sosyal politikaların belirleyicisi olmuşken, çevrenin, doğa korumanın siyasetten dışlanması elbette garip ama Türkiye’de bu böyle.

Politika ve çevreyi ayrı tutmanın bazı gerekçeleri de var. En önemlisi de işin içine parti girince çoğu insanın çevrenin siyasete alet edildiğini düşünmesi. Mücadelenin bir partinin çıkarlarına hizmet etmesinden veya kullanılmasından hep korkuldu. Bu nedenle de doğa koruma gibi aslında tamamen siyasetin konusu olan bir mücadele, Türkiye’de politikaları doğrudan etkileyen araçlar kullanılmadan yapılıyor. Sandıkla hareket arasındaki çelişki de buradan doğuyor. Herkes HES’e karşı ayakta ama iş sandığa gelince oyları HES’e onay veren parti alıyor.

Bu “siyasetsizlik” tercihi, yargının, üniversitelerin ve medyanın kısmen de olsa bağımsız olduğu süreçte işe yarayabiliyordu. Biliyoruz ki artık ne yargı, ne üniversiteler ne de medya bağımsız. Bu yüzden siyaset dışındaki çevre hareketi, sandığı araçlarından biri yapmayı artık daha ciddi bir şekilde düşünmek zorunda. Elbette bu iş, “şu parti madene, baraja, santrala evet diyor, bu parti ise demiyor oyları ona atalım” diyerek yapılmamalı. Mesele, parti adı vermeden, “köyümüze, kentimize bizim istemediğimiz barajı, madeni, santralı yapana biz oy atmayız” diyerek anlatılmalı. Çözüm için bir partiyi göstermek doğru olmayabilir ama katil belliyse, adını söylemek için filmin sonunu beklemenin de bir anlamı yok.

Doğa katliamına izin verenler sandıkta cezalandırılmalı. Mücadele içindekiler de artık korkmadan, “senin yaşamına kastedene, seni dinlemeyene oy atma” demeli. Yaşamdan öte bir şey yok, korumak için de elimizdeki en etkin araç önümüzdeki seçimler.