29 Kasım 2013 Cuma günü yayınlanacak Çimlere Basmayın programında neler var? Merak edenler için kısa bir bilgi notu hazırladık. İşte programımızdan bazı başlıklar:
* Yağmurlar sel oluyor ama biz çözüm için ne yapıyoruz?
* Bakanlık da HES sorununu kabul etti.
* Gizem serbest ama hâlâ yargılanıyor.
* Organik Tavuk nedir? Marketlerdeki tavuklardan ne farkı var? Buğday Derneği Ege Bölge Sorumlusu Nurhayat Bayturan canlı yayında soruları(n)mızı cevaplıyor.
* Gezgenin yok olmasına izin vermiyoruz diyenlerin artık bir gazetesi var: Yeşil Öfke
* Manavgat-Ahmetler Köyü'nde HES'e karşı direniş sürüyor. Köylüler 24 gündür çadırlarda nöbet tutuyor. Manavgat Kaymakamı ile köylüler arasında neler konuşuldu?
* Turgutlu'da nikel madenine karşı direniş sürüyor. Turgutlu Çevre Platformu'ndan Ayla Yönet canlı yayında neden hayır dediklerini anlatıyor.
* Yeşil ajanda: Tüm Türkiye'den çevre ve ekoloji etkinlikleri, duyurular.
* Ve "yeşil" şarkı ve türküler...
Çimlere Basmayın programını her cuma 13:00-14:00 saatleri arasında www.yonradyo.com.tr üzerinden dinleyebilirsiniz.
Çimlere basmayın, bu programı da kaçırmayın.
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Çaresiz değiliz çare ‘SİZ’siniz.
Özgür Gürbüz-BirGün/24 Kasım 2013
Varşova’daki
iklim zirvesi bitti. 19. taraflar toplantısı (COP 19) da geride kaldı. Bu
toplantıdan da küresel iklim değişikliğini durduracak bir anlaşma çıkmadı. Belirsizlik,
zaman kaybı bıktırıyor. Bu yüzden de sivil toplum örgütleri zirve bitmeden
toplantıyı terk etti.
Salonları,
masaları terk etmek için geç bile kaldık. Masanın bir tarafında ‘yetkisiz
hükümet yetkilileri’ diğer tarafında iklim değişikliğini durdurmak isteyen
sivil toplum örgütleri var. Sorumlular, hükümetleri kukla gibi oynatan dev şirketler
ise uzaktan olan biteni izliyor. Her hükümet yetkilisi söze iklim
değişikliğinin ne kadar can yakacağıyla başlıyor. Sivil toplum da aynı şeyleri
söylüyor. Tehlikeyi inkar eden yok ama iş anlaşmaya gelince eller masanın
altına iniyor. Fosil yakıt imparatorluğunu (petrol, kömür ve doğalgaz) güneşe
kaptırmak istemeyenler belli ki hükümetleri kontrol edebiliyor. Çok güçlüler ama benden “çaresizsiniz”
dememi beklemeyin çünkü çare sizsiniz!
Eriyen
buzul dağlarına karşı ben ne yapabilirim demeyin. Cuma günü kefaletle serbest
bırakılan Greenpeace eylemcisi Gizem Akhan ne yapıyorsa onu yapabilirsiniz.
İşinden evine bisikletiyle giden Evrim Güvenç’i kendinize örnek alabilirsiniz.
Daha çok yürüyebilir, evde daha az elektrik tüketebilirsiniz. Evde atıklarınızı
ayırabilir, mahallenizdeki çöp kutularına atabilirsiniz. Küsseniz daha iyi olur
ama otomobilinizle arkadaşlığınızı, “az görüşülenler” listesine alabilirsiniz. Küçük
bir işletmeniz varsa, Gelibolu’da gözleme satan Ferhat Ormancı gibi, enerjinizi
rüzgar ve güneşten karşılayarak önemli bir seragazı azaltımı yapabilirsiniz.
Alışverişe yanınızda bez torbayla gidebilir, sabahları bir poğaça için bir
plastik torba tüketmek yerine aynı torbayı çantanıza atarak aylarca tek
torbayla yetinebilirsiniz. Marketlerden süt, meşrubat alırken ille de
depozitolu cam şişe diye tutturabilirsiniz. Tasarruflu ampuller, verimli ev
aletleri ve büyüklerimizin nasihatleriyle elektrik faturanızı 70-80 liralardan
40-50 liralara indirebilirsiniz. İklim
değişikliği devasa bir sorun olabilir ama en büyük düğümleri çözmek için bile
ipin ucunu bulup oradan tutmanız gerekir. Bu önlemlere ‘sistem içi çözümler’ diyenler olabilir. Devrim olunca her şeyin
yoluna gireceğini düşünebilirsiniz. Aynı fikirde değilim. İstediğiniz dünyada
önce siz yaşayacaksınız ki başkalarından talep edebilesiniz. Devrim sizsiz, bizsiz olacak değil.
Değişmesini istediğiniz sistemin özü insan. Bu yazıyı okuyabildiğinize göre
siz de bir insansınız, değişecek ve değiştirecek sizlersiniz.
Varşova’daki
fiyaskonun haberini aldığımda bu sorunu çözmeye niyetli bir grup ‘çılgınla’
birlikte Ankara’da Sivil İklim Zirvesi’ndeydik. Zirveyi, Tüketiciyi ve İklimi
Koruma Derneği (Tüvik-Der) ile Küresel Denge Derneği birlikte düzenledi. Toplantıda
iklim değişikliğini durdurmak için bireysel, yerel ve ulusal önlemleri birlikte
konuştuk. Türkiye’nin enerji, ulaşım ve atık konularında seragazı emisyonlarını
indirmek için hangi yolları izlemesi gerektiğini tartıştık. “Ulusal hedef, yerel hareket” diyen Küresel
Denge Derneği Başkanı Nuran Talu, “Yerel
yönetimlerin yeni belediye başkanlarının bu işe odaklanması lazım. Türkiye’nin
iklim değişikliği konusundaki kötü performansının nedenlerini, 3. Köprü, ODTÜ
gibi projelerden dolayı çok iyi biliyoruz” diyor. Türkiye artık bir hedef
almalı, yerel yönetimler de bu hedefe paralel iklim eylem planlarını harekete
geçirmeli.
Talu,
CHP’den Çankaya Belediye Başkan Aday Adayı. Talu gibi Sinop’tan Metin Gürbüz de
çevre mücadelelerinin içinde yer alan bir başka isim. Seferihisar Belediye
Başkanı Tunç Soyer’in, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in çevre için
yaptıklarını hepimiz takip ediyoruz. Antalya, Gaziantep, İstanbul Kadıköy ve Bursa
Nilüfer aklıma gelen diğer örnekler. Yerel seçimlerin çevreci başkan
adaylarının lehine sonuçlanması Türkiye’nin çevre sorunlarını çözmesi yönünde
ilk adım olabilir. Son sözü Tüvik-Der’den Önder Algedik’e bırakıyorum: İklimi
değil belediyeleri değiştir!
Temiz enerjinin önlenemeyen yükselişi
Özgür Gürbüz-BirGün/17 Kasım 2013
Müjdemi isterim.
Enerji Bakanı Taner Yıldız, 2023’e kadar Türkiye’nin kurulu gücüne 50 bin
megavatlık ilave yapılacağını söyledi. Türkiye’deki enerji santrallerinin şu
andaki kurulu gücü 61 bin megavat. Yıldız’ın isteği gerçekleşirse Türkiye, 90
yılda kurduğu enerji santrali kadarını önümüzdeki 10 yılda kuracak. Her yer
baraj, her yer termik ve nükleer olacak. 122 milyar dolarlık yatırımdan söz
ediliyor. Bu hedeflere ulaşılır mı, emin değilim. Amacın bu olduğunu da
sanmıyorum. Böyle bir ihtiyaç da yok. Asıl amaç pazarın büyüklüğüne vurgu
yaparak yabancı yatırımcı ve finansmanı Türkiye’ye çekmek. Ekonominin ayakta
durabilmesi için inşaata, inşaatların hayata geçmesi için de paraya ihtiyaç
var. “Enerji talebi var mı”, “Daha az enerjiyle aynı işi yapabilir miyiz”
diye soran yok. Çünkü bu çarpık ekonominin çarkı ancak tüketerek dönüyor. Daha
fazla nehir, daha fazla orman ve canlı (insan dahil) tüketerek ekonomiyi sözüm
ona büyütüyoruz.
1990 yılında Almanya ekonomiye
100 birimlik katkı yapmak için 100 birim enerji harcıyordu. 2010 yılında ise 94
birim enerji harcayarak ekonomiye 131 birim katkı yapar hale geldiler. Enerjiyi
artık daha verimli kullanıyor, daha az enerjiyle daha çok iş yapıyorlar. Peki,
ya Türkiye? Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidara geldiği 2002 yılından
günümüze enerji verimliliği konusunda en ufak bir ilerleme gerçekleşmedi.
2002’de 1 birim ekonomik katkı için 240 kg eşdeğeri petrol harcıyorduk, 2011’de
ise 232 (Eurostat verileri). Aynı
zaman diliminde Almanya bu rakamı 157’den 128’e düşürdü. İyiyken daha iyi oldu.
Enerjiyi verimli kullanmak ekonomik durgunluk anlamına da gelmiyor. Yeni sektörler,
istihdam alanları ortaya çıkıyor. Hükümetin her gün enerji ithalatından şikayet
edip, enerjiyi daha az kullanmak için harekete geçmemesinin mantıklı bir
açıklaması yok. Vergi gelirlerini petrol,
doğalgaz ve otomobil satışlarına bağlamak bahane olabilir ama bunda ısrar etmek
kabul edilemez.
Türkiye’nin ekonomiyi tüketerek
büyütme niyeti sürdükçe enerji talebi de artacak. Bu değişmeli, önce talep artışını
kontrol etmeliyiz. Bunun için onlarca farklı yol var. Toplu taşımayı teşvik
etmek, yeni binalara yalıtım standartları getirmek, enerji yoğun aletlerden
daha çok vergi almak, enerjiyi verimli kullanan üretim araçlarına teşvik vermek
gibi. Enerji talebindeki artış ‘takdir-i
ilahi’ değil. Talebi yönetmeye başladıktan, artışı makul seviyelere
getirdikten sonra yenilenebilir enerji kaynaklarıyla yola devam edebilirsiniz.
Rüzgar, güneş, biyokütle gibi kaynaklar 10-15 yıl öncesine göre hem daha ucuz
hem de daha verimli. Bugün dünyada tüketilen elektriğin yüzde 4’ü rüzgar
türbinlerinden sağlanıyor. 60 yıllık geçmişe, milyarlarca dolarlık
sübvansiyonlara rağmen nükleer enerjinin payının yüzde 12 olduğunu düşünürseniz,
bu hızlı gelişmeyi daha iyi görebilirsiniz. Küçümsenen rüzgar enerjisinin
Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 3’ünü sağladığını da ekleyelim.
Uluslararası Enerji
Ajansı’nın birkaç gün önce açıkladığı Dünya Enerji Görünümü raporunda,
yenilenebilir enerji kaynaklarının (hidro dahil) 2015’ten önce kömürün ardından
en önemli elektrik üretim kaynağı olacağı yazıyor (Yeni Politikalar Senaryosu). Dünyada üretilen elektriğin yüzde
31’i bu kaynaklardan sağlanacak. 2035’te elektrik üretiminde kömürün payı yüzde
33, gazın yüzde 22 ve nükleerin payı yüzde 12 olacak. İşin ilginç tarafı yenilenebilirdeki
artışın üçte ikisi başta Çin olmak üzere OECD dışındaki ülkelerden geliyor.
Yenilenebilir pahalı diyenlerin bir hesap hatası yaptığı ortada.
Çimlere Basmayın'da bu hafta (15 Kasım 2013)
15 Kasım 2013 Cuma günü yayınlanacak Çimlere Basmayın programında neler var? Merak edenler için kısa bir bilgi notu hazırladık. İşte programımızdan bazı başlıklar:
* Dünyada üretilen elektriğin yüzde 4'ü rüzgar türbinlerinden sağlanıyor. Peki ya, Türkiye'de durum ne?
* İzmir'in göbeğinde radyasyonlu hurda bulundu. İkinci bir İkitelli vakası mı yaşanacak?
* Kuzguncuk Bostanı kurtuldu.
* Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Ahmetler Köyü'nde HES'e karşı çıkan köylülere silahlı saldırıda bulunulduğu iddia ediliyor. Karpuz Çayı'na yapılmak istenen HES'e karşı çıkan köylüler 10 gündür direniyor. Köylülerin Avukatı Ramazan Ecevitoğlu canlı yayında sorularımızı yanıtlıyor.
* Gündemimizde Filipinler'deki Haiyan Tayfunu ve iklim değişikliği var. Özel dosyamızı kaçırmayın.
* Yeşil Gerze Çevre Platformu Sözcüsü Şengül Şahin, son yıllarda çevrecilerin kazandığı en büyük zaferlerden birini anlatıyor. Gerze'de termik santrali nasıl durdular? Bu mücadeleden herkesin çıkaracağı dersler var.
* Yeşil ajanda: Tüm Türkiye'den çevre ve ekoloji etkinlikleri, duyurular.
* Ve "yeşil" şarkı ve türküler...
Çimlere Basmayın programını her cuma 13:00-14:00 saatleri arasında www.yonradyo.com.tr üzerinden dinleyebilirsiniz.
Çimlere basmayın, bu programı da kaçırmayın.
* Dünyada üretilen elektriğin yüzde 4'ü rüzgar türbinlerinden sağlanıyor. Peki ya, Türkiye'de durum ne?
* İzmir'in göbeğinde radyasyonlu hurda bulundu. İkinci bir İkitelli vakası mı yaşanacak?
* Kuzguncuk Bostanı kurtuldu.
* Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Ahmetler Köyü'nde HES'e karşı çıkan köylülere silahlı saldırıda bulunulduğu iddia ediliyor. Karpuz Çayı'na yapılmak istenen HES'e karşı çıkan köylüler 10 gündür direniyor. Köylülerin Avukatı Ramazan Ecevitoğlu canlı yayında sorularımızı yanıtlıyor.
* Gündemimizde Filipinler'deki Haiyan Tayfunu ve iklim değişikliği var. Özel dosyamızı kaçırmayın.
* Yeşil Gerze Çevre Platformu Sözcüsü Şengül Şahin, son yıllarda çevrecilerin kazandığı en büyük zaferlerden birini anlatıyor. Gerze'de termik santrali nasıl durdular? Bu mücadeleden herkesin çıkaracağı dersler var.
* Yeşil ajanda: Tüm Türkiye'den çevre ve ekoloji etkinlikleri, duyurular.
* Ve "yeşil" şarkı ve türküler...
Çimlere Basmayın programını her cuma 13:00-14:00 saatleri arasında www.yonradyo.com.tr üzerinden dinleyebilirsiniz.
Çimlere basmayın, bu programı da kaçırmayın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)