Doğa için de adalet gerek

Özgür Gürbüz-BirGün/3 Temmuz 2017

Türkiye tarihinin gördüğü en önemli eylemlerden birine şahitlik ediyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin başlattığı ‘Adalet Yürüyüşü’, tüm hak arayanların buluşma noktası oldu. Haksız yere işinden atılan devlet memurları, üniversiteden ihraç edilen akademisyenler, hapse atılan gazeteciler ve adalet arayan herkes için tüm ülke günlerdir ayakta. Türkiye’nin vicdan ve akıl sahibi insanları görebileceğiniz en demokratik eylemlerden birine imza atıyor.

Adalet arayışı karşısında hükümetin verdiği yanıtlar tatmin edici değil. “Yok şunun için yürümediniz, yok şunlarla beraber yürüyorsunuz…” Geçiniz… Hükümet, Türkiye’de adalet sorunu yoktur diyemediği için türlü bahane ve tehditlerle bu yürüyüşü durdurmaya çalışıyor.  Başaramıyor. Belli ki adaletsizlik bu ülkede herkesin sabrını taşırmış, korku duvarı aşılmış.

Herkes biliyor ki adalet yürüyüşü bir başlangıç. Yürüyüş bu ülkede hiçbir şeyin yolunda olmadığının göstergesi ve yoluna girene kadar da sürecek. Adalet çağrısı bugün yollarda, 24 Temmuz’da Cumhuriyet gazetesinin tutuklu gazetecilerinin yargılandığı Çağlayan’da yankılanacak. Ta ki ülkedeki herkesin adaletle ilgili en ufak bir kuşkusu kalmayana dek.

Üç haftaya yakın süredir Türkiye’nin gündemini adalet yürüyüşü belirliyor. İktidarın, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın televizyonlarda durmadan şikayet ettiği, ana muhalefetin ise ülkenin kanayan yarasına çözüm bulmak için çalıştığı günlerdeyiz. Sadece bu durum bile yürüyüşün başarıya ulaştığını göstermeye yeter. Muhalefetin yapması gereken gündemi belirlemeye devam etmek. İktidarın güç kaybının devamı, yarattığı suni gündemlerin yerine bu ülkenin gerçek sorunlarının konuşulmasına bağlı.

Bergama’da adalet var mı?
Adalet meselesini bu köşeye taşımam boşuna değil. Alın size Bergama’daki altın madeninin hukuk sürecinden bir örnek. Madenin 2009 yılında verilen ÇED raporu iki hafta önce iptal edildi. Raporun bölgedeki bitki ve hayvan yaşamına dair bulguları eksik bulundu. Madenin 30 gün içinde kapatılması gerekirken şirket birkaç gün içerisinde yeni bir ÇED raporuyla ilgili bakanlığa başvuruda bulundu. Kağıt üzerinde yapılan düzeltmeler doğadaki tahribatı önler mi? Önlemez elbette.

Madenin eski sahibi ‘FETÖ’cü çıktığı için madeni şu anda TMSF yönetiyor; devletin kendisi. Devlet, “bu maden sekiz yıldır yanlış bir ÇED raporuyla yönetiliyormuş, biz ne yaptık” diyeceğine, hukuku hiçe sayıp yeni bir ÇED raporuyla madeni işletmenin yolunu arıyor. Adalet dediğiniz bu mu? Bu Bergama’da toprağını, suyunu korumak isteyenlerin kazandığı kaçıncı hukuk zaferi? Hepsinde adaletin dediği değil şirketlerin istediği oldu. İşte insanlar bu yüzden yürüyor.

Adalet Akkuyu’da da sınav veriyor
Çevre meselelerindeki adaletsizliğe trajikomik bir örnek de verelim. 2 Mart 2017 tarihinde Birgün’de yazmıştık. Akkuyu Nükleer Güç Santralı’na karşı açılan davaları neticelendirmek için fikrine başvurulan bilirkişi heyeti, hazırladığı raporun Kyoto Protokolü’yle ilgili bölümünü Wikipedia’dan kopyalayıp yapıştırmıştı. Üstelik alıntılanan bilgilerin neredeyse hepsi yanlıştı. Bu bile o bilirkişi raporunun geçersiz kabul edilmesini gerektirir. Kopyala yapıştır hazırlanan rapor, 80 milyonun hayatını riske atacak nükleer santral konusunda fikir veren bilirkişinin yeterliliğini sorgulatır. 29 Nisan 2017’de Wikipedia’ya getirilen yasak ise bilirkişi raporunda kullanılan bilgileri yasadışı yaptı. Türkiye’de yaşayanların girmesinin yasaklı olduğu siteden alınan bilginin Danıştay’a verilen rapora konması normal mi? Danıştay bilirkişi heyetinin raporuna bakarak nükleerin ÇED raporuna onay verirse, yasaklı bir siteden (bazı terör örgütleriyle Ankara'yı ilişkilendiren içeriklere sahip olduğu gerekçesiyle kapatılan) alınan yanlış bilgiler ışığında hukuki bir karar almış olmayacak mı? Böyle bir karar adil kabul edilebilir mi?
 
Çevreciler bu düzene isyan etmeyip, adalet için yürümesin de ne yapsın?    

Hiç yorum yok: