Varşova’daki
iklim zirvesi bitti. 19. taraflar toplantısı (COP 19) da geride kaldı. Bu
toplantıdan da küresel iklim değişikliğini durduracak bir anlaşma çıkmadı. Belirsizlik,
zaman kaybı bıktırıyor. Bu yüzden de sivil toplum örgütleri zirve bitmeden
toplantıyı terk etti.
Salonları,
masaları terk etmek için geç bile kaldık. Masanın bir tarafında ‘yetkisiz
hükümet yetkilileri’ diğer tarafında iklim değişikliğini durdurmak isteyen
sivil toplum örgütleri var. Sorumlular, hükümetleri kukla gibi oynatan dev şirketler
ise uzaktan olan biteni izliyor. Her hükümet yetkilisi söze iklim
değişikliğinin ne kadar can yakacağıyla başlıyor. Sivil toplum da aynı şeyleri
söylüyor. Tehlikeyi inkar eden yok ama iş anlaşmaya gelince eller masanın
altına iniyor. Fosil yakıt imparatorluğunu (petrol, kömür ve doğalgaz) güneşe
kaptırmak istemeyenler belli ki hükümetleri kontrol edebiliyor. Çok güçlüler ama benden “çaresizsiniz”
dememi beklemeyin çünkü çare sizsiniz!
Eriyen
buzul dağlarına karşı ben ne yapabilirim demeyin. Cuma günü kefaletle serbest
bırakılan Greenpeace eylemcisi Gizem Akhan ne yapıyorsa onu yapabilirsiniz.
İşinden evine bisikletiyle giden Evrim Güvenç’i kendinize örnek alabilirsiniz.
Daha çok yürüyebilir, evde daha az elektrik tüketebilirsiniz. Evde atıklarınızı
ayırabilir, mahallenizdeki çöp kutularına atabilirsiniz. Küsseniz daha iyi olur
ama otomobilinizle arkadaşlığınızı, “az görüşülenler” listesine alabilirsiniz. Küçük
bir işletmeniz varsa, Gelibolu’da gözleme satan Ferhat Ormancı gibi, enerjinizi
rüzgar ve güneşten karşılayarak önemli bir seragazı azaltımı yapabilirsiniz.
Alışverişe yanınızda bez torbayla gidebilir, sabahları bir poğaça için bir
plastik torba tüketmek yerine aynı torbayı çantanıza atarak aylarca tek
torbayla yetinebilirsiniz. Marketlerden süt, meşrubat alırken ille de
depozitolu cam şişe diye tutturabilirsiniz. Tasarruflu ampuller, verimli ev
aletleri ve büyüklerimizin nasihatleriyle elektrik faturanızı 70-80 liralardan
40-50 liralara indirebilirsiniz. İklim
değişikliği devasa bir sorun olabilir ama en büyük düğümleri çözmek için bile
ipin ucunu bulup oradan tutmanız gerekir. Bu önlemlere ‘sistem içi çözümler’ diyenler olabilir. Devrim olunca her şeyin
yoluna gireceğini düşünebilirsiniz. Aynı fikirde değilim. İstediğiniz dünyada
önce siz yaşayacaksınız ki başkalarından talep edebilesiniz. Devrim sizsiz, bizsiz olacak değil.
Değişmesini istediğiniz sistemin özü insan. Bu yazıyı okuyabildiğinize göre
siz de bir insansınız, değişecek ve değiştirecek sizlersiniz.
Varşova’daki
fiyaskonun haberini aldığımda bu sorunu çözmeye niyetli bir grup ‘çılgınla’
birlikte Ankara’da Sivil İklim Zirvesi’ndeydik. Zirveyi, Tüketiciyi ve İklimi
Koruma Derneği (Tüvik-Der) ile Küresel Denge Derneği birlikte düzenledi. Toplantıda
iklim değişikliğini durdurmak için bireysel, yerel ve ulusal önlemleri birlikte
konuştuk. Türkiye’nin enerji, ulaşım ve atık konularında seragazı emisyonlarını
indirmek için hangi yolları izlemesi gerektiğini tartıştık. “Ulusal hedef, yerel hareket” diyen Küresel
Denge Derneği Başkanı Nuran Talu, “Yerel
yönetimlerin yeni belediye başkanlarının bu işe odaklanması lazım. Türkiye’nin
iklim değişikliği konusundaki kötü performansının nedenlerini, 3. Köprü, ODTÜ
gibi projelerden dolayı çok iyi biliyoruz” diyor. Türkiye artık bir hedef
almalı, yerel yönetimler de bu hedefe paralel iklim eylem planlarını harekete
geçirmeli.
Talu,
CHP’den Çankaya Belediye Başkan Aday Adayı. Talu gibi Sinop’tan Metin Gürbüz de
çevre mücadelelerinin içinde yer alan bir başka isim. Seferihisar Belediye
Başkanı Tunç Soyer’in, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in çevre için
yaptıklarını hepimiz takip ediyoruz. Antalya, Gaziantep, İstanbul Kadıköy ve Bursa
Nilüfer aklıma gelen diğer örnekler. Yerel seçimlerin çevreci başkan
adaylarının lehine sonuçlanması Türkiye’nin çevre sorunlarını çözmesi yönünde
ilk adım olabilir. Son sözü Tüvik-Der’den Önder Algedik’e bırakıyorum: İklimi
değil belediyeleri değiştir!