Türkiye'de ilk rüzgar santrali bundan 12 yıl önce faaliyete geçti. Avrupa'nın en büyük potansiyellerinden birine sahip Türkiye'de rüzgar kurulu gücü bugün 1800 megavatı geçti. Potansiyele bakınca Avrupa'daki diğer ülkelerin gerisinde kalındığı söylenebilir ama durumun 18 Mayıs 2005'den daha iyi olduğu da ortada. 18 Mayıs 2005, Türkiye'nin kısaca Yenilenebilir Enerji Yasası (YE) dediğimiz, yenilenebilir enerji kaynaklarına alım garantisi veren kanunla ilk kez tanıştığı tarih. Daha sonra değişikliklere uğrayan kanunun yeterliliği konusunda, özellikle güneş enerjisiyle uğraşanların hâlâ ciddi kaygıları var. Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven Yeşil Ekonomi için sektörün bugünkü durumunu, sorunlarını ve önündeki fırsatları değerlendirdi.
-Türkiye’de kurulu rüzgar santrallerinin kaç tanesi Yenilenebilir Enerji yasasından yani 7,3 sentlik alım garantisinden yararlanıyor?
M. Serdar Ataseven |
Türkiye’de
kurulu gücümüz 1800 megavat. Bunların 687 megavatı yani, yaklaşık yüzde
40’ı garanti fiyattan faydalanıyor. Geçtiğimiz yıllara kadar kimse bu sabit
fiyattan yararlanmak istemiyordu. Çünkü Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi'ndeki
(PMUM) fiyatlar daha kazançlıydı. Şu anda da bakarsanız aslında PMUM’da fiyat
7,3’ün üzerinde. Ama gün öncesi piyasasında yatırımcılar bir gün sonraki
üretimini bir gün önceden bildirmek zorunda. Ülkemizdeki tahmin sistemleri
henüz gelişmediği için, bu bildirim bazı zamanlar riskli olabiliyor. Bu nedenle
yatırımcı garanti fiyata gidiyor. Başka enerji üretim sistemlerine sahip olan
yatırımcılar biraz daha risk alabiliyor ve gün öncesi fiyatından yararlanıyor.
Sadece rüzgar üretimi ile ilgilenen yatırımcılar ise risk almak
istemediklerinden garanti fiyatı tercih ediyorlar. Avrupa’daki sistem üç saat
öncesinden bildirim esasına dayanıyor. Oysa Türkiye’de, bir gün öncesinden
hatta 36 saat öncesinden bildirim yapmanız gerekiyor. Bu da yatırımcıyı zor
durumda bırakıyor. Çünkü rüzgar hafif yön değiştirip rüzgar türbinlerini pas
geçtiğinde, 36 saat öncesinden yapılan tahminler tutmayabiliyor. Kısacası şu an
enerji üretim tahminlerini sağlıklı yapamıyoruz. Kendi içinde dengelemesini
yapabilen yatırımcılar PMUM’dan yararlanıyor. Yapamayanlar ise garanti fiyatı
tercih ediyorlar.
-Rüzgar
türbinleri için ilk yatırım maliyetleri nedir?
Avrupa'dan
gelen rüzgar türbinlerinde, projeden projeye değişmekle birlikte, tüm
yatırımlar (yol, inşaat, iletim hattı) dahil, yaklaşık kilovat kurulu güç
başına 1100-1300 Avro arasında bir maliyet olduğunu söyleyebiliriz. Çin’den
geldiğinde yaklaşık yüzde 30 civarında indirim olabileceği tahmin ediliyor.
Piyasada Çin üreticileriyle ön sözleşme imzalayan bazı firmalar var. Ama şu ana
kadar hiçbir rüzgar türbininde Çin malı türbin kullanılmadı. Çinliler şimdilik
Türkiye pazarında yok fakat pazara girmeye çalışıyorlar. Çünkü Türkiye karasal
rüzgar pazarında en büyük ülke. TEİAŞ tarafından onaylanmış lisanslı veya
lisanslanacak 11 bin megavatlık projemiz var. 2023 yılı hedefi 20 bin
megavat. Bu veriler tüm Avrupa’nın ve özellikle de Çinli türbin üreticilerin
iştahını kabartıyor.
-Daha önceki bir
röportajınızda rüzgar türbinlerindeki çalışma kapasitesinin 3500 saat
olduğundan bahsetmiştiniz. Bu da oransal olarak yüzde 40'lara denk bir kapasite
faktörü demek. Bu durumda Türkiye için kilovatsaat başı üretim maliyetleri
nedir?
Türkiye’deki
rüzgar potansiyeli Avrupa’ya göre yüzde 25-30 oranında daha yüksek. Avrupa’da
bir rüzgar türbini 2000-2500 saat çalışıyor. Türkiye’de ise 3000-3500 saat
çalışıyor. 3500 saatin üzerinde çalışan santraller de var. Bunlar birincil
rüzgar sahaları. İkincil rüzgar sahaları da olacak. Fiyat olarak Avrupa’ya göre
daha düşük bir enerji alım fiyatımız var. Avrupa’da 9 Avro sentlere varan
rüzgar fiyatları var. Ülkemizde 7,3 Avro sent. Bu fiyatın yerli katkı ile
desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Rüzgar projelerinin daha rahat finanse edilebilmesi
için elektrik fiyatlarını garanti alım fiyatından daha yukarı çekmek lazım.
-48 bin megavatlık ekonomik teknik
potansiyelin ne kadarı hayata geçirilecek?
Belirtilen 48 bin megavatlık teknik
kapasite, Yenilenebilir Enerji Müdürlüğü'nün, ülkemizdeki rüzgar enerjisi
potansiyelini belirleme çalışmalarına göre verdiği rakamdır. Kıyılarımızdaki
rüzgar enerjisinin de dahil olduğu teknik potansiyeldir. Türkiye’de tüm
yatırımları hayata geçirdiğimizde çıkabileceğimiz maksimum potansiyeldir.
Bununla birlikte rüzgar potansiyelinin var olması yeterli değil. Bunun yanısıra
rüzgardan üretilen elektriğin bağlanacağı trafo merkezlerinin olması, bağlantı
ve üretim şebekelerinin güçlü olması gerekir.
TEİAŞ’ın 2013 sonuna kadar verdiği
11 bin megavatlık kapasite var. 2023 yılı hedefimiz 20 bin megavat. Ayrıca
ülkedeki enerji ihtiyacına ve enerji üretim tesislerinin üretimine bağlı olarak
her yıl 1000 megavat kapasite arttırımı yapılacak. Bu sektör adına sevindirici
bir durum. Ülkemizde sürdürülebilir bir rüzgar sektörünün olduğunun göstergesi.
Bu, hedefin altının boş olmadığının, TEİAŞ tarafından destekleneceğinin
kanıtıdır. Artık rüzgar için enerji sektöründeki iyi oyunculardan biridir
diyebiliriz.
-Rüzgar enerjisinin sorunları
geçtiğimiz Ocak ayında Enerji Bakanlığın’da yapılan bir toplantıda dile
getirilmişti. O zamandan bu yana sorunlarla ilgili olumlu gelişmeler var mı?
17 Ocak’ta yaptığımız toplantıda
dört ana konu üzerinde sorunlarımızı toplamıştık. Enerji Bakanlığın’dan
yönetmelik değişikliği ile yerli katkı payının uygulanabilirliğinin
sağlanmasını istemiştik. Enerji Bakanlığı'ndaki çalışmalar sürüyor, henüz
yayımlanmadı. Yayımlandığında uygulanabilir bir yönetmeliğin çıkacağını
umuyoruz. Parçalar yurtdışından getirilse bile, Türkiye’de montajı
yapıldığında, yerli sayılması ve teşvik kapsamına alınması sektörün hızla
gelişmesine büyük katkı sağlayacak ve yerli katkı payı uygulaması sadece kağıt
üstünde kalmayıp, hayata geçmiş olacak. Yan sanayimizin gelişmesinden sonra
yüzde 100 yerli olsun diyebiliriz. Bu şekilde yapılacak bir
düzenlemenin sektörün önünü açacağını ve yerli kullanımına yönlendireceğini
düşünüyoruz. Böylece yan sanayi de kısa sürede gelişecektir. İkinci sorun ise
yerli teşvikten faydalanma süresinin 2015 yılı ile sınırlandırılmış olmasıydı.
2012 yılının ortasına geliyoruz. Yabancı bir yatırımcının Türkiye’de yatırım
kararı alıp, üretime başlaması ve uygulamaya geçmesi arasındaki süre 2015’ten
daha uzun sürüyor. Bu nedenle bu sürenin 2020 yılına kadar uzatılması
gerektiğini ilettik. 2023 yılına kadar uzatılsa daha da uygun olur. Çalışmalar
var ama sonuca ulaşmış değiliz. Enerji komisyonundan sonucu bekliyoruz. Ayrıca radarla ilgili EPDK’dan bir
talebimiz olmuştu. Henüz somut bir adım yok. Yatırımların yapılması için bu tür
sorunların bir an önce çözüme kavuşturulmasını bekliyoruz. TEİAŞ’tan havza
planlaması yapılmasını talep etmiştik. TEİAŞ’tan somut bir adım geldi. 2013
yılına kadar açıkladığı kapasiteden sonra, gerekli havza planlaması
çalışmalarının yapılarak, ülkemizdeki gelişmeye paralel, her yıl 1000
megavatlık kapasite ayıracaklarını açıkladılar. Sektör açısından sevindirici
bir durum.
Bu söyleşi 15 Mayıs 2012 tarihinde Yeşil Ekonomi haber portalında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder