Çöpten eski parçaları toplayıp nükleer santrale yeniymiş gibi sattılar

Özgür Gürbüz-Birgün/10 Haziran 2011

Greenpeace Kori Nükleer Santrali'ndeki tehlikeyi işaret ediyor



Nükleer santralin tehlikeleri denince herkesin aklına büyük kazalar gelir. Aslında Çernobil, Üç Mil Adası ve Fukuşima kazaları nükleer tehlikeyi anlatmaya yetmez, asıl risk detaylarda gizlidir. Nükleer enerjinin kirli tarihine baktığınızda, onlarca minik 'kaza'yla ya da 'hadise'yle karşılaşırsınız. Nükleer lobi bu hadiseleri pek önemsemez ama dikkatli bakıldığında her biri, nükleer enerji santrallerinin iddia edildiği gibi dünyanın en ileri güvenlik önlemlerine sahip fabrikaları olmadığını bize anlatır. İşlerin anlatıldığı gibi tıkır tıkır yürümediğini görürsünüz. Karşılaşılan teknik sorunlar, insan hataları ve güvenlik zaafları hayatlarımız üzerine nasıl bir kumar oynandığını olanca çıplaklığıyla ortaya koyar.

Dünyada nükleer enerjide ısrar eden sayılı ülkelerden Güney Kore'de birkaç hafta önce yaşananlar atomspor taraftarlarının görmek istemediği, basında yer almaması için ellerinden geleni yaptığı hadiselerden biri. Olay, ülkenin en eski nükleer santrali Kori'de geçiyor. Skandal, kayıtlara adı “Hwang” diye geçen Güney Kore'li işadamının Kori nükleer santraline kusurlu parça satması. Üç yıl hapse mahkum edilen Hwang, 2008 yılından bugüne dek tam üç kez kullanılmış parçaları temizleyip boyadıktan sonra nükleer santrale yeniden satmış. Bu işten 2 milyon 600 bin ABD Doları kazanmış. İşin daha da ilginç tarafı, Hwang'ın bu parçaları nükleer santralin çöplüğünden, santral çalışanı bir işçi aracılığıyla alıyor olması. Santralde eskiyen parça çöpe gidiyor, çöpe giden parçaları işçi Hwang'a getiriyor ve Hwang o parçaları boyuyor, cilalıyor ve yeniymiş gibi santrale geri satıyor. Dört yılda üç kez nükleer santralin tüm güvenlik denetimlerini geçmeyi başarmış! Parçaları çalan kişi de bu işin ortaya çıkmasıyla yakayı ele vermiş, ona da üç yıl ceza vermişler. Hakim, bu olayın santralin güvenliği konusunda ciddi endişe duyulmasına neden olacağını söylemiş. Hatırlayın, benzer bir skandal Mersin'e nükleer santral kurmak isteyen Rosatom firması'nın alt şirketi Zio-Podolsk'ta da yaşanmıştı. 4 Mart 2012 tarihinde Birgün'de, “Mersin’e yapılmak istenen nükleer santral “dandik” olabilir mi?” başlığıyla onu da yazmıştık.

Tahmin edersiniz, bu Güney Kore'deki ilk 'hadise' değil. Yaklaşık bir buçuk ay önce yine Kori'de bir başka skandal ortaya çıktı. Santralde yapılan incelemede, bir Güney Kore firması tarafından üretilen parçaların, yasadışı yollardan elde edilmiş Fransız teknolojisi temel alınarak üretildiği ortaya çıktı. Merdiven altı üretim diyeceğim nükleerci dostlar kızacak. Bu defa kızdırmayalım 'atomsporu' sonra yazının devamını okumuyorlar. Halbuki yazının devamında Şubat ayında Kore'de meydana gelen bir başka 'hadise' var; bitmiyor yani.

