Üstünden geçsek de geçmesek de ücretini ödediğimiz Osmangazi Köprüsü, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ekonomik modelinin bir sembolü oldu. Şirketlere zarar etmeyeceği bir iş fırsatı yaratan modelde zarar etme şansı sadece halka veriliyor. Örnekler saymakla bitmiyor. İstanbul’daki üçüncü köprü, İstanbul Havalimanı, Gebze-İzmir otoyolu…
Verilen olmadık garantilerle şirketler beklediğinden fazla para kazanıyor, riske girmiyor, olan ise vergisini zar zor ödeyen halka oluyor. Bu “çılgın projelerin” sonuncusu da Mersin-Akkuyu’da yükseliyor.
Türkiye Rusya Federasyonu ile 12 Mayıs 2010’da bir Mersin’de nükleer santral yapımı için bir anlaşma imzaladı. Anlaşmanın 10. maddesinin 5. fıkrasında, santralın ürettiği elektriğin yarısının 15 yıl boyunca 12,35 sentten (ABD Doları) alınması kararlaştırıldı. Aynı Osmangazi Köprüsü anlaşması gibi. Rus şirkete, elektriğe ihtiyacımız olsa da olmasa da santralın ürettiği elektriğin yarısını alacağız sözü verildi.
Zaten elektrikte fazla var. Türkiye’nin elektrik üreten santrallarının kurulu gücü 2020 sonunda 95 bin megavatı geçti. Oysa, en yüksek talebin olduğu gün oluşan anlık talep 49 bin 852 megavat. Makina Mühendisleri Odası, yedek kapasite düşünülse bile 30 bin megavatlık arz fazlası var diyor. 2023’e yetiştirilmeye çalışılan ilk ünite çalışmaya başladığında Türkiye’de elektrik fazlası daha da artacak.
Anlaşma TL üzerinden de yapılmadı. İmzalar atıldığında dolar kuru 1,52 TL idi. Bugün dolar kuru 7,33 TL. Nükleer santralden alınacak elektriğe şimdiden 5 kat zam geldi. Türk Lirası kazanan ve elektrik faturasını Türk Lirası ile ödeyen herkes santral biter ve şebekeye elektrik vermeye başlarsa bu zamdan etkilenecek.
Halbuki, 2020 yılında serbest piyasada elektrik fiyatı 3,5 sente kadar (2020 yılı Piyasa Takas Fiyatı ortalaması) indi. Yani, bugün piyasadan 3,5 sente alabildiğiniz elektriği iki yıl sonra Akkuyu’dan yaklaşık dört katına almak zorunda kalacağız.
Dahası var. Hükümet birkaç gün önce, 31 Aralık 2025’e kadar yenilenebilir enerji kaynaklarınca üretilecek elektriğe verilecek alım garantilerini açıkladı. Alım garantisi nükleerde olduğu gibi dolar üzerinden değil Türk Lirası ile verildi. Garanti süresi nükleerden daha az tutuldu; 15 değil 10 yıl denildi. Ve alım garantisi için belirlenen fiyat da nükleerden çok daha ucuz. Güneş ve rüzgar için alım garntisi 32 kuruş, bugünün kuruyla 4,3 dolar sent olarak belirlendi. Bu ne demek? Hükümet rüzgardan, güneşten 32 kuruşa alacağını bildiği elektriği nükleerden 90 kuruşa alacak demek.
Sanayicisinden, evinde elektrik tüketene, herkes elektrik fiyatlarının pahalılığından yakınırken, anlaşılamaz nükleer enerji sevdası yüzünden aynı elektriğe üç kat fazla para vereceğiz. İhtiyacımız olmasa da ödeyeceğiz. Dolar kuru artarsa daha çok ödeyeceğiz. Kullanmasak da, daha çevrecisini, ucuzunu bulsak da yine Rus şirkete 3-4 katını ödeyeceğiz.
Mersin’de nükleere dur demezsek bu ülkenin sadece
çevresini, yaşamı değil ekonomisini de tehlikeye atan bir başka “Osmangazi
Köprümüz” daha olacak. Deli Dumrul’un rüyası gerçekleşecek. "Osmangazi Nükleer
Santralı" hepimizi batıracak.