İşyerinizin penceresinden baktığınızda göremiyor olabilirsiniz ama dünyada geçen yıla oranla daha çok bisiklet var. Bisiklet sayısındaki artışa ve varil fiyatlarının 70 dolarlarda seyretmesine rağmen petrol tüketimi ise hala artıyor. Tüketim arttıkça da yaşlı gezegenin dayanma gücü azalıyor.
ÖZGÜR GÜRBÜZ - Referans / Eylül 2006
On yıl önce size obezitenin bulaşıcı hastalıklar kadar tehlikeli hale geldiğini söyleseler inanır mıydınız? Sanırım hayır. Halk arasında şişmanlık olarak geçen ve vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan obeziteden muzdarip insan sayısı dünyada 300 milyon civarında. Mısır ve Kuveyt'te nüfusun yüzde 30'dan fazlası obez. Bu iki ülkede obez olanların yüzde 40'tan fazlası kadın. Beterin de beteri var, Pasifik Okyanusu'ndaki ada devletlerden Nauru'da obezite oranı nüfusun yüzde 80'i. Endüstriyel ülkelerde sağlık harcamalarını yüzde 12'si obeziteyle doğrudan ilgili. Tüm bunlar obeziteyi bildiğimiz sarılık, sıtma gibi hastalıklar kadar tehlikeli yapıyor. Worldwatch Enstitüsü tarafından hazırlanan Hayati İşaretler (Vital Signs 2006-2007) raporu obezite gibi dünyanın pek konuşulmayan durumunu çarpıcı rakamlarla ortaya koyuyor.
Herşeyden önce nüfusun artmaya devam etiğini söylemekte yarar var. 1999 yılında 6 milyar olan dünya nüfusu 2005'te 6 milyar 450 milyon oldu. 2005 yılı hububat üretimi de buna artışa paralel olarak arttı ve 2 milyar tonu geçti. 1999'da bu rakam 1 milyar 882 milyon tondu. Nüfus artışı zirve yapmasına rağmen mısır ve buğday üretimleri bir önceki yıla göre düştü. 2005 yılında yaşanan kuraklık, dünya mısır üretiminin yüzde 42'sini üreten ABD'de yüzde 7'lik bir düşüşe yol açtı. İklim değişikliğinden bahsetmeden kuraklıktan bahsetmek olmaz. Kötü haber mi istiyorsunuz, işte size küresel ısınmanın son durumu. Küresel ısınma konusundaki tüm girişimlere rağmen atmosferdeki karbondioksit miktarı 7 milyar 570 milyon tonu buldu. Kyoto için baz alınan 1990 yılına göre 1 buçuk milyar ton daha fazla. Yerkürenin ortalama sıcaklığı arttıkça hava olaylarıyla bağlantılı felaketlerin vereceği ekonomik zararın artacağını söyleyenler son iki yıldaki astronomik rakamlara dikkat çekiyor. 2005 yılında bu rakam tam 204 milyar doları buldu. Sadece 1 yıl önce 109, 1980'de ise 14,5 milyar dolardı. Sanırım bu noktada 2005'te Amerika'nın kapısını çalan Katrina'yı anımsamakta fayda var.
Hava olayları bağlantılı ekonomik kayıpları (milyar dolar)
YIL Ekonomik Kayıp Sigortalı Kayıp
1980 14,5 2,4
1985 23,7 6,2
1990 58,1 20
1995 85,6 15,2
2000 39,2 9,5
2002 57,3 13,6
2003 60,8 16,2
2004 109,1 43,4
2005 204 92,2
Kaynak: Münih RE
Bunca iç karartıcı rakamdan sonra güzel şeylerden bahsetmek de gerek. Dünyamızda bir önceki yıla göre daha çok bisikletimiz var örneğin. Bisiklet üretimi tarihinde dördüncü kez 100 milyon sınırını aşarak 101 milyonu yakaladı. 1988'de 105 milyon bisikletle üretim rekoru kıran sektörün lideri pazarın yüzde 60'ına sahip olan Çin. Bisikletlerle ilgili ilginç bir istatik de 2001'den bu yana elektrikli bisikletlerin satışının 10 kat artarak 10 milyonu bulması. Satışların artışı bir anlamda "para" demek olduğu için küresel ekonominin durumuna bakmanın tam zamanı. Ekonomideki büyüme 2005'te yeni bir rekora imza attı. Gayrisafi Küresel Hasıla (GKH), yüzde 4.6'lık bir artışla tarih içindeki en yüksek değeri olan 59,6 trilyon dolara ulaştı. Bu rekorda, GKH'nin yüzde 21'ini oluşturan ABD'deki yüzde 3,8'lik artışın rolü büyük. Bu artışın arkasında da Amerika'daki ev fiyatlarındaki yükselişin getirdiği zenginlik yatıyor. Katrina kasırgası olmasaydı 60 trilyon sınırının geçilmesi kaçınılmaz gibiydi. Bir başka aktör ise GKH'nin yüzde 14'ünü oluşturan Çin'deki 7.8'lik büyüme. Tüm bu büyüme rakamlarını aldatıcı buluyorsanız Amerika'daki "Redefining Progress" örgütünün alternatif analizi tam size göre. Gerçek İlerleme Göstergeci (Genuine Progress Indicator-GİG) büyümeyi size gayrisafi milli hasıladan (GSMH) kirletilen çevresel değerleri ve diğer ekonomik zararları çıkardıktan sonra veriyor. Hesabı böyle yapınca ABD'nin GSMH'sında 1972 ile 2002 yılları arasında meydana gelen yüzde 79'luk büyümenin GİG'e göre sadece yüzde 1 olduğunu görüyorsunuz. Yeni ekonomik analizler, dünyanın geri gelmeyecek çevresel değerlerinin harcanarak yaratılan büyümeyi sürdürülebilir bulmadığı için ekonomik büyümeyi yeniden tanımlama yoluna gidiyor.
Gayrisafi Küresel Hasıla
Yıl Toplam (trilyon dolar) Kişi başına (dolar)
1970 17,9 4829
1980 26,6 5977
1985 30,6 6311
1990 36,7 6946
1995 41,4 7277
2000 49,9 8212
2005 59,6 9233
Kaynak: IMF
Dünyada ya da bir ülkede üretilen ürün ve servislerin sayısındaki artışla reklamlar arasında doğrudan bir ilgi olduğu kesin. Elektrikli diş fırçasının tüketiciden gelen bir ihtiyaçtan yola çıkarak üretildiğini söyleyen pek az ekonomist kaldı. Bu yüzden de 1950 yılında 50 milyar dolar olan küresel reklam harcamaları da GKH gibi bir rekora imza atarak tüm dünyada 570 milyar doları buldu. Yani, dünyadaki her insan için reklam firmaları yılda 88 dolar harcıyor. Bölgeler arasındaki farklar da dikkat çekili. Reklam harcamalarının yüzde 42'si Kuzey Amerika'da yapılıyor ve yine Amerika kişi başına harcamada 933 dolarla başı çekiyor. En büyük 100 küresel reklam ajansının ana para kaynağı da otomobil reklamları. 100 firma harcadığı 96 milyar doların yüzde 24'ünü otomobil reklamlarına harcadı.