GÜNEY KORE'DE TEHLİKE ÇANLARI
Tarih 9 Şubat, saat sabah 8:30. Kori'deki 1 numaralı reaktör bakım için kapatılmış. Çoğu kimse bilmez ama nükleer reaktörler dışarıdan aldıkları elektrikle çalıştırılır, bir anlamda dışa bağımlıdır. Kori-1 reaktörü de elektrik almak için üç ayrı noktadan şebekeye bağlıymış ancak beslendiği iki noktada bakım çalışmaları olduğundan kazanın olduğu sırada tek kaynaktan elektrik alıyormuş. Çalışanlardan birinin hatasıyla son şebeke bağlantısından alınan elektrik de kesilmiş. Reaktör, güvenlik fonksiyonları ve soğutma sistemini çalıştıracak elektrik olmadan tam 12 dakika boyunca öyle kalakalmış. Bu gibi acil durumlarda nükleer reaktörlerde dizel jeneratörlerin devreye girmesi beklenir. Kori santralinde de aynen öyle yapmışlar; beklemişler. Beklemişler ama dizel jeneratör de çalışmamış. İşçilerin gayretiyle 12 dakika sonra şebeke bağlantısı yeniden sağlanmış ve büyük bir kazanın ucundan dönülmüş. Soğutma suyu sıcaklığı bu süre içerisinde 36 dereceden 58'e çıkmış. Atık havuzunda ise 21 derecelik ısı artışı yaşanmış. Reaktör bakımda olmasaydı bu 12 dakika, bir başka nükleer felaketle sonuçlanabilirdi. Santralin yöneticisi olayı ülkedeki düzenleyici kuruluşa bir ay sonra, 12 Mart 2012'de bildirmiş. Zahmet etmiş tabi. O saatten sonra santrale giden denetçilerin bir şey bulamayacağı ortada. Santralin sahibi Kore Hidroelektrik ve Nükleer Enerji şirketi, KEPCO adlı Güney Kore'li nükleer devin bir alt kuruluşu. KEPCO mu kim? KEPCO da bizim hükümetin Sinop'a nükleer santral yapması için adeta yalvardığı firma!

DEMOKRASİ MESELESİ
Şu kısacık ömrümde duyduğum, okuduğum bu ve benzeri nükleer kazaları anlatmaya kalksam herhalde ömrüm yetmez. Anlat anlat bitmez. En iyisi ben size bu öykülerden çıkarılacak hisseyi, dersi anlatayım. Ders şu: Ne kadar çok demokrasiniz varsa o kadar az nükleer santraliniz olur. Bugün nükleer santral yapımında ciddi bir şekilde ısrar eden ülkelerin sayısı iki elin parmağını geçmez. Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, Ukrayna ve Güney Kore. Hepsinin ortak özelliği, şeffaflığın, halkın katılımının ve sivil toplumun hükümeti denetleyecek mekanizmalara erişiminin sınırlı olması. Nükleer enerji şirketlerinin devlet elinde olması, kontrolün de yine devlete bağlı kuruluşlarca yapılması halkın hiçbir şeyden haberi olmamasına neden oluyor. Bu ülkelerde halk kolay kolay sokağa çıkamaz, medya denetim altındadır. Nükleer endüstrinin medyayı Japonya'da nasıl kontrol altında tuttuğu Fukuşima sonrası ortaya çıktı. Eski başbakan Naoto Kan bile Fukuşima'daki santrali yöneten şirketi hükümetine bilgi vermemekle suçlamadı mı?

AYILANA NÜKLEER BAYILANA GAZOZ
Türkiye'de demokrasinin ne kadar geri olduğu AKP hükümetinin nükleer enerji konusundaki tutumundan anlaşılabilir. Dört yıllığına iktidara getirilen bir hükümetin halkın 240 bin yıllık geleceğine (nükleer atıklardan bazılarının radyoaktif kalma süresi) ipotek koyacak kararlar alıyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın son açıklaması ise müthiş. 2023'e kadar 23 nükleer reaktör yapmak istediklerini söylemiş. Kusura bakmayın ama 11 yılda 23 reaktör yapamazsınız. Yer lisanslarını, zemin etütlerini hesaba katmasanız bile bir reaktörün inşası en iyi ihtimalle 6-8 yıl sürer. Her birinin gücü 1000 MW olsa, ABD Enerji Enformasyon İdaresi'nin iyimser tahminiyle bile yine bir reaktör 5-6 milyar dolara mal olur. Peşin paranız varsa tabi. Bunun bir de faizi var. 200 milyar dolar civarı bir paradan bahsediyoruz. Ne o miktarda kredi, ne de aynı anda 23 reaktörü inşa edecek kapasiteye sahip firmaları bulabilirsiniz. Hükümet nükleer santral kurmayı gazoz fabrikası inşa etmek sanıyor herhalde. Ayılana bir tane, bayılana bir tane. Sinop'a üç tane, Mersin'e dört tane. Aman efendim Yozgat da gelmiş, bir de oraya kuralım...

***
Nükleer Karşıtı Platform 16 Haziran'da Mersin'de büyük bir kongre düzenliyor. Nükleere dur demek için herkesi kongreye katılmaya çağırıyor. Ayrıntılı bilgi: www.nukleerkarsitiplatform.org

Hiç yorum yok: