Artan talep, ilerleyen teknoloji güneş enerjisinden elektrik üretimini de ucuzlattı. TBMM'de onaylanmayı bekleyen yasa tasarısı geçerse, yatırımı 7-8 yılda geri ödeyecek güneş santralleri kurmak mümkün olacak.
Özgür Gürbüz–Gazete Habertürk / 14 Mayıs 2009
Bugüne kadar Türkiye’de güneş enerjisi denince akla hep, çatılarda su ısıtan paneller geldi. Halbuki yıllardır fotovoltaik panellerle güneş enerjisini elektriğe çevrilebiliyor. Tek sorun bu panellerin ilk yatırım maliyetinin pahalı olmasıydı. Dünyada temiz enerjiye olan ilginin artması, yaşanan teknolojik gelişmeler bu engeli de ortadan kaldırmaya başladı. Form Enerji tarafından dün akşam İstanbul’da düzenlenen, “Eğrisiyle Doğrusuyla Güneş Enerjisi” başlıklı sempozyumda dev güneş enerjisi santrallerinin bile kendilerini 7-8 yıl içerisinde amorti edebilecekleri belirtildi.
Yılda 1 milyon 500 bin kilovatsaat
Form Enerji Genel Müdürü Ateş Uğurel, Türkiye’de yaklaşık 20-25 dönümlük bir arazide kurulacak 1 megavat gücünde güneş santralinden yılda 150 bin kilovatsaat elektrik elde etmenin mümkün olduğunu belirtti. Uğurel, 3 milyon avroya mal olacak bu tip bir santralin, Meclis’te bekleyen yasa tasarısının kabul edilmesi halinde kendisini 7-8 yıl içerisinde amorti edebileceğini söyledi. TBMM’inde Yenilenebilir Enerji Yasası’nda değişiklik yapılmasını öneren teklif kabul edilirse, güneş santralinden üretilen elektriğin kilovatsaati ilk 10 yıl boyunca 28 avro/cent’ten, ikinci 10 yılda ise 22 avro/cent’ten devlete satabilecekler. Bu alım garantisi sayesinde yatırımcıların kredi bulması da kolaylaşacak. Fotovoltaik panellere üretici firmalar 25 yıl civarında garanti veriyor. Bu da, alım garantisi bittikten sonra da panellerin elektrik üretmeye devam edeceği ve santralde üretilen elektriğin serbest piyasada satılabileceği anlamına geliyor.
Çatılar para getirecek
Türkiye’de güneş enerjisiyle su ısıtan sistemler oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Türkiye, Çin’in ardından ikinci sırada. Fotovoltaik panellerde ise sınırlı sayıda uygulama alanı olan Türkiye’de, bu paneller daha çok sokak aydınlatması, trafikte sinyalizasyon lambalarında, telekominakasyonda elektrik şebekesinden uzak noktadaki verici ve istasyonlarda kullanılıyor. Yine birkaç özel şirkette, sosyal sorumluluk projeleri kapsamında gerçekleştirilmiş küçük ölçekli çalışmalar da mevcut. Yasa değişikliği gerçekleşirse, bireylerin evlerinin çatılarına koyacakları panellerle üreteceği elektriği satmaları da mümkün olacak. Teşvik sistemi evlerde kurulacak küçük sistemler için daha farklı. İlk 3 bin kilovatsaatlik üretimde kilovatsaat başına üretilen elektriğe 45 avro/cent, 3 bin 1 ile 6 bin kilovatsaat içinse 35 avro/cent verilmesi planlanıyor. Form Enerji Satış Müdürü Levent Yamantaş, yasada bazı pürüzler olduğunu belirtmekle beraber, evlerdeki sistemlerden maliyeti kilovatsaat başı 20,78 cent’e elektrik üretilebileceğini hesapladıklarını söylüyor. Bu rakam, evin konumu, bulunduğu coğrafi bölge ve panellerin kurulduğu çatının özelliklerine göre değişebiliyor.
***
Ülkelere göre kurulu güç
Ülke Kurulu güç - 2008 (MW)
Almanya 5308
ABD 1173
İspanya 3223
Japonya 2149
İtalya 350
Kaynak: EPI
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Damlaya damlaya verim arttı
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF- Türkiye) ve Eti Burçak’ın su kaynaklarını verimli kullanmak için Konya’da yürüttüğü proje sonuçlandı. Damlama ve yağmurlama sulama yöntemlerinin kullanıldığı pilot projede verim yüzde 30 arttı, yüzde 50 oranında da su tasarrufu yapıldı.
Özgür Gürbüz / 8 Mayıs 2009
Türkiye’nin birçok bölgesinde, suyun yanlış kullanılması nedeniyle yaşanan kuraklık, susuzluk gibi sorunlara örnek olması amacıyla başlatılan pilot projede bir yıl sonra olumlu sonuçlar alındı. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ve Eti Burçak tarafından 2008 yılında başlatılan “Konya Havzası Modern Sulama Projesi” kapsamında 40 dönümlük dört ayrı alanda, “salma sulama” yerine modern sulama teknikleri kullanıldı. Bayşehir ve Çumra bölgelerindeki dört tarlada şekerpancarı ve buğday üretiminde kullanılan yağmurlama ve damla sulama teknikleri sayesinde yüzde 50 daha az su, yüzde 58 de daha az enerji kullanılmasına rağmen yüzde 30 oranında verim artışı sağlandığı açıklandı. Gübre kullanımı da yüzde 26 oranında azaldı. WWF-Türkiye Genel Müdürü Filiz Demirayak, proje boyunca elde edilen su tasarrufunun, dört kişilik bir ailenin 110 yıllık su ihtiyacına eşit olduğunu belirterek, yapılan çalışmanın iyi bir örnek olduğunun altını çizdi.
Toplantıda konuşan WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Akın Öngör, “İnsanoğlu, yeryüzünü kendini yenileme hızından daha hızlı tüketiyor. Herkes bir Amerikalı gibi tüketirse beş yerküreye, Avrupalı gibi tüketirse üç, Türkiyeli gibi tüketirse iki yerküreye ihtiyaç var” diyerek, bugün yaşanan ekonomik kriz ve çevre sorunlarının, kazanamadığımızı harcamaktan kaynaklı olduğunu söyledi. İklim değişikliğine karşı hem sınırlamaya yönelik hem de uyum sağlamaya yönelik iki farklı mücadele yöntemi olduğunu belirten Öngör, ortalama sıcaklıkta iki derecelik yükselmenin, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yüzde 30 daha az yağışa neden olacağına ve bu sonuca uygun tarım ürünlerinin ya da uygun sulama yöntemlerinin kullanılması gerektiğini söyledi.
2050’de Konya'da ne olacak?
WWF-Türkiye ve Eti Burçak, 2010 yılında tamamlanmak üzere, Konya Kapalı Havzası ve Doğu Akdeniz Havzası üzerinde bir başka projeye de başladıklarını duyurdu. Bu projede, iki bölgenin 2015, 2030 ve 2050 yıllarında karşılaşacakları iklim değişikliği kaynaklı sorunlar araştırılacak. Bu sorunlarla baş etmek için, yağış, buharlaşma ve akış projeksiyonlarına göre değişen iklim koşullarında, hangi ürünlerin üretilmesinin uygun olacağı, ne tip sulama sisteminin kullanılması gerektiği araştırılacak. İstanbul Teknik Üniversitesi modellemeler konusunda projeye destek olacak. Eti Pazarlama Müdürü Şule Atabey Şanlı, proje için gerekli maddi desteğin peşinen verildiğini belirterek alınan her Eti Burçak’la bireylerin de kampanyaya destek olacaklarını söyledi.
Özgür Gürbüz / 8 Mayıs 2009
Türkiye’nin birçok bölgesinde, suyun yanlış kullanılması nedeniyle yaşanan kuraklık, susuzluk gibi sorunlara örnek olması amacıyla başlatılan pilot projede bir yıl sonra olumlu sonuçlar alındı. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ve Eti Burçak tarafından 2008 yılında başlatılan “Konya Havzası Modern Sulama Projesi” kapsamında 40 dönümlük dört ayrı alanda, “salma sulama” yerine modern sulama teknikleri kullanıldı. Bayşehir ve Çumra bölgelerindeki dört tarlada şekerpancarı ve buğday üretiminde kullanılan yağmurlama ve damla sulama teknikleri sayesinde yüzde 50 daha az su, yüzde 58 de daha az enerji kullanılmasına rağmen yüzde 30 oranında verim artışı sağlandığı açıklandı. Gübre kullanımı da yüzde 26 oranında azaldı. WWF-Türkiye Genel Müdürü Filiz Demirayak, proje boyunca elde edilen su tasarrufunun, dört kişilik bir ailenin 110 yıllık su ihtiyacına eşit olduğunu belirterek, yapılan çalışmanın iyi bir örnek olduğunun altını çizdi.
Toplantıda konuşan WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Akın Öngör, “İnsanoğlu, yeryüzünü kendini yenileme hızından daha hızlı tüketiyor. Herkes bir Amerikalı gibi tüketirse beş yerküreye, Avrupalı gibi tüketirse üç, Türkiyeli gibi tüketirse iki yerküreye ihtiyaç var” diyerek, bugün yaşanan ekonomik kriz ve çevre sorunlarının, kazanamadığımızı harcamaktan kaynaklı olduğunu söyledi. İklim değişikliğine karşı hem sınırlamaya yönelik hem de uyum sağlamaya yönelik iki farklı mücadele yöntemi olduğunu belirten Öngör, ortalama sıcaklıkta iki derecelik yükselmenin, İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yüzde 30 daha az yağışa neden olacağına ve bu sonuca uygun tarım ürünlerinin ya da uygun sulama yöntemlerinin kullanılması gerektiğini söyledi.
2050’de Konya'da ne olacak?
WWF-Türkiye ve Eti Burçak, 2010 yılında tamamlanmak üzere, Konya Kapalı Havzası ve Doğu Akdeniz Havzası üzerinde bir başka projeye de başladıklarını duyurdu. Bu projede, iki bölgenin 2015, 2030 ve 2050 yıllarında karşılaşacakları iklim değişikliği kaynaklı sorunlar araştırılacak. Bu sorunlarla baş etmek için, yağış, buharlaşma ve akış projeksiyonlarına göre değişen iklim koşullarında, hangi ürünlerin üretilmesinin uygun olacağı, ne tip sulama sisteminin kullanılması gerektiği araştırılacak. İstanbul Teknik Üniversitesi modellemeler konusunda projeye destek olacak. Eti Pazarlama Müdürü Şule Atabey Şanlı, proje için gerekli maddi desteğin peşinen verildiğini belirterek alınan her Eti Burçak’la bireylerin de kampanyaya destek olacaklarını söyledi.
İstanbullu her gün ağır metal soluyor!
İstanbul’u çevreleyen TEM Otoyolu ve ana arterlerin
yanındaki topraklarda yapılan ölçümler, Avrupa Birliği standartlarının çok
üstünde ağır metal kirliliğin tespit etti. Taşıt kaynaklı kurşun, çinko ve
bakır kirliliği hem araç içindekileri, hem yola yakın oturanları hem de yol
kenarlarındaki tarlalarda yetiştirilen ürünleri zehirliyor.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk/7 Mayıs 2009
Avrupa Birliği’nin (AB)bir kilogram toprakta bulunmasına
izin verdiği kurşun miktarı en fazla 100 miligram. İstanbul’daki 1. Çevreyolu
kenarından alınan toprakta ise bu değer 1572 miligramı buluyor; yani tam 15
katı. Aynı yol üzerinde bulunan en yüksek çinko değeriyse kilogramda 522 mg. Bu
da AB sınır değerinin 2,5 katı.
1. Çevreyolu en kirlisi
Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Araştırma
Görevlisi Mert Güney tarafından hazırlanan yüksek lisans tezinde, İstanbul
Anadolu Yakası’ndaki otoyol ve ana arterlerden 40’a yakın toprak örneği
alınmış. Bunlardan 16’sı TEM Otoyolu’nun Elmalı Baraj Havzası bölgesindeki
Molla Gürani Viyadüğü çevresinden. Sonuçlar, 2007 yılından itibaren
yasaklanmasına rağmen, özellikle kurşunlu benzinin kullanıldığı dönemden
kaynaklanan ciddi çevre kirliliğine işaret ediyor. Bunun dışında fren
balatalarından motor yağına kadar birçok noktadan ağır metal kirliliği meydana
gelebiliyor. Topraktaki kurşun miktarı, İstanbul 1. Çevreyolu (O1 Otoyolu)
civarında sınır değerin 15 kat üzerine çıkıyor. D20 Bağlantı noktasında ise 6,5
kat. Çinko kirliliği de yine 1. Çevreyolu’nda sınır değerin 2,5 kat üzerinde
tespit edilmiş. Sadece O2 Otoyolu’ndaki örnek noktalarında, çinko ve kurşun
değerleri sınır değerlerin altında kalıyor. Diğer noktalarda ise hep üstünde
çıkıyor.
Kanser Tehlikesi
Mart 2009’da uluslararası hakemli dergide yayımlanan ve
kabul gören tezin danışmanı Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Turgut Onay,
uzun süre yol kenarında çalışan, yaşayan insanlarla iyi bir havalandırma
sistemi olmayan araçlardaki sürücülerde, ağır metallerden kaynaklı solunum ve
sinir sistemi hastalıkları görülebileceğini belirtiyor. Bu kirliliğin
kansorejen etkilerine dikkat çeken Onay, “Sürekli bu bölgedeki yiyecekleri
yiyenler, bu yolları kullanan şoförler ve karayolları ekipleri için tehlike
daha da büyük. Bu kişilerde sağlık sağlık taraması yapılmalı” diyor.
Yol kenarına konut ve tarla olmaz
Tezi hazırlayan Araştırma Görevlisi Güney ise bu
kirlikten korunmak için şoförlerin araç içerisinde camlar kapalı seyahat
etmesini, havalandırma sistemlerini kullanmalarını ve filtre değişimi gibi
gerekli bakım işlemlerini mutlaka yaptırmalarını öneriyor. Güney, “1. Çevreyolu
ve E-5 daha kirli. Trafik yoğunluğunun çok olması ve uzun süredir bu yolların
kullanılıyor olması bunda etken. Yol kenarlarında, yapılaşma ve tarım amaçlı
kullanım için sınırlamalar getirilmeli. Özellikle yolların 10 metre yakınında
kesinlikle tarımsal amaçlı kullanım olmamalı” diyor. Buna karşın, E-5 üzerinde
birçok noktada yol kenarlarından başlayan tarım alanları görmek mümkün. Yine
yol kenarlarında TOKİ dahil birçok inşaat firmalarının bloklar halinde konutlar
inşa ettiği de gözlemleniyor. AB, kurşunlu benzini özellikle çocuklarda zeka
geriliğine yol açtığı için 1993 yılında yasaklamıştı.
***
Numune Alınan Yer
|
Kurşun (Azami/Asgari) (Mg/Kg)
|
Çinko(Azami/Asgari) (Mg/Kg)
|
O1 Otoyolu
|
1572,5 / 560,2
|
522,1 / 407
|
O2 Otoyolu
|
88,1 / 50,5
|
193,2 / 161,3
|
O4 Otoyolu
|
227,8 / 128,1
|
350,3 / 258,4
|
D100 Otoyolu
|
133,7 / 78,3
|
330,1 / 241,7
|
D20 Bağlantısı
|
645,8 / 204,9
|
433,6 / 264,5
|
O4-D100 Bağlantısı
|
133,7 / 78,3 3
|
30,1 / 241,7
|
Elmalı Baraj Havzası
|
104,2 /34
|
275,8 / 138,1
|
Avrupa Birliği sınır
değerleri kurşun için azami 100 mg/kg; çinko içinse 200 mg/kg olarak
belirlenmiştir.
***
Otoyolda camı açıp yolculuk yapmayın
Aracınızda camlar açık seyahat etmeyin.Havalandırma
sisteminizi düzenli bakımdan geçirin.Klimalarınızın filtrelerini değiştirin,
yakıt tasarufu yapacağım diye klimayı kapatıp kendinizi zehirlemeyin.Yola yakın
evlerde oturuyorsanız yola bakan camlarınızı açmamaya çalışın.Yol kenarında
yetişen sebze ve meyveleri almayın.Evleri hem gürültü hem de ağır metal içeren
tozlardan korumak için yol kenralarına tahta perdeler yapılmalı.Yolda çalışan
işçiler gerekli tedbirleri almadan çalışmamalı.
Benzinlikteki hayvan hapishanesi dağıtıldı
Çanakkale ve Gelibolu’daki Miller Oto’ya ait hayvanat bahçelerindeki hayvanlar, hayvanseverlerin itirazları sonucu doğaya salındı. Kalan vahşi hayvanlar da Bursa’daki merkeze götürülecek.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 3 Mayıs 2009
Çanakkale Çevre ve Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği’nin Çanakkale ve Gelibolu’daki iki akaryakıt istasyonundaki hayvanat bahçelerine karşı sürdürdüğü mücadele sonuçlandı. Hayvanseverler, hobi amaçlı hayvan bakımı için kurulan yerin, 2007 yılında yayımlanan “Hayvanat Bahçesinin Kuruluşu ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” ile çeliştiğini ve istasyonlarda barındırılan vahşi hayvanların hobi için beslenemeyecek türde olmaları nedeniyle doğaya salınması gerektiğini iddia etmişlerdi. Yönetmeliğin uygulanması için tanınan bir yıllık sürenin geçmesinin ardından Çanakkale Çevre İl Müdürlüğü’ne başvuran hayvanseverlerin talebi kabul edildi ve bir tilki, beş sincap ve üç adet altuni sülün uygun doğal ortamlarına salındı. Yedi adet “Örümcek Maymun”, beş sülün, iki “Gümüşi Sülün”, birer adet de karaca, alageyik, leylek, pelikan ve “Cennet Papağan” ise Bursa’da inşaatı süren kurtarma merkezine gönderilmek üzere yediemine bırakıldı.
Şirkete 2 bin 500 TL ceza
Çanakkale Çevre ve Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği Başkanı Sitare Şahin, doğada yaşaması gereken hayvanların ticari amaçla istasyonda tutulduğuna dikkat çekerek Çanakkale Çevre İl Müdürlüğü’ne duyarlı çalışmaları için teşekkür etti. Şirkete 2 bin 500 TL ceza kesildiğini de belirten Şahin, “Örtülü ticaret yapan bu kurumla ilgili 3 yıldır uğraşıyoruz” dedi. Miller Oto Ticaret Yönetim Kurulu Üyesi Can Mildon ise, “Biz hayvanların doğal ortamlarında yaşayabileceği bir yer istedik. Hemen yanımızdaki orman alanı olabilir ama bürokrasi buna izin vermedi” açıklamasını yapıyor. Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği (DOHAYKO) Genel Sekreteri Nesrin Çıtırık, görevlilerin bu gibi durumlarda itirazı beklemeden işlem yapması gerektiğini belirtiyor ve hayvanların doğal olmayan koşullarda saklanmasının 5199 sayılı Hayvan Hakları Yasası’na aykırı olduğunu belirtiyor.
Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 3 Mayıs 2009
Çanakkale Çevre ve Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği’nin Çanakkale ve Gelibolu’daki iki akaryakıt istasyonundaki hayvanat bahçelerine karşı sürdürdüğü mücadele sonuçlandı. Hayvanseverler, hobi amaçlı hayvan bakımı için kurulan yerin, 2007 yılında yayımlanan “Hayvanat Bahçesinin Kuruluşu ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” ile çeliştiğini ve istasyonlarda barındırılan vahşi hayvanların hobi için beslenemeyecek türde olmaları nedeniyle doğaya salınması gerektiğini iddia etmişlerdi. Yönetmeliğin uygulanması için tanınan bir yıllık sürenin geçmesinin ardından Çanakkale Çevre İl Müdürlüğü’ne başvuran hayvanseverlerin talebi kabul edildi ve bir tilki, beş sincap ve üç adet altuni sülün uygun doğal ortamlarına salındı. Yedi adet “Örümcek Maymun”, beş sülün, iki “Gümüşi Sülün”, birer adet de karaca, alageyik, leylek, pelikan ve “Cennet Papağan” ise Bursa’da inşaatı süren kurtarma merkezine gönderilmek üzere yediemine bırakıldı.
Şirkete 2 bin 500 TL ceza
Çanakkale Çevre ve Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği Başkanı Sitare Şahin, doğada yaşaması gereken hayvanların ticari amaçla istasyonda tutulduğuna dikkat çekerek Çanakkale Çevre İl Müdürlüğü’ne duyarlı çalışmaları için teşekkür etti. Şirkete 2 bin 500 TL ceza kesildiğini de belirten Şahin, “Örtülü ticaret yapan bu kurumla ilgili 3 yıldır uğraşıyoruz” dedi. Miller Oto Ticaret Yönetim Kurulu Üyesi Can Mildon ise, “Biz hayvanların doğal ortamlarında yaşayabileceği bir yer istedik. Hemen yanımızdaki orman alanı olabilir ama bürokrasi buna izin vermedi” açıklamasını yapıyor. Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği (DOHAYKO) Genel Sekreteri Nesrin Çıtırık, görevlilerin bu gibi durumlarda itirazı beklemeden işlem yapması gerektiğini belirtiyor ve hayvanların doğal olmayan koşullarda saklanmasının 5199 sayılı Hayvan Hakları Yasası’na aykırı olduğunu belirtiyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)