Bölgelere göre reklam harcamaları
Avrupa %27
Kuzey Amerika %42
Afrika/Ortadoğu %5
Güney Amerika %5
Asya-Pasifik %21
Kaynak: ZenithOptimedia
Reklamlar işe yarıyor mu sorusuna en iyi yanıtı sanırım cep telefonu satışları veriyor. Dünyada cep telefonu abonelerinin sayısı 2004'te 1 milyar 750 milyonu buldu. Bazı kaynaklar 2005'te bu rakamın 2 milyar 100 milyon olacağını söylüyor. İnternet abone sayısındaki yükseliş de benzer bir eğilim izliyor. 15 yıl önce 1 milyondan az olan abone sayısı 400 milyon civarında. Gartner pazar araştırma firması telefon satışlarının ekonomik değerinin 2005 yılı için 816,6 milyon olduğunu söylüyor. En çok cep telefonu abonesi olan ülke sıralamasında bu defa Amerika lider değil. Çin'de 394 milyon abone var ve daha da ilginci sadece 2004 yılında satılan telefon sayısı 92 milyon. Bu durumda dünya motorlu taşıt filosunun Hindistan'la beraber yüzde 4,7'sine sahip Çin'de daha çok kişinin araba kullanırken cep telefonuyla konuşacağını tahmin etmek yanlış olmaz sanırım. Dünyadaki otomobil üretimindeki artış da bunu destekliyor. 2005 yılında 45 milyon 600 bin yolcu taşıyan araç üretildi. Araçların hala büyük bir çoğunluğu benzinle çalışıyor. Tüketilen benzinin yüzde 44'ü ABD'deki, yüzde 14'ü ise Batı Avrupa'daki otomobillerin depolarına dolduruluyor.
Bölge ve ülkelere göre benzin tüketimi
Amerika %44
Batı Avrupa %14
Batı Yarımküre (Batı Avrupa hariç) %11
Doğu Avrupa ve eski Sovyet Ülkeleri %6
Afrika %3
Japonya %5
Çin ve Hindistan %5
Diğer Asya ve Pasifik ülkeleri %12
Kaynak: EIA
Hayati İşaretler raporunun belki de en can alıcı istatistiklerinden biri de savaşlar ve çatışmalarla ilgili. Lübnana'a yeni bir barış gücü gönderecek olan Birleşmiş Milletler'in (BM) tüm barış güçleri için yaptığı harcamalar da 2005 yılında yeni bir rekora imza attı ve 5 milyar dolar sınırını ilk kez aştı. BM'nin barış gücünün yüzde 71'inin askerler tarafından oluşması da ilginç bir "ironi" olarak göze çarpıyor. Gönüllülerle beraber toplam personel 85 bini buluyor. Barış gücü harcamalarının artırır da silahlanma faaliyetleri durur mu? 1991 yılından bu yana 1 trilyon doların altında seyreden silah harcamaları 2004 yılında 1 trilyon 24 milyar dolara ulaştı. İşin daha da garibi dünyadaki çatışma ve savaşların sayısı da 1990'lardan bu yana en düşük sayı olan 39'a kadar inmiş. Bunların 28'i savaş statüsünde. Bu üç ayrı istatistik daha yoğunluklu savaşlar yaşandığı anlamına da geliyor olabilir.
BM Barış Gücü harcamaları
YIL Harcama (Milyar dolar)
1986 0,378
1990 0,632
1995 4,063
2000 2,926
2002 2,812
2004 4,558
2005 5,003
Kaynak: BM ve Worldwatch
Savaşlar, taşıt sayısı, akaryakıt ve cep telefonu gibi bireysel elektronik aletlerini kullanmada ortaya çıkan artış hiç kuşkusuz en çok eski dünyayı zorluyor. Elektrik üreten güneş fotovoltaik panellerde yılda bin 727 megavatı bulan yıllık üretime, rüzgarda 2005'te eklenen 11 bin 770 megavatlık yeni kapasiteye ve su ısıtmak için kullanılan 18 milyon metrakareye eşdeğer güneş toplaçlarına rağmen dünya hala sıkıntılı. Mercan kayalıklarının yüzde 20'si yokoldu ve yüzde 24'ü de yokolmak üzere. Kötümser tahminlere göre 2100 yılında bildiğiniz kuş türlerinin yüzde 40'ının soyu tükenebilir. 2000-2005 yılları arasında dünya ormanlarının yüzde 1'i yani 36 milyon hektarı daha hayata elveda dedi. Sadece ekolojik sorunlar değil sosyal sorunlarda dünyanın boğazındaki kementi daraltmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü, 1 milyardan fazla insanın güvenli ve temiz bir içme suyuna ihtiyacı olduğunu söylüyor. Tüm bu rakamlar şu soruyu akla getiriyor: Dünya dönmeye devam ediyor ama nereye kadar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder