Kopenhag İklim Zirvesi
Yazı Dizisi - Gün 1
Giriş...
İki hafta boyunca dünyanın gözü Danimarka’nın başkenti Kopenhag’taki iklim zirvesinde olacak. Küresel ısınmayı durdurmak için küçük ve bir ilk adım olarak değerlendirilen Kyoto Protokolü 2012 yılında sona eriyor. Kopenhag’daki iklim zirvesinde ya Kyoto’nun veliahdı belirlenecek ya da dünyanın kaderinin tayini bir başka bahara kalacak.
Özgür Gürbüz-Gzt. Haberturk / 7 Aralık 2009 *
Dünyayı çevreleyen sera gazları, güneş ışınlarıyla yerküreye gelen ısının bir bölümünü hapsederek gezegenin ortalama sıcaklığını yaşam için ideal olan 14 derecede tutuyor. Büyük bir bölümü karbondioksit, metan ve azot oksitten oluşan seragazları olmasa, sıcaklığın -19 dereceye kadar düşeceği tahmin ediliyor. Endüstri devrimiyle birlikte atmosfere daha fazla seragazı salınması ise daha fazla ısı tutulmasına neden oldu. Ortalama sıcaklık son yüz yılda 0,74 derece arttı. Bu artışın 2 derecenin üzerine çıkması halinde birçok bilim insanı geri dönülemeyecek noktaya gelineceğine inanıyor.
Kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtların kullanımı azaltılmazsa, Uluslararası İklim Değişikliği Paneli bu yüzyılın sonunda 3 derecelik sıcaklık artışını kaçınılmaz görüyor. Birçok araştırma bu yüzyıl sonunda deniz seviyesindeki yükselişin 1,5 metreyi bulacağını öngörüyor. Kutuptaki buzulların erimesi halinde bu yükselişin 6 metreyi bulacağını tahmin edenler de var. Yükselen deniz seviyesi tatlı sulara tuzlu suların karışması ve tarımdan içme suyuna birçok sorun yaşanması anlamına geliyor. Küresel ısınma durdurulamazsa fırtınaların sayısı ve şiddeti, kuraklıklar artacak. Sadece Afrika’da 250 milyon insanın 2020’de susuzluk çekeceği tahmin ediliyor. Sıcaklık artışına bağlı olarak sıtma gibi hastalıkların yayılacak. Toprakları sular altında kalacak ada devletleri başta olmak üzere, kuraklık ve susuzluk gibi afetlerden etkilenen milyonlarca insan, “iklim göçmeni” olarak başka ülkelere gidecek. Bu felaketleri önlemek için bir umut niteliğinde olan Kopenhag’daki zirvede ise dünya devletleri ortak bir çözüm önerisi üzerinde anlaşmaya çalışacak.
***
“Türkiye’nin stratejisi kervan yolda düzülür”
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu
İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı
Toplantı öncesinde birçok taslak metin var. Taslakların çok olması bu toplantıdan sonuç alınmasını güçleştiriyor. Taslakların bazıları üzerinde anlaşılsa ve onlar üzerinde müzakere yürüseydi sonuç alınması daha kolay olabilirdi. Ülklerin açıkladığı hedefler de düşük ancak bu bir taktik de olabilir. Beklentiler düşürüldükten sonra hedeflerde yapılacak ufak bir yükseliş bile çok olumu karşılanabilir. Bunu herkes kullanıyor, Türkiye’de yapıyor. 12 Kasım’da İstanbul’da yapılan ve üst düzey bürokrat ve milletvekillerinin katıldığı bir toplantıdan anladığım kadarıyla Türkiye bugünkü pozisyonunu muhafaza etmek ve hiçbir şey yapmak istemiyor. Yetkililer hedef, belli bir rakam veremeyiz diyorlar ama bununla beraber temiz teknolojilere geçmek gibi konularda kredi ve finansman desteğine açık olduklarını belirtiyorlar. Türkiye’nin durumunun karışık olduğu, tarihsel olarak kirletmede düşük rol oynadığı ve kişi başına düşen emisyonlar sıralamasında arka sıralarda yer aldığı argümanları var. Bence Türkiye’nin böyle bir pozisyonda durması mümkün değil. Biz Avrupa Birliği(AB) adayıyız ve AB bu konuyu çok önemsiyor. Türkiye’nin böyle bir söylemle başlayıp diğer ülkelerin alacağı pozisyonlara bakarak bir şeyler yapacağını düşünüyorum. Türkiye’nin stratejisi kervan yolda düzülür. 2012’den sonra tüm dünya küresel ısınmayla mücadele ederken Türkiye gibi bir şey yapmayan ülkeler beleşçi durumuna düşecek. Üretilen mallar ayıplı sayılacak, ticareti bile etkileyecek. Türkiye’nin durumu özel ama bunu çok iyi şekilde anlatabilmesi gerekiyor. Sadece ağaç dikerim demekle olacak bir şey değil. Türkiye bu toplantılara bilimi arkasına alarak hazırlanmıyor. Örneğin Başbakan’ın bu konuda iklim değişikliğinden sorumlu bir akademik danışmanı yok. Konunun bilimsel ve etik tarafı unutuluyor. Eriyen buzullarda bir ayı var, küresel ısınma o ayının problemi sanılıyor.
***
Kyoto Protokolü nedir?
Türkiye’nin 5 Şubat 2009 tarihinde taraf olduğu Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkelerin küresel ısınmaya yol açan seragazı emisyonlarını 2012 sonuna kadar 1990 yılındaki seviyenin en az yüzde 5 altına çekmesini öngörüyor. 1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde kabul edilen protokol aslında 1994 yılındaki İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşması’nı esas alıyor. Bu anlaşma gelişmiş ülkeleri EK-1 listesinde belirliyor. Kyoto Protokolü kabul edildiğinde Çerçeve Sözleşmesi’nin EK-1 listesi temel alınarak oluşturulan EK-B listesi ise yükümlülük alan ülkeleri belirliyor. Türkiye 1997 tarihinde Çerçeve Sözleşmesi tarafı olmadığı için bu listede yok ve 2012’ye kadar sorumluluk almadı.
***
Kopenhag’dan ne bekleniyor?
Kyoto, küresel ısınmayla mücadelede sorumluluğu ağırlıklı olarak gelişmiş ülkelere yükleyen bir başlangıç metniydi. Kopenhag’dan ise yine aynı nitelikte fakat daha yüksek hedefli bir anlaşma metni bekleniyor. 2020’ye gelindiğinde seragazı emisyonları 1990’ın yüzde 25-40, 2050’de ise yüzde 50 aşağısına çekecek bir anlaşma aranıyor.
YARIN: Türkiye Kopenhag stratejisi
*Editoryal süzgeçten geçmemiş hali yani düzgün olanı :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder