Özgür Gürbüz-BirGün / 21 Nisan 2023
Mevcut
yat yanaşma tesislerinin kapasitesini üç kat artırmayı planlayan proje, Muğla
Çevre Platformu, Marmaris Kent Konseyi ve Karacasöğüt Mahallesi sakinlerinin
itirazlarıyla gündeme gelmişti. 2022 yılında Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD), bölgenin
ekolojik ve arkeolojik değerini gösteren bir rapor hazırladı. Rapor Bodrum
Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’ne iletildi, Müze de bölgeye ekiplerini
gönderdi. Müze ekiplerince yapılan inceleme SAD’ın raporunu ve itirazları
doğruladı. Müze Müdürlüğü de Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl
Müdürlüğü’ne inşa faaliyetlerine gidilmemesi, Sahil Güvenlik Güney Ege Grup
Komutanlığı’na da bölgenin korunması için yazı gönderdi. Çevre Bakanlığı Muğla İl
Müdürlüğü ise arkeolojik eserlere ve ekolojik açıdan büyük önem taşıyan deniz
çayırlarının varlığına rağmen, Karacasöğüt Koyu’ndaki yat yanaşma tesisinin kapasitesini
artırmak isteyen Global Marin şirketinin talebine “ÇED gerekli değildir” kararı
vererek adeta talana yeşil ışık yaktı.
2013’deki yazışma ortaya çıktı
Projeyle ilgili ikinci skandal ise Muğla Kültür Varlıklarını Koruma
Kurulu’na ait 2013 tarihli bir yazışmayla ortaya çıktı. SAD’ın uzman ekibinin
Marmaris Kent Konseyi’nin talebi üzerine yaptığı araştırmayla raporlanan,
fotoğrafları çekilen ve yeri belirlenen arkeolojik buluntuların aslında daha
önceden de bilindiği ortaya çıktı. 2013 yılında Muğla Kültür Varlıklarını
Koruma Kurulu’nun Global Sailing şirketine ait marinanın hemen yanındaki kıyıda
arkeolojik buluntuların taşınmasıyla ilgili karar aldığı, dolayısıyla deniz
altındaki eserlerden de haberdar olduğu anlaşıldı. 2022’deki dalıştan çok önce
oradaki tarihi eserler biliniyormuş.
Muğla Çevre İl Müdürlüğü’nün “ÇED gerekli değildir” kararı da üçüncü bir skandala yol açtı. Çünkü aynı koyda işletmesi olan ve kapasitesi artırılmak isteyen Muğla Turizm Çevre Vakfı’nın (MUÇEV) talebine de daha önce ÇED gerekli değildir kararı verilmiş, itirazlar sonucunda bu karar, bilirkişinin verdiği raporun da etkisiyle Danıştay’da iptal edilmişti. Çevre İl Müdürlüğü, bu örnek karara rağmen aynı koydaki komşu işletmeyi yine ÇED sürecinden muaf tuttu. Koydaki ekolojik hassasiyet ve arkeolojik önem değişmemesine rağmen Danıştay’ın aldığı karar görmezden gelindi.
Kirlenme
potansiyeli fazla
Kıyı ve deniz alanlarındaki inşaatlar konusunda uzman olan Dr. Işıkhan Güler, koydaki
yaşam için hayati öneme sahip deniz çayırları ve kirlilik tehlikesi nedeniyle
kapasite artırımına karşı çıkıyor. Güler, “Oraya yat limanının yapılmasını veya
tekne sayısının artırılmasını doğru bulmuyorum. Kapalı bir koy, su değişimi az.
Kirlenme potansiyeli fazla. Mevcut durumda da koyu kullanan tekne sayısının
kontrol edilmesi gerekiyor, oranın doğal güzelliğini korumalıyız” diyor. Güler,
bu tip projelerde ÇED gerekli değildir kararı vermenin sakıncalı olduğunu
aksine detaylı, halkın ve bağımsız uzmanların katılabileceği bir ÇED sürecinin
yapılması gerektiğini vurguluyor.
Foto: Sualtı Araştırmaları Derneği |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder