Özgür Gürbüz-BirGün / 17 Şubat 2023
Kaynak: Bilim ve Gelecek |
sonrası Rus şirket yaptığı açıklamada inşaatta bir sorun yaşanmadığını ve santralın “9 şiddetinde depremlere karşı dayanıklı” olduğunu açıkladı. Büyüklük ve şiddet farklı kavramlar olduğundan, şirket bu iki kavramı büyük bir olasılıkla karıştırdı ya da farkı bilmiyor. Belki de santralın yaklaşık 7 büyüklüğünde bir depreme dayanabildiğini itiraf etmişlrdir; anlamak zor. Bildiğimiz, depreme dayanıklı bina yapmakla nükleer santralda güvenliğin aynı şey olmadığı. İlginç olan bir başka nokta ise, santralın güvenliğiyle ilgili kuşkulara Enerji veya Çevre Bakanlığı’nın değil şirketin kendisinin yanıt vermesiydi. Nükleer Düzenleme Kurumu bir inceleme yaptı mı onu bile bilmiyoruz. Rusya ve onun istediklerini söyleyenler ne derse onu duyuyoruz. Bağımsız, güvenilir bir bilgi yok.
Hükümete ve Akkuyu Nükleer A.Ş.’yi dinlersek santralın yapıldığı bölgenin deprem riski düşük. Nükleer santral konusunu yakından takip eden Jeofizik Yüksek Mühendisi Erhan İçöz ise Kıbrıs adasının güneyinden ve hemen kuzeyinden geçen iki bindirme fayının yanı sıra Akkuyu kıyılarına çok yakın geçen, deniz içinde bir fay hattının daha olduğuna dair iddialara dikkat çekiyor. Bu fayların büyük depremler üretilebileceği ve tsunamilere yola açabileceğinin de altını çiziyor. Geçmişte, hem bu faylarda hem Hatay'dan geçen Ölüdeniz fayında çok büyük depremler olduğu biliniyor. İçöz, Hatay'da, MS 587’de 60 bin kişinin öldüğü kozmik kıyamet diye adlandırılan depremi hatırlatıyor. Bunları bile bile, Akkuyu’da Fukuşima benzeri deprem ve tsunaminin tetiklediği bir nükleer kaza yaşarsak “kader” mi diyeceğiz?
Depremlerin nükleer tesislerde bir felakete yol açması için reaktör binalarının yıkılmasına da gerek yok. Kuvvetli bir deprem santrala verilen ve acil durumda reaktörlerin devreden çıkarılması için ihtiyaç duyulan elektriğin kesilmesine neden olabilir. Böyle bir durumda reaktörün kontrol çıkmaması için eldeki tek güvence dizel yakıtla çalışan acil durum jeneratörleri. Depremde bu jeneratörler hasar görürse, tsunami sonucu su altında kalırsa (Fukuşima’da oldu), jeneratörden reaktörlere giden elektrik hatları zarar görürse nükleer kaza kaçınılmaz. Kaldı ki, büyük bir depremde santralda çalışan personelin panikle yapacağı bir yanlış hareket bile yeni bir Çernobil’le sonuçlanabilir. Mesele betonun depreme dayanıklılığı değil, deprem sonracı ortaya çıkabilecek olasılıkların bilinmemesi. Bir uçak reaktör binasına düşse ve reaktör binası sağlam kalsa ne yazar? Uçağın düştüğü bir santralda kontrol mü kalır?
İsveç’in Forsmark Nükleer Santralı’nda, Temmuz 2006’da bu
yazdıklarımız gerçek olmuştu. Santralda bir elektrik arızası meydana gelmiş,
iki reaktör devreden çıkmıştı. Üçüncü reaktörün devreden çıkması ve soğutulması
içinse jeneratörlerin devreye girmesi beklendi ama 20 dakika boyunca bu olmadı.
Otomatik devreye girmesi gereken jeneratörler el yordamıyla son anda devreye
alındı ve büyük bir felaket önlendi. Santral yetkilileri de biraz daha
gecikilse yeni bir Çernobil yaşanabileceğini itiraf etmişlerdi.
Deprem sonrası Hatay başta olmak üzere elektrik şebekesinin devreden çıktığını,
elektrik kesintisinin günlerce sürdüğünü biliyoruz. Akkuyu’ya elektrik sağlayan
hatlarda arıza yaşandığını ve artçı depremlerin sürdüğü bir sırada personelin
santrala elektrik sağlamak için jeneratörlerle uğraştığını bir düşünün. “Kader
planı” deyip sorumluluktan kaçamazsınız çünkü daha ucuza ve güvenli elektrik
üretmek varken bu yolu seçen sizsiniz.
Bir de iktidarı ve muhalefetiyle dillendirilen küçük nükleer reaktör konusu var. Nükleer endüstrinin santral maliyeti arttığı için pazarlamaya çalıştığı bu mini nükleer belalar aslında ne ucuza elektrik üretiyor ne de atık sorununa çözüm getiriyor. Kaza riski de büyüklerde olduğu gibi devam ediyor. Nükleer lobi, mahallelere bile bu küçük santral kurma hevesinde. Türkiye’de bu tehlikeli hayallere kendini kaptıranlara soralım. Deprem bölgesindeki 10 ilde 10 küçük nükleer reaktörünüz olsaydı, 7 Şubat sabahı çadır götüremediğiniz illere, radyasyon ekipleri nasıl götürecektiniz? Su şebekesinin yıkıldığı yerlerde su soğutmalı nükleer reaktörlere suyu nereden bulacaktınız? Sızıntı olan reaktörlerin yanında arama kurtarma çalışmalarını nasıl yapacaktınız? Sattlerce açamadığınız yolları açıp nükleer reaktörün yakınındaki insanları nasıl tahliye edecektiniz? Etkilenen bölgelerdeki insanların tiroit kanseri olma riskini azaltmak için gerekli iyot tabletlerini nasıl dağıtacaktınız? Eldiven veremediğiniz insanlara radyasyondan koruyan kıyafetleri nasıl gönderecektiniz? Hilti bulamadığınız yerlerde reaktörlerdeki nükleer atıkları korumalı alanlara nasıl taşıyacaktınız?
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu, güvenlik ve önlemler konusunda beklenen standartların çok gerisinde kaldığını kabul edelim. Nükleer lobi, küçük ve büyük nükleer hayalleriyle Türkiye’yi başımıza yıkmadan onları bu ülkeden göndermemiz gerek.