Özgür Gürbüz-BirGün/3 Şubat 2017
Dünyadaki herhangi bir ülkede çocuklardan hayallerindeki en güzel ormanın resmini çizmesini istesek herhalde çoğu içinden dere geçen, çeşitli hayvanların dolaştığı, çiçekler içinde bir orman çizer. Bizim memlekette ne olur sizce? Orman çizmesini istediğimiz çocuklarımız içinden otoyol, köprü ya da tren geçen bir orman çizse şaşırır mısınız? Ya da ormanın kenarına bir toplu konut kondursa, otoyol kenarına birkaç fidan dikerek “işte orman” dese çok mu sürpriz olur. Çocuklar anlatılanı ve gördüğünü öğrenir. Türkiye’de yeşil diye anlatılan da bu, gösterilen de. Alışveriş merkezlerinin yapay çiçeklerini de unutmayalım.
İstanbul’un Avrupa
yakasında oturanların çocuklarına gösterebilecekleri bir orman var; o da
Belgrad. İçinde sincapların, domuzların, tilkilerin olduğu tek yer. Ormanın
kuzeyine 3. Köprü ile büyük bir darbe vuruldu. Şimdi de turistik tren hattı
projesiyle ormanın bütünlüğüne bir darbe daha indirilmek isteniyor. Haliç’ten
Kemerburgaz’a kadar uzanan 6,5 kilometrelik bir hattan bahsediyoruz. Orman
görmek isteyenler trene binecek, camdan ormana bakacak. Biraz meraklıysa
inecek, sonra yeniden trene binip ormana baka baka kente dönecek. Ormanda inek
falan kalmadığı için espriler de değişecek. İnekler trene değil, trendeki
insanlar ormana bakacak. Garfield misali…
Derdin insanları
ormana ulaştırmaksa sorun yok. Belgrad Ormanı’nın yolu var, olmasa daha iyi ama
araçlara giriş izni bile var. İsteyene otobüs var. Az mı geliyor, arttır.
Sarıyer’e metroyla gelenlere duraklardan özel seferler koy, ormanın kapısında
indir. İnsan ormana zaten yürümek, koşmak, temiz hava almak için gidiyor. Trene
binmek için ormana gidilir mi? Fikir o kadar garip ki, bu projenin ardından ne
çıkacak diye düşünmeden edemiyorsunuz. Tren hattına villalar mı kondurulacak,
restoranlar mı açılacak yoksa tren hattıyla parçalanan Belgrad, parça parça
orman vasfından uzaklaştırılarak imara mı açılacak? Olmamış iş değil, 3.
Havalimanı, Ağaoğlu’nun Ayazağa gökdelenleri, Volkswagen Arena, Telekom Arena
ve daha niceleri İstanbul halkının müşterek alanı Belgrad’dan koparılan orman
arazisi üzerine yapıldı. Aynı Atatürk Orman Çiftliği’nin talanı gibi burası da
talan edildi ve edilmeye de devam ediliyor. Kuzey Ormanları Savunması basın
açıklamalarıyla olayı kamuoyuna taşıdı. İmza kampanyasında şimdiden 30 binden
fazla imza var. Belki de eksik olan tek şey sizin sesiniz.
Kuş cennetine termik santral
Foto: Yusuf Aslan/Magma |
İstanbul ormandan
tren geçirir de Ankara boş durur mu? Durmaz. Onlar da Türkiye’nin sayılı kuş
cennetlerinden Nallıhan’a termik santral kondurma derdinde. Bölgede zaten
kömürle çalışan Ciner Holding’e bağlı 620 MW gücünde (Yatağan büyüklüğünde) bir
termik santral var. Şimdi ondan daha büyük (720 MW) bir başka kömür santrali
kurulmak isteniyor. Kömürü çıkarıp, termik santral kurmaya hevesli firmalar da
belli. Limak Holding, IC İçtaş, Fina Enerji ve Kolin-Kalyon ortaklığı. Kömüre
verilen teşvikler ve çevrenin hiçe sayılması yüzünden Türkiye’de kömür santrali
kurmak çok kolay. İşin bir başka trajik tarafı da dünyada kömürden çıkışın çok
net görüldüğü günlerde bu işin yapılması. Daha birkaç gün önce açıklanan BP’nin
Dünya Enerji Görünümü raporunda, birincil enerji kaynakları içinde kömürün
payının 20 yıl içinde yüzde 30’lardan yüzde 20’lere düşeceği belirtildi. Kömür
zengini Çin bile aynı rotayı izlerken, güneş ülkesi Türkiye’nin kömür ısrarı
birkaç şirketten başka kimseye yaramıyor. Evinizin çatısına güneş paneli koyup,
ürettiğiniz fazla elektriği şebekeye satmak isteseniz 40 dereden su getirirler,
kuş cennetinin yanına ikinci kömür santrali kurmak isteyenlere soru soran bile
yok.
Nallıhan
Kuş Cenneti’nde 200’den fazla kuş türü bulunuyor. Burası yaz aylarında alanı kullanan kuşlar için
çok önemli bir üreme bölgesi. Bölge yakınlarında üreyen küçük akbaba
Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin (IUCN) Kırmızı Listesi’nde yer alan
tehlike altındaki bir tür. Ne gariptir ki ÇED raporunda bu türün adı bile
geçmiyor. Türkiye’de sayıları azalma eğilimindeki ak kuyruklu kartalların da
ürediği bir yer. Sadece onlar mı, balıkçıl ve karabatak kolonileri de yine
burada ürüyor. Nallıhan’da temiz su, yiyecek bulabiliyorlar. Suyun kalitesi
bozulursa, söğüt ağaçları kurursa buradaki kuşların geleceği tehlikeye girecek.
İki termik santralden çıkan küller bu cenneti cehenneme çevirebilir. Üstelik
burası 1994 yılında Orman Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürlüğü tarafından koruma altına alınmış. Onlar itiraz etmiyor bari siz edin.
4 Şubat 2017 saat 17.00’ye kadar itiraz dilekçesi göndermek mümkün. 350ankara.org
adresinden dilekçe örneğine ve bu dilekçeleri internet üzerinden nasıl
göndereceğinize dair bilgilere ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder