Özgür Gürbüz-BirGün / 26 Nisan 2020
Koronavirüs salgınının Türkiye’ye bulaştığını anlayalı bir buçuk ay oluyor. Bugün hâlâ devletin ücretsiz dağıtacağını söylediği maskeleri bekleyenler var. Beklediğimiz, eşimizden dostumuzdan bulabileceğimiz bir maske olmasaydı ne yapacaktık? Mesela bir nükleer sızıntı sonrası çocukların, hamilelerin, bebek emzirenlerin alması gereken iyot tabletlerini bekliyor olsaydık ne olacaktı? Tiroid kanserine yakalanan çocuklarımıza bakıp, hükümetimizin takdiri mi diyecektik?
Koronavirüs salgınının Türkiye’ye bulaştığını anlayalı bir buçuk ay oluyor. Bugün hâlâ devletin ücretsiz dağıtacağını söylediği maskeleri bekleyenler var. Beklediğimiz, eşimizden dostumuzdan bulabileceğimiz bir maske olmasaydı ne yapacaktık? Mesela bir nükleer sızıntı sonrası çocukların, hamilelerin, bebek emzirenlerin alması gereken iyot tabletlerini bekliyor olsaydık ne olacaktı? Tiroid kanserine yakalanan çocuklarımıza bakıp, hükümetimizin takdiri mi diyecektik?
Bugün Çernobil nükleer kazasının 34. yıldönümü. Çernobil’i
Nisan başındaki orman yangınlarıyla tekrar hatırladık. Bir nükleer kazanın
yıllar hatta asırlar sonra bile tehlike yaratmaya devam ettiğine tanık olduk.
Biz ise bunları göre göre Mersin Akkuyu’da Rusya’nın nükleer santral yapmasına
izin veriyoruz. Yapımı süren bu santralda Çernobil veya Fukuşima benzeri bir
nükleer kaza yaşanmayacağını kimse garanti edemez. Deprem riski var, tsunami
riski var, savaşta hedef olma riski var, insanın hata yapma riski var…
Bir nükleer kaza ya da sızıntı olduğunda kaçmaktan fazla
yapacak bir şeyiniz yok. Mümkün olduğunca uzağa kaçacaksınız. Bulabilirseniz radyasyon
bulutlarının olmadığı bir yere. Nükleer santraldan havaya toprağa ulaşan radyoaktif
maddelerin çoğuna karşı insanlığın bildiği bir savunma yok. Radyoaktif iyotlara
karşıysa iyot tableti alarak tiroid kanseri riskini azaltabiliyoruz. Radyasyon
sızıntısının olduğu alanda bulunan çocuklar, emziren kadınlar, hamileler hatta
40 yaş altındaki herkes bu tabletlerden alıp, birkaç gün evlerinde kalarak
riski azaltabilir. Öyle ama maske dağıtamayan bir devletin, nükleer kaza veya
sızıntı olduktan hemen sonra binlerce insana iyot tableti dağıtabileceğine siz
inanıyor musunuz?
Binlerce derken abartmıyorum. Çernobil sonrası sadece
Ukrayna’da kirlenen alanın yüzölçümü 53 bin kilometre kareydi. Mersin’in
yüzölçümü 15 bin. Radyasyonun Adana, Antalya, Mersin, Konya başta olmak üzere
tüm Türkiye’ye yayılacağını tahmin etmek zor değil. Kaç bin tane iyot tableti
hazırda tutulacak. Nerede bekletilecek? Nasıl dağıtılacak? Yoksa nükleer
santral için kapalı kapılar arkasında Rusya ile pazarlık yaparken bunları
düşünmediniz mi? Koronavirüs salgını bize kabul etmesi zor gerçeği bir kez daha
gösterdi. Türkiye bir nükleer kazanın sonuçlarıyla baş edebilecek hazırlığa
sahip değil. Bunu kabul edin. Yüz milyarlarca doları bulan kazanın maddi
boyutundan bahsetmiyorum bile.
Mersin’de 1 milyon 814 bin, Antalya’da 2 milyon 426 bin,
Adana’da 2 milyon 220 bin, Karaman’da 251 bin ve Konya’da 2 milyon 200 bin
insan yaşıyor. Yuvarlak hesap 10 milyon kişiye nükleer santralda meydana
gelecek kazadan sonra acil yardım götürülmesi gerekecek. Kaza yazın olursa
turizmin de etkisiyle bu rakam birkaç milyon daha artacak. Milyonlarca iyot
tabletine, insanları o bölgeden uzaklaştıracak binlerce otobüse, kazanın
etkilerini azaltacak binlerce görevliye ihtiyaç olacak. Bunları çok hızlı ve
organize bir şekilde hayata geçirmek zorunda kalacağız. Değil bir buçuk ay, bir
buçuk saat geç kalırsanız binlerce insanı kanserin ve ölümün kucağına atmış
olursunuz. Ne yapacaksınız? Numaracıktan istifa edip, halkın tepkisini
azaltmaya mı çalışacaksınız? Tekrar deneyebilirsiniz elbette.
Türkiye’deki elektrik üretim santrallarının 91 bin
megavata ulaşan kurulu gücü var. Gördüğümüz en yüksek talep ise 47 bin megavatı
geçmedi. TEİAŞ’ın 2028 yılı için yaptığı Türkiye puant tahmini ise 71 bin
megavat. Bugünkü kurulu güçle bile karşılanabilir bir talep tahmini bu.
Türkiye’nin elektrik talebini verimlilik ve tasarruf önlemleriyle dörtte bir
oranında azaltabileceğini de hatırlatalım. Nükleere mecbur değiliz; nokta!
Maske bile dağıtamazken neden elektriği onlarca farklı
yola rağmen pahalı ve riskli nükleerden üretmeye çalışıyorsunuz? Sağlık Bakanı
her akşam televizyonda yeni vaka sayıları açıklasın diye mi?