Özgür Gürbüz-BirGün/13 Mart 2017
Hayatımıza zor
bir kelime daha girdi: Elektrifikasyon. Söylemesi zor ama işin özeti şu. Hayatımızdaki
birçok alanda elektrik enerjisini kullanmaya başlayacağımız bir dönem başlıyor.
Bu değişimin elektrik tüketimini artırma potansiyeli var ancak enerjiyi daha
verimli ve akıllı kullanmaya yol açması da mümkün. Benzin ve dizelden
elektrikli araca geçiş buna bir örnek çünkü elektrikli araçların kullandığı
elektrik motorları, içten yanmalı motorlara karşı enerjiyi çok daha verimli
kullanıyor.
Elektriğe
geçiş aslında yeni değil. Evimizde kullandığımız aletlere bakarak bile değişimi
görebiliriz. Masadaki kırıntıları alan küçük elektrikli süpürgelerden elektrikli
diş fırçasına kadar gerekliliği tartışılır ürünlerle, bulaşık makinası gibi
doğru kullanıldığında su ve enerji tasarrufu yapan ürünlere kadar onlarca elektrikli
alet hayatımıza girdi bile. Bu dönüşümü daha görünür kılan ise kuşkusuz
elektrikli araçlar. 2016 sonunda dünyadaki elektrikli araç sayısı 2 milyonu
geçti. Bunların yüzde 61’i sadece elektrikli motora sahip, yüzde 39’u ise ‘prizli
hibrit’ diyebileceğimiz hem elektrik hem de fosil yakıtla çalışabilen araçlar. Elektrikli
otomobil satışları da diğerlerine göre 20 kat hızlı büyüyor. Geçen yıl satılan
her 100 otomobilden yaklaşık 1 tanesinin elektrikle çalıştığını söyleyebiliriz.
Altı yıl önce bu rakam sıfıra yakındı.
Elektrikli
araçlardan bahsederken hepsine ‘prizli’ (plug-in) araçlar diyebilirsiniz ancak dışarıdan
şarj edilemeyen hibrit araçları bu sınıfa koymamalıyız. Hibrit araçlar aslında
benzin ve dizelli araçlardan çok farklı değil. Elektrik motorları adeta göstermelik
ve birkaç kilometrelik menzili var. Dışardan şarj edilebilen büyük akülü hibrit
araçları ise elektrikli araç kapsamında değerlendirebiliriz. Ulaşımda bir
dönüşümden bahsediyorsak da son hedefimiz mutlaka tam elektrikli araçlar
olmalı. Önceliğimiz de elbette elektrikli toplu taşıma araçları.
Hollanda
demiryolları bunun en iyi örneği. Yılbaşından bu yana ülkedeki tüm trenler
rüzgar santrallarından gelen elektrikle çalışıyor. Günde 600 bin yolcu iklimi
değiştirmeden, havayı ve çevreyi kirletmeden yolculuk yapıyor. Türkiye’nin
ulaşım politikasına baktığımızda hem elektrikli araç hem de toplu taşıma
konusunda ciddi bir hareket göremiyoruz. Duble yollar, gereksiz köprüler ve
özendirilen bireysel araç sahipliliğiyle trafik sıkışmaya, hava kirlenmeye
devam ediyor. LPG ve petrolle çalışan araçlar sayesinde de Türkiye’nin enerji
ithalatı faturası büyüyor. Ulaşımda sorunları çözmek için ‘elektrifikasyon’ bir
fırsat olabilir.
Çin önde gidiyor
2016’da elektrikli
araç satışında bir önceki yıla göre yüzde 85 artış sağlayan Çin önde gidiyor. geçen
yıl 351 bin prizli aracın yola çıktığı Çin’i Avrupa 221 bin, ABD ise 157 bin
araçla izliyor. Çin’i farklı kılan rakamların büyüklüğünün yanı sıra elektrikli
araç seçiminde toplu taşımaya öncelik vermesi. 2016’da araç pazarına eklenen
351 bin taşıtın 160 bini elektrikli otobüs. Çin’deki motosikletlerin yüzde 40’ı
da elektrikle çalışıyor. Çin ve ABD’yi satışlarda Norveç izliyor. Norveçte
satış rakamları Çin kadar yüksek olmasa da, elektrikli otomobillerin yaygınlığı
dikkat çekiyor. Yüzde 24’lere ulaşan pazar payı, her caddede görülen şarj
istasyonları Norveç’in petrolden çıkış planlarını hızlandırıyor. Pazar payında
Norveç’i yüzde 10 ile Hollanda izliyor. Norveç’te elektrikli araçların 12 bin
doları bulan alım vergisinden muaf olduğunu, KDV muafiyeti gibi diğer
teşviklerden de yararlanabildiklerini söyleyelim.
Türkiye’de elektrikli araçlar
Türkiye’de elektrikli
otomobil sayısı 2016 sonunda 426’ya ulaştı. Elektrikli otomobil satışları şarj
istasyonlarının sayısının azlığı ve fiyatları nedeniyle çok az. Türkiye’deki
şarj istasyonlarının çoğu İstanbul’da. 800’e yakın şarj istasyonunun yarıya
yakını evlerde. Bu sayı az ama birçok firma halka açık şarj istasyonu kurma
konusunda çalışıyor.
Elektrikli
araçlara tüm dünyada çevreyi kirletmediği için çeşitli teşvikler veriliyor. Türkiye’de
ise 2016 sonunda alınan Bakanlar Kurulu kararı, elektrik motor gücü 50 kW'ı
geçip motor silindir hacmi 1.800 cm3'ü geçmeyen binek otomobiller için yüzde 90
olan ÖTV oranını yüzde 45'e indirdi. Bu karar çok olumlu bir etki yapmadı çünkü
birçok elektrikli otomobil belirtilen kapsam dışında kalıyor. Çoğu yorumda, söz
konusu değişikliğin elektrikli araçları teşvik etmek için değil sadece
Toyota’nın hibrit modelleri için yapıldığı belirtiliyor.
Binek
otomobillerde durum parlak olmasa da Türkiye’de iki farklı elektrikli otobüs
üretimi yapılıyor. Konya Büyükşehir ve Eskişehir Tepebaşı belediyeleri e-otobüsleri
ilk kullananlar arasında. İzmir Büyükşehir Belediyesi ise otobüs filosunda
elektriğe geçiş için köklü bir değişiklik planladı. Üç yıl içinde 400 e-otobüsü
filoya dahil etmeyi planlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, duraklara otobüsleri
şarj edecek sistemler üzerinde de çalışıyor. Otobüslerin elektriğini çevreci
bir kaynaktan üretmek için de bir güneş santrali kurmayı planlıyor.
Neden elektrikli araç?
Elektrikli
araçların tercih edilmesinin nedenleri arasında hava kirliliği ve iklim
değişikliğine yol açmamalarını sayabiliriz. Dizel ve benzinli araçların aksine
elektrikli araçların egzoz emisyonları yok. Akülerini yenilenebilir enerjiden
sağlıyorlarsa iklimi de değiştirmiyorlar. Yine de tüm elektrikli araçları
peşinen çevreci kabul etmemeli. Akünüzü bir nükleer veya kömür santralıyla
beslenen şebekeden doldurursanız petrolle çalışan araçlar kadar kirletici
olabilirsiniz. Aracınızı çatınızdaki veya sitenizdeki bir otoparka kurulmuş
güneş panellerinden şarj ediyorsanız çevreci sıfatını daha rahat
kullanabilirsiniz. İleride elektrikli araçların fazla elektriği depolamada
kullanılması bile mümkün olacak. Öğle saatlerinde ihtiyaçtan fazla üreten güneş
panelleri araçları şarj edecek. Elektrikli araç sayısının artması için şarj
istasyonlarının sayısı da artmalı. Orta sınıfa ait yeni elektrikli araçların
menzilleri 200 km civarında.